Azradan
Yemekhanenin o güzel süsleri ışıkları özenle hazırlanan yemekler harika bir müzik... Bu akşamlığına burası hapishane olmaktan çıkmıştı. Danslar, sohbetler, kocaman gülücükler, umutlar, mutluluklar birbirine karışmıştı. Öykünün ortalıkta koşturması, Dudunun Yoncanın Öyküyü gıdıklayıp onu öpücüklere boğması, Heves ve Deryanın birbirlerine heyecanla bir şeyler anlatmaları, Hasretin iştahla bir şeyler yemesi... Herkesin gözündeki mutluluğu seyretmek çok güzeldi. Ara ara onların coşkusuna katılsam da içimde kocaman bir burukluk vardı. Daha birkaç saat öncesine kadar kardeşim ölmek üzereydi ve mucize gibi yetişen bir yardımla artık tedavi olabilecekti. Bu konuda beni en çok yaralayan Deniz ile karşı karşıya gelmiş olmamızdı. Deniz... hayatımı güzelleştiren kadın... Bir anda gözlerimiz buluştu. Ben düşüncelere dalmışken o Duduyla konuşuyordu. O da durgundu hissediyordum. Aslında tam kızgın da değildim. Nasıl kızgın olabilirdim ki... Tüm yaşadığımız olaylardan sonra yine kendini riske atıp kardeşim için varını yoğunu ortaya koymuştu. Sanki kardeşimi kurtarmak içimdeki çocuğu kurtarmaktı. Bu karışık duygularla hata üstüne hata yapmıştım ve Denizden hesap sormuştum. Döner sönmez hem de tüm hücrelerime kadar ona sarılmak ve kokusunu içime çekmek isterken sadece dönüşünü seyredebilmiştim. Onun üzüntüsünü okuyordum gözlerinden ama bir yandan da bir türlü kabullenememiştim Özgeyi kurtarmaya gidişini. Israrla sormuştum benimle Naciye senin için aynı değerde mi diye. Kabullenmek istememiştim. Aslında anlıyordum içten içe onu. Özgenin, kızıyla aynı kaderi paylaşmasını istemiyordu. Bencillik miydi benim davranışlarım bilmiyorum ama benim için o herkesten her şeyden önce geliyordu ve onun da benim için öyle hissetmesini istiyordum içten içe.
Bir anda Hasretin Azo nerelerdesin ya? Sözleriyle irkildim.
"Bak her şey yoluna girdi ne bu sakinlik bak şimdi buradan bir parça çikolatalı pastadan vereceğim." diyerek ağzıma kaşığı sokuşturdu.
Hasretin mutluluğuna gölge düşürmek istemiyordum ben de katıldım kızların yanına. Öykünün paçamı çrkiştirip "Azra dans etmiyor muyuz?" deyişiyle masaların ortasındaki boş alanda dans etmeye başladık. Öykü çok mutluydu ve onun bu mutluluğunun en büyük mimarlarındandı Deniz. Sihirliydi sanki parmakları. Neye dokunsa güzelleşiyordu.
Ve geri sayım başladı 10 9 8... 2... 1... 0
O anda adeta donakaldım gözlerim Denizi arıyordu ve buldu. Sevinç çığlıkları koşuşturmacalar kucaklaşmalar arasında masmavi gözleriyle o da bana bakıyordu. Birbirine kilitlenmişti gözlerimiz adeta. Bu an sonsuzluk gibiydi. Yanına gitmek istiyordum ama korkuyordum da. Kavga etmek istemiyordum. Düşüncelerim duygularım karışıktı ama her şeyi bir yana koyup sadece ruhumun ruhuna karışmasını istiyordum. Boncuğum... O da gözlerini ayırmamıştı benden ve gülümsedi. Ufacık bir gülümseme yanılmış olabilir miydim? Bir anda kalabalık aramıza girince tekrar onu görebilmek adına yanımdaki sandalyeyi ittirip kendime yer açtım. Yok görememiştim yine. Yanına gitmeden olmazdı gülümsemişse belki bu aramızın düzelmesi için büyük bir şanstı ve bu şansı kaçıramazdım. Etfrafındaki birkaç kişinin arasından geçip onu gördüğüm kısma doğru yürümeye başladım ve başımı kaldırdığımda tam karşımdaydı
Denizden
Herkesin gözlerindeki mutluluğu görmek çok iyi gelmişti. Son günlerde yaşadığım o tüm yorgunluğu endişeyi bir anlığına mutluluğa bırakmıştı. Azranın canı tehlikede değildi. Artık daha iyi olacaktı. Zerrinin isteği olmamış yılbaşını gönlümüzce kutlayabiliyorduk. Oyunu iyi oynamış istediğimi elde etmiştim ama hala içimde bir burukluk vardı. Azra ile dargın olmak bana hiç iyi gelmiyordu. Azranın yeri benim kalbimde hep ayrıydı. O ilk babasının ölümünü söylediği bana kal dediği gün kalbime dokunmuştu. Ona karşı olan hislerimi bir türlü isimlendirememiştim ama ona olan sevgim hep başkaydı ve onun sevgisi de. Aramızda farklı bir bağ vardı ve bunu ikimiz de biliyorduk. Yeni bir yıla girmek üzereydik ve geçen seneki tüm olaylar birbiri ardına aklıma geliyordu. Dudunun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
Dudu: Deniz ne güzel oldu böyle. Baksana Öykünün mutluluğuna.
Bir süre Duduyla konuştuk. Sonra Yoncanın da sohbete katılmasıyla ben düşüncelerime geri dönmüştüm.Son olaylardan sonra Azranın tepkisini anlayamıyordum. Bir türlü durumun onunla ilgisi olmadığını iki küçük kıza yardım etmek istediğime ikna edememiştim. Kardeşini kaybetme korkusuyla böyle davranıyordu belki ama elimden geleni yapmıştım. Kırgındım ona. Öyküyle dans ediyordu. Çocukların yanında bambaşka biri oluyordu Azra. O sert güçlü duruşun arkasındaki çocuk çıkıyordu içinden ve onu böyle görmek beni çok mutlu ediyordu.
Ve geri sayım başladı. 10 9 8... 2... 1... 0
Azraya bakıyordum onun o güzel gözlerinde girmek istemiştim yeni yıla. Ve o da bana bakıyordu. Ah Azra... Sevgisini hissettim o an sanki hiç tartışmamışız gibi. Azra hiç kimseye bakmadığı gibi bakardı bana ve ben bu tanıdığım, bildiğim bakışları görünce ister istemez gülümsemeye başladım. Tam o sırada bizim koğuştan birkaç kişi önüme geçti ve Azrayı göremedim. Ne yapmam gerektiğini bilemedim bir an. Yanına gitmeli miydim? Tam bunları düşünürken Azrayı karşımda buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
26.Bölüm Yılbaşı Bölümü Sonrası Azden
Fanfiction26. bolumun son sahnesinde geri sayimin sonunda Azra ve Deniz birbirlerinin gozlerinde kaybolmustur adeta. Ben bu hikayede o kutlamalar anini ve sonrasini yaziyorum. Bazi hikayeler dizideki hikayelerle paralel bazi hikayeler farkli olarak devam ede...