Karşımda Jimin'in annesi otururken, gerginlikle bacaklarımı sallıyor ve bakışlarımı etrafta gezdiriyordum.
Jimin'in annesiyle en son birkaç ay önce bir akşam yemeğinde görüşmüştük. Beni severdi ve bende onu kendi annem gibi görürdüm fakat Jimin ile ayrıldıktan sonra onunla hiç görüşmemiştik ve ister istemez geriliyordum.
"Jimin beni sevgilisiyle tanıştırdı." diye söze başladığında sertçe yutkundum ve gözlerine baktım. Suratımın asıldığını fark ettiğinde masadaki ellerimi tuttu ve gülümsedi.
Tanrım bu kadından annemden alamadığım sevgiyi alıyordum.
"Beni sizinle ikinci yılımızda tanıştırmıştı." diye fısıldadım dolu gözlerle. "Yeni sevgilisini sadece birkaç günde sizinle tanıştırdı öyle mi? "
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken hayretle güldüm. Park Jimin canıma okuyordu.
"Jungkook ben seni oğlum gibi sevdim. Jimin'in karşıma kimi getirdiği zerre umrumda değil. Senden başkasını kabul etmeyeceğimi ona da söyledim. " dediğinde hafifçe gülümsedim. Jimin'in annesi ellerimi destek verircesine sıktı ve devam etti. "Buraya senin yanında olduğumu göstermek için geldim. Senin için zor bir dönem, bu ayrılığın tümörünü etkilemesinden de korkuyorum. Ama sen ayakta durmaya çalış olur mu? Söz veriyorum annelik yapacağım sana. Ne zaman ağlamak istesen, ne zaman konuşmak istesen koşa koşa geleceğim yanına. "
Ağlayışım şiddetlenirken başımı eğdim ve "teşekkür ederim. " diye fısıldadım zorlukla. Ne desem az kalırdı. Bu kadının hakkını nasıl ödeyecektim?
Jimin'in annesi yerinden kalkıp yanıma oturdu ve kollarını sımsıkı bana doladı. Vakit kaybetmeden başımı göğsüne yasladım ve canım çıkacakmışcasına ağlamaya başladım kollarının arasında.
Günlerdir ağlamamak için kendimi sıktığım anların acısını çıkartmak ister gibi ağlıyordum.
"Nasıl baş edeceğim anne? Nasıl karşısında hiçbir şey olmamış gibi duracağım?" diye fısıldadım. Jimin'in annesi saçlarımı okşarken titrek bir nefes aldı.
"Geçmeyecek. Önce hevesini yitireceksin. Yavaş yavaş gereksiz gelmeye başlayacak gözüne, öncelerden güzel olan her şey. Yaşamak gereksiz gelecek. Gülmek gereksiz gelecek. Sevmek, uyumak, uyanmak, güzel olan her şey gereksiz gelecek. Sonra mı? Sonrası daha kötü. Hayatına aldığın her insan hevesini yeniden yeşertecek ve kıracak her defasında yeniden, yeniden. Ölmek isteyeceksin, öyle de hissedeceksin ama ölemeyeceksin. Yakıştıramayacaksın kendine pes etmeyi. Kaç kere dayayacaksın o bıçağı boğazına biliyor musun? Hiç geçmeyecek bu acı. Sana bunları anlatıyorum çünkü aynılarını bende yaşadım Jungkook. Ve ben pes etmek üzereyim. Ama sen pes etme olur mu? "
Jimin'in annesi ağlarken, parmaklarımı gözyaşlarıyla sildi ve yanaklarımı öptü. Jimin'in annesi normalde hep gülen, dimdik ayakta duran bir kadındı. Fakat Tanrı onu da sevmiyor olmalıydı.
Kafeden içeri Jimin girdiğinde hızla gözyaşlarımı sildim ve başımı eğdim. Fakat Jimin halimizi çoktan görmüş, kaşlarını çatmıştı.
"Dertleşme saati mi? " diye mırıldandı huzursuzca. Jimin'in annesi karşımda ki yerini alırken hafifçe güldü ve başını salladı. Jimin bakışlarını kısa bir anlığına bana çevirdi ve annesinin yanına oturup onun gözyaşlarını sildi.
"Ağlamanı sevmiyorum. " diye mırıldandı kaşlarını çatarak.
Ağlamanı sevmiyorum kelebek.
Jimin'in sesi beynimde yankılanırken gözlerimi yumdum ve başımı eğdim. Sevgili olduğumuz zamanlarda ben ne zaman ağlasam beni kollarının arasına alır, ben sakinleşene kadar saçlarımı okşardı. Daha sonra ise gözyaşlarımı dudaklarıyla gözyaşlarımı temizlerdi ve ne kadar güzel olduğumla ilgili bir sürü güzel şey söylerdi.
Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde bakışlarımı tavana çıkardım. Boğazımda ki yumru ne kadar yutkunursam yutkunayım geçmiyordu. Ağlarsam geçerdi belki fakat şimdi olmazdı. Jimin varken olmazdı.
Benim derdim tek Jimin'di fakat tek ona anlatamıyordum derdimi.
"Ben kendime kahve almaya gidiyorum." diye mırıldandı Jimin'in annesi ve hızla yerinden kalktı. Derdinin bizi yalnız bırakmak olduğunu biliyorduk hepimiz.
Masa da Jimin ile yalnız kaldığımızda kollarımı göğsümde birleştirdim ve bakışlarımı dışarıya çevirdim. Jimin ile yalnız kalmak için fırsat kollayan ben, şimdi onunla baş başayız diye rahatsızdım. Ne tuhaf değil mi?
"Çok mu yaktım seni? " diye mırıldandığında titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım. Sesini duyar duymaz gözlerim yeniden dolmuştu.
Bu acı ne zaman geçecekti?
Sessiz kaldığımda Jimin derin bir nefes aldı. Bana baktığını bilsem de ona dönmedim. Gözlerimin gözlerine değmesinden ilk defa bu kadar çok korkuyordum.
"Jungkook kirpiklerin ıslanıp duruyor. Benim yüzümden ağlamana dayanamıyorum. "
Her ne kadar ağlamamak için ellerimi tırnaklasam da başaramamıştım. Yeniden ağlamaya başlarken titreyen sesimle "Neden gittin o zaman? " diye fısıldadım. Hiçbir açıklaması olmadan beni terk edişini yediremiyordum.
Beni kendine bağımlı haline getirip, bir anda çekip gitmesini yediremiyordum.
"Dün evimizi yaktım. " diye fısıldadım ve cesaretimi toplayıp gözlerine baktım. Göz göze geldiğimiz an olduğu yerde titredi. "Dün bize ait evimizi yaktım. Eşyalarımız ve anılarımız kül oldu. "
"Jungkook böyle yapma. " dedi gözlerini kısa bir yumup. "Biz bittik. Bunları anlatmanın bir yararı yok. "
Dediklerine hafifçe güldüm. "Kendi cehenneminde tek başına yan diyorsun yani? Öyle olsun. "
Jimin bir şey demek için ağzını açsa da vazgeçip başını eğdi. Bende ona bakmayı kesip bakışlarımı tekrar dışarıya çevirdim. Bana verdiği acıya alışıyormuşum gibi hissediyordum. Neden böyleydi?
Kafenin kapısı açıldığında bakışlarımı oraya çevirdim. Bizimkiler kahkaha atarak masamıza doğru gelirken, istemsizce dudaklarımda tebessüm oluştu. Onların mutlulukları ve enerjileri kesinlikle bulaşıcıydı.
Halimi ilk gören Namjoon olurken, gülüşünü kesti ve kaşlarını çatarak yanıma oturdu. "İyi misin? Kavga mı ettiniz?" diye sorduğunda başımı sağa sola salladım.
Taehyung yüzüme uzunca baktıktan sonra sinirle Jimin'e döndü ve "Ne yaptın lan yine çocuğa?! " diye bağırdı.
Hoseok "Sakın ol Tae. " dediğinde Taehyung sinirle ona döndü ve eliyle beni gösterdi.
"Baksana şuna! Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş. Yine Park sikik Jimin ne yaptı merak ediyorum. "
Taehyung ve Jimin kendi aralarında sözlü kavgaya karışırken, başıma giren ağrı ile gözlerimi yumdum sımsıkı. Kimsenin ilgisi bende değilken bunu fırsat bildim ve yavaşça ayağa kalkıp çıkışa doğru adımlamaya başladım.
Daha birkaç adım atamadan ayaklarım birbirine dolandı ve yere yığıldım.
Size demiştim, Tanrı beni sevmiyordu.
şu kitaba daha fazla odaklanacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loser | jikook
Teen Fictionşimdi unutmak istediğim her şey, bir zamanlar beni mutluluktan öldürecekti.