* * * * * * ** * * * ** * * * * ** * * * *
"Eşimden ve oğlumdan haber alamadığım üçüncü günümdü. Üç gün önce kızım Asya'nın doğum günüydü. Eşimi ve oğlumu pasta almaları için yolladığımda onları son kez göreceğim aklıma gelmezdi. O gün tüm davetlilerimiz gelmişti ve her şey hazırdı. Eksik olan tek şey eşim ve oğlumdu. Eşimi defalarca aradım. Herkes içeride pastayı bekliyordu ben ise odada bi ileri bi geri dolaşıyordum. Yaklaşık 6 veya 7. kez aradığımda telefonu bir kadın açtı ve sakin olmamı söyledi. Kötü bir şey vardı ortada, bu kesindi. Ve ben bayılmak üzereydim artık. Kadın;
-"Hanımefendi, üzgünüm... Eşinizin ve oğlunuz un izlerine bir trafik kazası sonucunda ulaşamadık. Arama ve kurtarma ekipleri şuan faaliye..."
Telefonumun elimden kayıp yere düşmesiyle bende yere yığıldım. Çığlıklar içindeydim ve tüm davetliler odaya toplanmıştı. Gözlerimi kapattığımda son duyduğum şey 5 yaşına girecek olan kızım Asya'nın ağlama sesleriydi. Korkmuştu...
Kızımın doğduğu o gün de ailemi kaybetmiştim, kaybolmuşlardı... Ya bir daha onları göremezsem? Ya bulamazlarsa?
Şuan oğlumdan ve eşimden haber alamadığım 3.gün. Arkadaşlarım, akrabalarımız... Hepsi teker teker evimizde kalıyorlardı beni yalnız bırakmamak adına. Beni sakinleştirmeye, teselli etmeye çalışıyorlardı ama ne fayda! Oğlum daha yeni 12 yaşına girecekti. Onların saçının tek bir teline dahi zarar gelse dünyaları yakacak kadındım ben. Şimdi eli kolu bağlı ağlayan biri olmuştum. Bu gözyaşlarından kaçmak istedim ve ayağa kalktığımda adımlarım beni oğlumun odasına götürdü. Oğlum... Kokusu odaya nasıl da sinmiş, nasıl güzel kokuyor. Elime, raflarda duran çerçevelerden birini aldım. Uzun uzun baktım aileme, ailemize... Bu beni bir kez daha ağlatmaya yetti."
* * * * * * * * ** * * * * ** * * * * ** *
Aklımda yine çok soru işareti vardı ve bunlarla baş etmek gerçekten zordu. Feyyâz Amca odama girdi. Kuzey'in eski çantasından birini kullanmamı, yarın bana yeni bir çanta alacaklarını söyledi. Teşekkür ettim ve ona sımsıkı sarıldım. İyi geceler diledikten sonra odadan çıktı. Ardından Kuzey odamın kapısını tıklattı ve içeri girdi. Ona yatağın üzerine oturmasını söyledim. Oturduğumuzda konuşmaya başladı;
-"Babam anlatmıştır, Fırat.."
-"Anlattı.. Şey ben gerçekten çok üzüldüm." dedim.
Gülümsedi, gülümsedi ama gülümsemesindeki o acıyı hissedebiliyordum.
-"Üzülme Fırat, sen şuan yanımdasın. Aylardır seni bekledim ben kardeşim. Sen buradasın. Benim yanımdasın... Hep yanımda ol, beni hiç bırakma Fırat."
sözleri bittiğinde gözlerimiz dolmuştu. Birbirimize sarıldık. İyiki şuan yanımdaydı ve kardeşimdi. Aile olmak, ailenle mutlu olmak.. Tarifi zor ve çok güzel bir duygu.
Odamdan çıktığında direkt yorganımın altına girdim ve uykuya daldım. Çok yorulmuştum. Ciddi anlamda zor günler geçirmiştim. Ama bugün güzeldi, en azından artık ismimi biliyordum. Fırat... Adım Fırattı. Kuzey'in aylarca beklediği kardeşi Fırat. Yarın beraber okula gidecekmişiz. Çok heyecanlandım, yeni sınıf, yeni arkadaşlar.. Belki de onları tanıdıkça geçmişimdeki parçalar yerine oturacak. Geçmişimde tanıdığım insanları belki hatırlatacak.. Ya da yeni yeni insanları tanıdıkça silecek. Nasıl oldu bilmiyorum, o hastanede neden uyandım bilmiyorum. Bildiğim tek şey ailemdi, ismimdi. Kafamdaki sorularla uykuya dalmışım. Uyandığımda saate baktım; 06:45. Henüz gün doğmamıştı ama iki gündür alışmıştım zaten erken kalkmaya. Kalktım ve lavaboya doğru ilerledim. Ellerimi ve yüzümü yıkadım. İşim bitince lavabonun kapısına tıklatıldı. Kapıyı açtığımda karşımda Kuzey'i gördüm;