Arkadaş grubumuz ile her zaman oturduğumuz masada otururken, ilk defa huzursuzdum.
Arada muhabbete dahil olmaya çalışıyordum fakat karşımda oturan Jimin ve sevgilisi modumu düşürüyordu. Gözlerim onlara ne zaman takılsa birbirlerine gülüyorlardı.
Bir zamanlar bana güldüğü gibi ona gülmesi canımı elbette yakıyordu.
"Jungkook sen mezun olduktan sonra ne yapacaksın? "
Namjoon'un sorusuyla Jimin gülüşünü kesip bakışlarını bana çevirdi. Bu sorunun cevabını biliyordu çünkü Jimin ile sürekli geleceğimiz hakkında konuşurduk bir zamanlar.
Sevgili olduğumuz zamanlar.
"Fotoğraf çekmeye meraklıyım biliyorsunuz. Sanırım dünyayı gezip fotoğraf çekeceğim. "
Namjoon zorlukla gülümseyip başını salladı. Masada ki herkes birden durgunlaşırken, Yoongi tereddütle bana baktı ve kaşlarını kaldırdı.
"Kemoterepiye bir haftadır gitmiyormuşsun Jungkook. Bize anlatmak istediğin bir şey var mı? " diye sorduğunda derin bir iç çektim. Bir de bu mesele vardı.
"Bir faydası yok. Neden boş yere gideyim?" diye mırıldandım. O aptal yere gitmek istemiyordum.
"Beyninde ki tümör kötü huylu ve beynine hızla yayılmaya devam ediyor. Tümörü kabullenmen, ölümü kabullenmen demek."
Bu tümör üç ay önce ortaya çıkmıştı. Sürekli kusma, bayılma, çift görme ve uyuşukluk gibi problemlerim ortaya çıkmıştı. Doktora gitmeyi özellikle reddediyordum fakat bir gün okulda aniden gözüm kararmıştı ve neredeyse merdivenlerden düşüyordum. Bu yüzden Hoseok beni hızla doktora götürmüştü ve bu tümörü öğrenmiştik.
Beynimde ki tümör oldukça büyüktü. Doktorum beni ameliyat edebileceğini ama tümörün tamamını almasının imkansız olduğunu söylemişti. Üstelik ameliyatta kurtulma şansım yarı yarıya bile değildi.
Bu yüzden o ameliyatı olmayacaktım.
"Pekala. Gitmeye devam ederim." diye mırıldandım bakışlarımı kaçırarak. Bu konuda hepsi oldukça hassastı. Bana bir şey olacak diye hepsinin ödü kopuyordu ve bu yüzden sürekli yanımdalardı.
"Saçların karmakarışık." diye mırıldandı Taehyung şaşkınlıkla. "Normalde her gün tararsın. Hayırdır? "
Zorlukla gülümsedim ve omuz silktim. "Bu sefer üşendim. "
Onlara sabah uyandığımda yastığımda bir sürü saçım vardı, bu yüzden saçımı taramaya korkuyorum diyemedim.
Saçlarım ciddi anlamda fazla dökülüyordu ve gün geldiğinde saçlarımı tamamen kazıtmak zorunda olacaktım.
"Ben saçını tararım. Seokjin tarağını verir misin? "
Taehyung aniden ayaklandığında bende hızla ayağa kalktım ve başımı sağa sola salladım. "İstemiyorum. Yerine otur Taehyung. "
Taehyung beni dinlemeden bana doğru geldiği vakit bir adım geri attım ve "İstemiyorum! " diye bağırdım. Dolu gözlerimle ona baktığımda afallamıştı.
Elimi saçıma atıp hafifçe çekiştirdim ve avcuma dolan saçları onlara doğru uzattım. Hepsi olduğu yerde donarken, Taehyung'un alt dudağı titremişti.
"Doktor ile randevum var. Akşama görüşürüz. " diye mırıldandım ve hızla arkamı dönüp kafeden ayrıldım. Dışarı çıktığımda dolu gözlerimi silip derin bir nefes aldım.
Doktorum sürekli moralimi yüksek tutmamı söylüyordu fakat bu imkansızdı. Anne ve babamın ölüm yıl dönümleri yaklaşıyordu ve Jimin ve sevgilisi sürekli gözlerimin önündeydi. Nasıl modum yüksek olabilirdi ki?
Tanıdık koku burnumu doldurduğunda nefesimi tuttum. Başımı hızla yana çevirip yüzüne baktım. Bu kadar yakınımda oluşu nefes alışverişlerimi hızlandırıyordu. Her ne kadar bakışlarının beni bulmasını beklesem de yapmadı. Ellerini ceplerine yerleştirdi ve karşıya bakmaya devam etti.
"Kemoterapiye gitmemenin benimle bir alakası var mı? " diye sorduğunda bakışlarımı yüzünden çektim ve "Yok" dedim. Bakışları sonunda beni bulmuştu fakat bu sefer ben ona dönmedim. Gözlerim gözlerine dokunursa ağlardım.
"İyi görünüyorsun Jungkook. Bu tümörün seni yenemeyeceğinden eminim." dediğinde kahkaha atmak istemiştim.
Eridiğimi göremeyecek kadar kör müydü bu adam?
"Sadece ayağa kendi başıma kalkmayı öğreniyorum. Kendimden başka kimseye güvenmemem gerektiğini gösterdin bana."
Jimin derin bir nefes aldığında başımı eğdim ve ayakkabılarımı inceledim. Yanımda durması işimi zorlaştırıyordu. Onun karşısında güçlü durmak zordu.
"Benim yüzümden üzülmeni istemiyorum Jungkook. Hayatını yaşa. Gez, dolaş. Aklına artık beni getirme." dediğinde hafifçe güldüm.
"Bende silindin Park Jimin. Şimdi sevgilinin yanına geri dön. Yalnız kalmak istiyorum."Jimin uzunca bir süre yüzüme baktıktan sonra arkasını dönüp yürümeye başladı.
Dolu gözlerle gidişini izlerken titreyen alt dudağımı dişledim. Bende silindiği falan yoktu. Hala deli gibi aşıktım ona. Her ne kadar felaketim olsa da hala ilk günkü gibiydim ona.
Bana mükemmel bir hayat sunmuştu ve sonra her şeyi mahvedip ortadan kaybolmuştu. Bana bunu yapmaya hakkı yoktu.
Duugularımı belli eden biri değildim. Duygularımı ve mimiklerimi çok iyi kontrol edebildiğim için kimse ne hissettiğimi anlamazdı. İçimde kopan fırtınayı sadece ben bilirdim.
Mesela muhabbet sırasında Jimin'in adı geçtiğinde hiçbir sıkıntı yokmuş gibi cevap veriyordum fakat cevap verirken ciğerlerim yanıyor, kalbim sıkışıyordu. Kimse bilmiyordu.
Ben kanatları kırık bir kelebektim. Jimin ulaşmam gereken gökyüzümdü.
Fakat Jimin beni iyileştirmek yerine kanatlarımı koparıyordu.
" Jungkook burada ne yapıyorsun? "
Bakışlarımı Yugyeom'a çevirip gülümsedim ve omuz silktim. "Hastaneye gideceğim şimdi. Sen ne yapıyorsun? "
Yugyeom gülerek omuz silkti ve bakışlarını kafeye çevirdi. Aniden gülüşü silindiğinde kaşlarımı kaldırdım. Yugyeom bakışlarını bana çevirdi.
"Geçen Jimin'i gördüm " diye fısıldadı ve birkaç saniye duraksadıktan sonra devam etti. "Yeni sevgilisiyle. "
Jimin'in adı geçtiğinde titrek bir nefes aldım. İsmini duyduğum zaman içim gidiyordu benim. Bu çocuk bende bu kadar derinken, onu nasıl unutacaktım?
"Jungkook biz seninle bebekliğimizden beri beraberiz. Seni senden daha iyi tanırım. Dayanamıyorsun değil mi?"
Bakışlarımı kafeye çevirirken başımı sağa sola salladım. Bakışlarım anında Jimin'i bulmuştu. Kollarının arasına aldığı kıza sımsıkı sarılırken kahkahalar atıyordu. Ben ne yapıyorsam kendime yapıyordum. Jimin'in umrunda bile değildim.
"Ben ciddi anlamda çok yorgunum Yugyeom. Düşünmekten kafamı taşıyamıyorum. Uykusuzluktan gözlerimi açamıyorum. Gülüyorum falan ama iyi değilim, olamıyorum. "
Yugyeom yüzümü avuçlarının arasına aldığında ağlamamak için alt dudağımı ısırdım. Yugyeom şefkatle gülümseyip parmaklarıyla yanaklarımı okşadı.
"Baban seni bana emanet etti Jungkook. Sana söz veriyorum seni koruyacağım"
Biliyordum. Yugyeom beni öz kardeşi gibi severdi. Küçükken beni hep korurdu. Benim için defalarca dayak yemişti. Biz bir bütün gibiydik onunla. En zor zamanlarımda yanımda olan, gözlerime baktığı an bir sorun olduğunu anlardı. Beni Jimin'den de koruyacağını biliyordum. Şuan bu halde olduğum için Jimin'den nefret ediyor olmalıydı.
Beni Jimin'den koruyabilirdi fakat unutturamazdı.
Çünkü ben Park Jimin'i severken haddimi çok fazla aşmıştım.
selam jimin'e bol söveceğiniz bölümler geliyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loser | jikook
Teen Fictionşimdi unutmak istediğim her şey, bir zamanlar beni mutluluktan öldürecekti.