Medyada Dicle.
Uzun bir gecenin ardından cesaretini toparlayıp sımsıkı kapadığı gözlerini tekrar açabildi dünyaya. İlk gördüğü manzara, zalimoğlunun huzurla uyuyan suretiydi. Yüzleri birbirlerine dönük, üryan bir hâlde yatıyorlardı. Daha önce kocasını bu kadar yakından izlememişti. Kendi iç dünyasına yöneldi, olanlardan pişman mıydı değil miydi çözemiyordu. Tam anlamda hissiz olmuştu bir gecede. Aklında binlerce cevapsız soru ile, üzerindeki pikeyle kendisini iyice sarmalayıp yataktan kalktı ve hamama doğru ilerledi. Pikeyi kenarda yıkanmayı bekleyen çamaşırların olduğu yere attıktan sonra, dolaptan temiz peştemali aldı. Ardından sıcak suyu açarak mermerin üzerine oturdu.
Azad gece boyunca keşfetmediği hiçbir yer bırakmamıştı. İlk gecelerinde sadece bekareti bozmaya odaklanan hayvan, dün gece sabrın sonu selamettir diyerek her yerine dokunmuştu. Öyle ki kokusu genç kadının tenine gömülmüştü, kondurduğu her buse inanılmaz bir yara açmıştı bedeninde. Bu hatıralardan yıkanarak değil ancak kendisini yakarak kurtulabilirdi. Hamam tasının içerisine doldurduğu kaynar suyu baştan aşağıya usul usul dökmeye başladı. Vücudu yansa bile ruhu hissetmiyordu bu acıyı. Zira ruhunda taşıdığı günahlar, ihanetler ve şifası olmayan yaralar yetiyordu kendisine. Durmadı, daha çok ve daha çok yaktı kendisini; cehennemde kavrulur gibi eriyordu. Ama çıkmıyordu Azad'ın bıraktığı izler!
"Dicle! Sen, sen ne yapıyorsun öyle?" Karısını o hâlde gören adam dehşetle izliyordu vahşeti. Düşüncelerinden koparak koştu karısının yanına. Elinde güçlükle tuttuğu tası alıp fırlattı bir köşeye. Dicle baştan aşağıya haşlamıştı kendisini. Azad sebebini çok iyi biliyordu, gecenin günahını işkenceyle silmeye çalışıyordu genç kadın. Onu o hâlde görmeye daha fazla dayanamadı, kucağına alarak odaya taşıdı ve nazikçe yatağa bıraktı. Ölüden farksız olan karısına baktı. Şimdi Azad ağa bile dün geceden dolayı kendisini suçlu hissediyordu. Oysa nasıl da sevinmişti kadını teslim olduğunda.
"Geliyorum ben hemen, Pervin ablayı çağırmalıyım o seni tedavi eder. Yoksa çok ciddi yanıklar olacak ve ben senin acı çekmene razı gelemem," diyordu kadına en büyük acıyı veren adam.
Pervin içeriye girdiğinde yatakta ölü gibi yatan hanımağasını görünce afalladı. Ne olduğunu anlayamamış, sabahın köründe Azad ağa tarafından acilen çağrılmıştı. Biraz daha yaklaştığında bu sefer korkuyla irkilerek geri adım attı. Her şeyi görmeye hazırdı ama bunu beklemiyordu. "Ne oldu burada böyle Allahım sen aklıma mukayyet ol," dedi orta yaşlardaki kadının iç sesi. Arkasını döndüğünde telaşa kapılmış olan zalimoğluna baktı.
"Ağam, müsadenizle mutfağa gideyim, patates getireyim. Patates suyu yanıklara iyi gelir." Azad onu onaylayarak yol verdi kapıdan çıkması için, Pervin tam gideceği sırada kolundan tutarak engel oldu. Sessizce fısıldadı: "Gördüklerin ve duydukların bu odada kalacak. Başka yere taşırsan bunları, olacaklara ben karışmam," tehditini ettikten sonra saldı kadını gitmesi için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eɴɪşᴛᴇᴍɪɴ Kᴜᴍᴀsı
Fiksi UmumBazı aşklar günah gibidir; öyle bir günahtır ki bedeli berdel ile ödenir. Bu topraklarda, erkeklerin yaşaması için kadınlar kurban edilir. Kadın haklarından bihaber olan bu coğrafyada, kadın kahramanlar vardır. Bu bir aşk hikayesi değil; kaderine bo...