Sabahın ilk saatlerinde uyandım. Dün, bana ayırdıkları bu odada kalmıştım. Yatağın üstünde duran iki parça giysiyi üzerime giydikten sonra yatağın üstüne oturdum. Pencereden dışarıyı seyrediyordum. Kafamdaki sorulara aldırış etmedim. Geçmişimde neler olmuştu, bilmiyordum ama bu saatten sonra önemli olan şey geleceğimde nelerin olacağıydı. Kısa bir süre sonra bakışlarım açılan kapıya yöneldi, gelen Feyyâz Amcaydı.
- "Günaydın delikanlı." Dedi.
Bende gülümseyerek ona karşılık verdim. Sonra konuşmaya başladı;
-"Seninle bugün çok işimiz var delikanlı. Nüfus müdürlüğü birazdan açılacak."
Tepki veremedim. Daha doğrusu ne yapacağımı ve ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
"Gerek yok, gerçekten şey ııııı ben..." diye geveledim
Ama Feyyâz Amca'nın beni dinleyeceğini sanmıyordum. Bende üstelemedim ve onunla beraber Nüfus Müdürlüğüne gidecektim. Az sonra evden çıktık. Ayla Hanım ve Kuzey henüz uyanmamıştı. Kuzey demişken, aklım hâlâ ondaydı. Onu dünden beri hiç görememiştim. Dün olanlara canı sıkkındı demek ki. Ama ben istesem de istemesem de Feyyâz Amca beni orada öylece bırakmazdı. O karanlık ve soğuk gecede dışarıda bırakamazdı.
Düşüncelerime Feyyâz Amca'nın sesi ara verdi;-"Hadi, gidiyoruz!"
Arabasının önünde beni bekliyordu. Hemen ayakkabılarımı giyindim ve ona doğru koşar adım yürüdüm. Arabanın anahtarını çıkardı ve kapıların kilitlerini açtı. Bende ön koltuğa oturdum. Arabası eski modeldi ama arabasına çok özen gösterdiği kesindi. Arabayı çalıştırdı ve bana bir bakış attı. Bu bakışı benim sırıtmama neden olmuştu. Arabayı kullanırken sakin ve dikkatliydi. Yol boyunca konuşmadık ama ben dayanamayıp sordum;
-"Bakın, gerçekten gerek yoktu. Beni istemiyorsa..." sözüm yarıda kalmıştı. Feyyâz Amca beni böldü;
-"Öyle bir şey yok evladım. Seni o soğuk akşamda orada bırakıp gitseydim, olmazdı. Seni anlıyorum hafızanı geri kazanmak, aileni görmek, onları ve kendini hatırlamak istiyorsun. Fakat bu öyle hemen, şimdi veya bugün olabilecek bir şey değil ki. Zamana ihtiyacın var. Zaman her şeyin ilacıdır. Senin yapabileceğin tek şey beklemek..."
Yol boyunca, bu söyledikleri aklımda dolandı durdu. Haklıydı, beklemem ve tüm parçaların yerine gelmesi gerekiyordu. Araba frenleyince geldiğimizi anladım. Feyyâz Amca, arabayı park ettikten sonra arabadan indi ve kapımı açtı. Teşekkür ederek adımlarını takip ettim. Nüfus Müdürlüğünden içeri girerken heyecanlıydım. Danışmaya doğru ilerlediğimizde başımdan aşağı bir soğukluk hissettim. Anladım ki havalandırmalar açılmıştı. Saat erken olduğu için çalışanlar yeni yeni gelmeye başlıyorlardı. Önümdeki tabelada "danışma" yazınca durduğumuzu anladım. Feyyâz Amca danışmaya yaklaştı ve küçük bir öksürükle boğazını temizledi;
-"İyi günler, kimlik çıkartmak istiyoruz."
-"Tabi buyrun. İsim soy isim tc kimlik no öğrenebilir miyim?" Bir süre bekledi Feyyâz Amca, vereceği cevabı merak ediyordum. Yaklaşık 2-3 dakika sonra konuştu;
-"Fırat Gürsoy. 173********."
Fırat mı ? Nasıl yani, Fırat ben miydim ? Boş kafama yine o soru işaretleri girip çıkıyordu. Beynim durmuştu. Ayakta öylece kalmıştım. Donmuştum... Ta ki, Feyyâz Amca seslenene kadar. Feyyâz Amca çoktan Nüfus Müdürlüğünden çıkmıştı. Dışarıda beni bekliyordu ve "gel" diye işaretler yapıyordu. Koşarak yanına gittim. Ve az önce ne olduğunu sordum. Feyyâz Amca;
-"Arabaya geçelim, anlatacağım." dedi. Hızlıca arabaya bindik. Ve konuşmasını bekledim. Arabayı çalıştırırken konuşmaya başladı;
-"Danışmadaki kadın bana isminin ne olduğunu sorunca bende 'Fırat' dedim. Fırat, isminin bendeki yeri çok farklı. Daha doğrusu bizdeki.."
Bu ne demekti şimdi ? Soru sormak için dudaklarımı araladım ama konuşmama fırsat vermeden konuşmasına devam etti;
-"Kuzey'den sonra bir bebek daha bekliyorduk. O boş oda, bebek içindi. Fırat içindi.. Erkek olacağını duyar duymaz Ayla'nın babasının ismini verdik ona. Kuzey, bir kardeşi olacak diye öyle mutluydu ki. Ama o gün... Hastaneye kalp atışlarını dinlemeye gittiğimizde öldüğünü öğrendik. O günden sonra dünya Kuzey'in başına yıkıldı. İçine kapandı, bir süre dışarı çıkmadı. İştahı kesilmiş hale geldi ve uyku düzeni alt üst oldu. Günler geçtikçe onun bu yaralarını sarmaya çalıştık. Doktora götürdük, Ayla'nın kuzeninin çocuklarını evimizde bi kaç hafta ağırladık. Eskisinden çok daha iyi bir duruma gelince duruldu. Her şey düzene girdi. Dün, sen gelince şaşırdı. Tepki veremedi. Sana 'bundan böyle oğlumuzsun' dediğimizde aklına o anıları geldi ve duygulandı. Sen, onun seni istemediğini düşündün. Ama aksine, o seni çok istiyordu Fırat..."
söyledikleri beni yine o boşluğa itti.
Bu sefer duygulanmıştım. Bu sırada arabayı park ediyordu Feyyâz Amca. Şimdi daha iyi anladım, Kuzey'in neden öyle birden sofradan kalktığını. Haliyle üzülmüştü. Arabadan indik ve bahçe kapısını açtım. İçeri girerken aklım hep Kuzey'deydi. Zile basınca kapıyı Ayla Hanım açtı;
-"Hoşgeldiniiz, ne yaptınız bakalım? Hallettiniz mi işlerinizi Feyyâz." Feyyâz Amca ayakkabılarını çıkarırken cevapladı;
-"Hoşbulduk, hoşbulduk da dur be hanım! İçeri geçelim soluk alalım anlatacağım.." gülümseyerek karşıladım Ayla Hanım'ı. Ve içeri geçtik. Salona doğru yürürken Feyyâz Amca'nın, Kuzey'in odasına girdiğini gördüm. Salona doğru yürüyordum ki kapının eşiğinden onları dinlemeye koyuldum. Konuştuklarını duyabiliyordum. Feyyâz Amca;
-"Fırat, bundan böyle senin kardeşin. Beraber okula gideceksiniz, beraber büyüyüp doktor olacaksınız. Sen, aylardır onu bekledin Kuzey. O senin için burada. O senin yanında, bak o şuan bu evde. O şuan senin kardeşin Kuzey..."
söyledikleri Kuzey'i duygulandırmış olacak ki babasına sımsıkı sarıldı. Dünya'nın en güzel manzarası olabilirdi. Yarım açılmış olan kapıyı nezaketen tıklattığımda bakışları bana çevrildi. Feyyâz Amca eliyle "gel" işareti yaptığında yanlarına gittim. Dün ki Kuzey sanki bugün yoktu. O ilk başta gördüğüm soğuk çocuk bugün erimiş gitmişti. -Demek ki o kadar da önyargılı olmamak gerekiyormuş.- Bu halini sevmedim değildi. Feyyâz Amca;
-"Artık ikinizde kardeşsiniz. Sizde benim oğullarımsınız..." Daha sonra bana dönerek;
-"Fırat, okula kaydını yaptırdım. Yarın Kuzey ile aynı okula gideceksiniz. Kitaplarını öğretmenlerin verecek. Muhtemelen soyadlarınızdan dolayı aynı sınıfta olacaksınız." sözleri bitince gülümsedim;-"Çok teşekkür ederim Feyyâz Amca." O sırada odaya Ayla Hanım geldi;
-"Hadi bakalım, yemek hazır." Dedi.
Hep beraber mutfağa doğru ilerledik. Ve sofraya oturduk. Yemekten sonra Kuzey odasına gitti. Bende masadan kalkmak için izin istedim ve "Ellerine sağlık" dedim Ayla Hanım'a ve odama doğru yol aldım. Feyyâz Amca daha önce, ileride kendi odamı kendim düzenleyebileceğimi söylemişti. Böyle bir ailem olduğu için mutluydum. Ama hafızamı kaybetmeden önceki ailemi de merak ediyordum. Daha doğrusu bir aileye sahip olup olmadığımı bile bilmiyordum. Feyyâz Amca'nın arabada söyledikleri geldi o sırada aklıma. "Zamanla" diyordu, zamanla... Geçmişimi merak ediyordum. Onlarda beni merak ediyorlar mıydı acaba ?