4.BÖLÜMÜ

137 80 7
                                    

  Tuba Güçlü ve Güler Yıldırım'a
                   ithaf edildi.                                   

Arkadaşlar medyadaki fotoğraf Melek SARSILMAZ'a aittir.

Satır arası yorumlarızı ve oylarınızı bekliyorum.

Iyi olumalar :) ♥♥♥

* * *

Bir oğlum olacak demek, keşke bunu Sinan'la beraber öğrenseydim o zaman sevincimi yalnız yaşamazdım.

Kılinikten ayrılmak zor oldu çünkü kılinikte bir sürü hasta  vardı. Zor da olsa oradan ayrılabilmiştim.

Yol boyu açtığım hüzünlü şarkılar içimi daraltırken arabayı bir çocuk parkının yanında durdurdum. Bana ayrı bir huzur veriyordu burası.

Arabadan inip bir banka oturdum, oyun oynayan, bağıran, ağlayan, gülen, eğlenen kırılgan, küçük bedenleri seyrettim. Düşndüm. Oğlum da büyüyüp oyun oynayabilecek mi?

Kaybolmuş ruhumu arıyordum zihnimin içinde; bulmak zorlaşıyor, bulunduğum ortam sıklaşıyor, azap veriyor, mahvediyor.
Anlamak kolaylaştırmaktan uzaklaşıyor; ölüyorum, toprağa gömülüyorum her gün yavaş yavaş.
Çırpınıp kurtulmaya çalışırken bataklıkta olduğumu göremiyorum bazen, ya da kendimi bir mağra da sanıyorken çoktan kapana kısıldığımı.
Tüm bu karmaşanın ortasında önemli olan bataklıktayken tutunmamız için uzatılan dalı görebilmek

Karanlık bir mağradayken uzaklada görülen o ufacık ışığın yarattığı özgürlük duygusuyla ayağa kalkabilmek, önemli olan her türlü hiçliğin içinde yalnız olmadığını hissetmek.

Salıncakta sallanan çocukların gülüşleriyle kendime geldim. Cebimde titreyen telefonumla elimi cebime attım telefon kilidini açtıktan sonra Sinan'ın mesaj atığını gördüm. Uygulamaya tıkladığımda Sinan'ın "Güzelim akşam bir yere gidelim mi? Hem kafa dağıtmış oluruz."yazıp sonunda yalvaran bir emoji eklemişti. Aslında güzel fikirdi ama sancılandığımı görmesini istemediğim için gitmeyecektim. Üstelik Samet'in gözü sürekli üstümdeyken bunu asla yapamazdım.

Kendi boşluğuma hapsolmuşken onu da yanımda götüremezdim. Hayat acıydı işte, hayat düşmelerle, kalkmalarla hayat olmuştu, en acısı da kendi kabuğumdan çıkamamamdı. Hüzünün, sıkıntının ve acının vücut bulmuş haliyim.

Samet'in son tehdidinden sonra Sinan'la sadece telefondan mesajlaşıyorduk o da 2-3 dakika sürüyordu.

Onu çok özlemiştim. Sıcak kollarını, sandal ağacı kokan boynunu, sıcak nefesinin tenimde hissetiğim zamanı hele de zümrüt yeşili gözlerini felaket özlemiştim. Ama yine de gidemiyodum hem benim için hem onun için hem de oğlumuz için bir araya gelemeyiz. Bu kötülüğü bize yapamazdım.

Gidemem.

Sinan'ı fazla bekletmemek için hızlıca mesaj yazdım.

-" Gerçekten çok isterim ama bildiğin gibi üniversite sınavımız var ona çalışmalıyım."diye yazıp yolladım. Ardından mesaj geldi.

-" Senin de bildiğin gibi ben de çalışıyorum ama arada biraz dinlenip kafa dağıtmalıyız."diye yazmıştı.
Çok üzgünüm sevgilim.

-"Yorgunum istesem de gelemem. Hem hiçte keyfim yok gelsem de somurtup dururum."yazıp yolladım. Hiç beklemeden mesaj sesleri ardı ardına geldi.

-"Bir sorun mu var? "

-"Bana anatmak istermisin?"

-"Bir kaç haftadır benden kaçma girişimine giriyorsun? Neden böyle anlamsız hareketler de bulunuyorsun?"

SADECE HİÇ  +18 (Ölüm Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin