0.6

6 1 0
                                    

  Uyanmıştım. Berbat bir alarm sesi yoktu, kendiliğimden uyanmanın verdiği zevk vardı.

  Uyanıp pijamalarımı çıkardım. Üstüme dün giydiklerini giydim.

  İlk iş saate baktım, saat 12:46ydı. Hiç uyanmasaydınız.

  Gidip elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım. Sonra ise klasik sabah rutinimi yerine getirdim.

  Gece şarja taktığım telefonumu, şarjdan çıkardım. İnstagrama girip boş boş gezindim.

  Perdeyi açtığımda dışarısı çok karanlıktı, dün yağan kar hala yağmaya devam ediyordu. Dışarısı mükemmel gözüküyordu. Beyaz beyaz olalı böyle güzel olmamıştı.

  Aşağı kata tekrar indim. Anneme karnım aç dediğimde bana ne demişti.

  Hanımefendi sabahtan kalkıp kahvaltısını yapmıştı. Bende sinirle dolabı açtım ve 2 yumurta aldım

  Aşağıdaki bordo dolaplara eğildim ve orta boyutta olan tavayı aldım.

  Ocağın altını yaktım. Üstüne yap koyup yağın biraz kızmasını bekledim sonra ise yumurtaları kırdım.

  Sonra ise altına masa yanmasın diye olan şeylerden koydum. Adı ne bilmiyorum.

  Yumurtayı yedikten sonra hızla odama çıktım, kapımı kapattım ve kulaklığımı alıp, rap açtım.

🎵"Kanadımı kırdılar uçamadım anne, savaşa soktular koşturdum."🎵

  Saata baktığımda, 14:54 olduğunu gördüm. Masamın başına geçip kalemlerimi aldım ve narince çizikler atmaya başladım.

  Ve bu 1-1:30 saat boyunca devam etti. Sonunda bitirmiştim.

  Graffitiye baktığımda çok güzel gözüküyordu. Morun yeşil ile uyumu harika bir şey ortaya çıkarmıştı.

  Bunun keyfiyle yatağıma uzandım. Biraz daha rap dinledikten sonra dışarıyı seyretmek için perdeyi tekrardan açtım.

  Kulaklığımı çıkartıp R&B bir şarkı açtım. Sanki tüm dertlerimi unutmuştum. Hepsi başka diyarlara göç etmişti.

Saatler böyle böyle bir birini kovalamıştı. Akşam olmaya başlamıştı.

Ben ise hala dışarıyı izliyordum. Hava karardığında dışarının büyüleyici görüntüsü yavaş yavaş yok oldu.

Ben ise unuttuğum bütün dertlerim tekrar hatırladım.

Elime bir kalem alıp kağıda mürekkebini akıtmaya başladım.

Şiir yazmak benim en büyük zevklerim arasındaydı. Kafiyeler, aheng ile dans ediyordu.

Şiire dalmıştım. Yazdıkça yazıyordum. Şiirin 5.kıtasına geldiğimde aşağıdan bir ses duyuldu.

"Aşağıya gel!" Diye bağırıyordu annem. Söylenerek aşağı indim.

"Saat kaç oldu nerdesin?" Dedi bağırarak.
"Nerede olabilirim odamdaydım. Haftasonunun tadını çıkartıyorum izin verirseniz."dedim bıkkın bir şekilde.
"Sus cevap verme!"

  Hep aynı şey, sanki fasulyeden yaşıyoruz şu evde. Hem soru soruyor hemde cevap verme. Seni anlayamıyorum anne.

"N'oldu niye çağırdın beni?"dedim gayet ciddi bir şekilde.

"Baban gelicek şu sofrayı hazırlamama yardım et çabuk."diye bağırdı. Bağırmasa şaşarım zaten.

"Bana ne."demiştim umursamaz bir tavırla.

"Ne demek bana ne?"
"Bildiğin. Ben sizin hizmetçiniz miyim. Ayak işlerinizi yaptırmak için mi yaptınız beni"
"Sus terbiyesiz. Sen laf dalaşına girilmez çık odana!"

  Söylenerek odama çıktım. Telefonumu aldım. Twitter'a girdim. Bir kaç twit attıktan sonra geri çıktım.

  Telefonu kapatıp şarja taktım. Şarjı daha %43tü ama genelde takmıştım.

  Yazdığım şiire baktığımda, içimde garip bir duygu oluştu. Psikolojim diye bir şey kalmamıştı. Çökmek ne kelime ölmüştü.

Saat ikiden sonra,
Aramayın asla.
Bulamazsınız beni asla.
Bozuldu ruhum.

İntihar ise cazip bir şey,
Not dimi her şey.
İki rakama bozuldu her şey.
Umursamaz devlet.

Doldurun kendi cebinizi,
Umursamayın bizi.
İçimde yatan şairi görmeyin dimi?
Matematik bilen zeki, bilmeyen mal.

Ne güzel sistem.
Para kölesisiniz hepiniz.
Bozuldunuz hepiniz,
İki kuruş uğruna

Bozulmadım ben asla

  5.kıtada kalmıştı. Bende son cümleyi silip altına adımı soy adımı yazdım. Alp Amaçlı. Soy adım kişiliğimi tam yansıtıyordu.

  Soy adımı bu yüzden seviyordum. Hemde çok seviyordum.

  O sırada kapı çalmıştı. Odamın kapısını açıp, merdivenlerden kim diye bakmıştım. Babamdı.

Akşam yemeğini yedikten sonra, tam hızlı adımlarla odama çıkacakken babam seslendi,

"Gel buraya."
"Efendim."
"Notların düşmüş. Alıcağım o telefonu elinden."
"Düşük not dediğin, 78. Ne kadar düşük. Acaba sen 50 üstü alabiliyor muydun?"
"Beni boşver. Ayrıca 78 düşük değilde ne?"
"Yüksek."
"Nasıl yüksek"
"Bildiğin yüksek. Ne bekliyorsun acaba."
"90 bekliyorum."
"Bu sistemde gel sen 90 al."

Tartışma böyle böyle, sakız misalı uzadı gitti. Yarım saat sonra tartışma sonlanmıştı.

Her zaman olduğu söylenerek odama çıktım. Yatağıma yattım yorganı üzerime çektim ve hıçkırıklarla ağlamaya başladım.

Ağlayıp durdum. Ağlayarak yarım saat geçmişti. Yastığım ıslaktı. Yorganımı üstümden yavaşça çektim.

Telefonuma doğru gittim. Şarjdan çıkardım ve saatin kaç olduğuna baktım. Saat 20:45ti.

Yarının tatil olması beni mutlu ediyordu. Ama çok az. Mutluluk neydi? En son neye mutlu olmuştum, hatırlamıyorum.

Saat geceye doğru gidiyordu. Gecenin karanlığına yenik düşen gözlerim kapanmıştı. Çok geçmeden uykuya daldım.

Sabah olmuştu hatta öğlen. Uyandığımda bizimkiler çoktan uyanmıştı.

Kahvaltı hazırlıklarına başlamışlardı. Aradan biraz zaman geçti. Kahvaltı hazırdı.

Kahvaltı bir ton sorgudan sonra bitmişti. Yemek yedim zehir mi, belli değil.

Böyle böyle gün bitmişti. Sırf bizimkilerden kurtulmak için okulu bile sevdim. Yıldım artık.

İntiharın EşiğindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin