Hayatımın en güzel günlerini yaşıyordum. Kardeşimle beraber okula gelip gidiyorduk, ödevlerimizi beraber yapıyorduk ve bir ailem vardı. Haftasonları bazen Feyyâz Amcayla balık tutmaya gidiyorduk bazen de ailece pikniğe.. Her şeye alışmıştım ve her şey çok güzeldi.
Bu sabah ısrarcı alarmın sesine kalktım ve ellerimi yüzümü yıkamaya gittim. Geldiğimde üstümü giyindim ve çantamı hazırlayıp Kuzey'in odasına girdim. O çoktan hazırlanmış, yatağının üstünde kitabını okuyordu. Beni görünce kitabı çantasına koydu ve evden çıkmak üzere kapıya yöneldik. Feyyâz Amca dış kapıda bizi bekliyordu. Koşar adımlarla yanına gittik ve arabaya bindik. Bizi okula bıraktı ve bizde Kuzeyle sınıfa doğru çıkıyorduk. Bir kaç merdiven daha çıkmıştık ki sabahtan beri başımda olan ağrı şiddetlenmişti.
Hafif inleyince Kuzey elimden tuttu;
-"İyi misin Fırat?"
-"İyiyim. Sadece başım ağrıyor."
-"Neden peki?"
-"Bilmiyorum Kuzey." adımları çıkmaya devam ettik. Başım çatlıyordu resmen. Az sonra sınıfa doğru yürüdük ve sıramıza oturduk. Kitaplarımı sıranın üstüne yerleştirirken Kuzey;
-"Şuan iyi misin peki ?"
-"Biraz daha iyiyim."
-"Hafızanı kaybetmenle ilgili bir sıkıntı olabilir mi peki bu baş ağrısı ?" diyince bunu hiç düşünmediğim aklıma gelmişti;
-"Haklısın, olabilir Kuzey."
Sözümü bitirdiğim de öğretmenimiz sınıfın kapısından içeri girdi ve ayağa kalktık.
"Günaydın çocuklar!"
"Günaydın öğretmenim!"
İlk dersimiz türkçeydi ve ben bu derse bayılıyordum. Dersimizin hiç bitmemesini istiyordum. Teneffüs zili çalınca Kuzeyle beraber bahçede dolaşmak için aşağı indik. Başımdaki ağrı hafiflemişti ama ağrımıyor da değildi. Sanırım Kuzey haklıydı. Bi an merak ettim, acaba bu baş ağrısı hafızamı yerine getirebilecek miydi?
Okul çıkışı bizi almaya Ayla Hanım gelmişti. Yanına gittik ve ona sarıldık. Sonra yürümeye başladık. Anlaşılan bugün Feyyâz Amca'nın işi vardı. Ayla Hanım;
-"Eee anlatın bakalım gününüz nasıl geçti?"
Kuzey;-"Güzel geçti anneciğim ama Fırat'ın başı biraz ağrıyordu bugün." Ayla Hanım ilk önce bana baktı sonra konuşmaya devam etti;
-"Şimdi iyi misin Fırat, bir şeyin yok dimi evladım?" diye sorunca bende kafamı 'hayır' dercesine salladım. Başım o kadar da ağrımıyordu. Ama arada bi gel gitler yaşıyordum. Eve vardığımızda odama geçtim ve ödevlerimi yaptım. Daha sonra odamın kapısı çaldı ve içeri giren Ayla Hanım'dı;
-"Yemek hazır oğlum." dedi, gülümsedim.
Daha sonra mutfağa girdim ve sandalyeye oturdum. Feyyâz Amca henüz gelmemişti. Derken, kapı zili çaldı. Gelen Feyyâz Amca'ydı. Kocaman sarıldım. Bugün onu neredeyse hiç görememiştim. Hep birlikte masaya oturduk ve yemeğimizi yemeye başladık. Ayla Hanım başımın ağrımasından Feyyâz Amca'ya da bahsetmişti. Feyyâz Amca;
-"Baş ağrın devam ederse doktora gideriz Fırat." dedi. Bende 'olur' dercesine başımı salladım ve; "Kuzey, bu baş ağrısının hafızam ile ilgili olabileceğini söyledi." dedim.
-"O zaman bir sonraki ağrında doktordayız." diye yanıtladı. Bende teşekkür ettim.
Yemeğimizi bitirdikten sonra Ayla Hanım'a "Ellerinize sağlık" dedim ve mutfaktan çıkarak odama gittim. Ders programını ertesi güne göre hazırladım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım. Gece boyu garip rüyalar görüyordum, daha doğrusu bu bir rüya mıydı yoksa dejavu muydu ? Anlayamıyordum. Garip sesler, heryerde insan sesleri, arabalar, ambulans ışıkları...
Her zaman olduğu gibi sabahın ilk saatlerinde gözlerimi açtım. Dün gece gördüğüm o korkunç kabuslar hâlâ gözümün önünde olmasına rağmen aldırış etmemeye çalışıyordum. Lavaboya girip ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra Kuzey'in odasına girdim. Henüz uyanmamıştı ama ben onu uyandırmanın yolunu çok iyi biliyordum. Yavaşça yatağının üstüne oturdum ve parmaklarımı onun boşluğuna götürdüm ve gıdıklamaya başladım. -Tikleri olduğunu biliyordum- Kıkırdama ve kahkaha sesleriyle uyandırdım canım kardeşimi.
-"Günaydın kardeşim."
-"Günaydın kardeşim."
Ayla Hanım, kıkırdama seslerini duyacak olmalı ki odaya girdi;
-"Şşşttt, Ne bu ses çabuk hazırlanın yoksa asıl gıdıklama neymiş gösteririm ben size!" dedi. -Yüzüne yakışan o kocaman gülümsemesiyle- Ayla Hanım'la beraber odadan çıktık ve mutfağa doğru ilerledik. O sırada Feyyâz Amca hiç uyanmak istemediği o huzurlu uykusundan uyanmıştı. Onun uykuyu ne kadar çok sevdiğini biliyordum. Yavaşça yanıma geldi ve başımı göğsüne yaslayıp bana sarıldı.
-"Günaydın oğlum."
-"Günaydın bab..."
Ne olduğunu hatırlamadığım o boşluk.. Evet ben yine oradaydım. Aslında her zaman olduğum yerde. O karanlıkta...
Gözlerimi açtığımda karşımda gördüğüm şey sadece boş beyaz bir tavan ve tavana yansıyan loş ışıktı. Kafamı yavaşça kaldırmaya çalıştığımda ise yanı başımda beyaz önlüklü, orta yaşlarda sayılabilecek bir kadın doktoru belirdi. Kafamı kaldırmamamı, derin nefes alıp vermemi söylüyordu. Gözlerimi kapattığımda bilincimin hâlâ açık olduğunu hissedebiliyordum. Anlaşılan o ki hastanedeydik.
Aradan kaç dakika geçti, kaç saat geçti bilmiyorum. Uyandığımda yanımda Feyyâz Amca,Ayla Hanım ve aynı doktor vardı. Kuzey okula gitmişti anlaşılan. Doktor Hanım;
-"Şuan kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Yutkunduktan hemen sonra cevapladım;
-"Teşekkürler daha iyiyim." Daha sonra doktor, Feyyâz Amca'ya döndü ve;
-"Feyyâz Bey oğlunuz ciddi bir beyin travması geçirdiği için geçtiğimiz aylarda bir hafıza kayıplığı yaşamış doğru mu?" Diye sorunca da Feyyâz Amca tek nefesle konuştu;
-"Evet doktor hanım. Buraya da baş ağrısı sebebiyle geldik. Hafızasının yerine geri gelip gelemeyeceği hakkında bir işaret midir sizce bu baş ağrısı?"
-"Evet, oğlunuzun hafızasının yavaş yavaş yerine gelmesi hakkında beyine gönderilen ufak bir sinyaldi bu baş ağrısı. Bundan sonraki hayatında kafa karışıklıkları ve ani baş ağrıları meydana gelebilir. Çünkü oğlunuzun hafızası kendine gelmeye başlamış durumda..."
Doktor hanım bu sözleri söyledikten sonra odadan çıktı. Kısa bir sessizlik oldu ilk önce hastane odasında. Ama bu sessizliği Feyyâz Amca bozdu;
-"Kendini iyi hissettiğin zaman çıkabiliriz oğlum." dedi. Bende onaylarcasına başımı salladım. Nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum yine. Bu his garipti, nasıl hissedeceğini bilememek. Gerçekten garipti...garip..