0.4

1K 132 71
                                    

Jimin çimlere uzanmış, gökyüzünü incelerken, ben oturur vaziyette yüzünü izliyordum.

Dakikalardır, belki de saatlerdir böyleydik. Jimin yarışa katılmama izin vermemişti. Orada kısa çaplı bir kavganın ardından sinirle yarış pistine ilerlemiştim fakat Jimin kolumdan sürükleyerek beni uzaklaştırmıştı oradan.

"Titreyen göz bebeklerinle beni izlerken neler geçiyor aklından? "

Jimin'in bakışlarını bana çevirdiğinde burnumun sızladığını hissettim. Ne yaparsam yapayım bununla baş edemiyordum. Sürekli dibimdeydi ama bu buna acı veriyordu.

Duyguların arasında en çok özlemek zordu. Özlerken kalbimle deli gibi savaşıyordum.

Ve ona olan özlemim o kadar ağır basmaya başlamıştı ki, tüm duvarlarımı yıkıp onu deli gibi özlediğimi haykırmaktan korkuyordum.

"Sevgilin seni merak etmiş olmalı." diye fısıldadım ve bakışlarımı kucağımda birleştirdiğim ellerime çevirdim.

Jimin'in bir zamanlar her bir tanesini öpücüklere boğduğu parmaklarım, şimdi kesik ve kızarıklarla doluydu.

Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim ve gözlerimi yumdum. Her şeyin geçmesini istiyordum. Nefes alırken göğsüme batan iğnelerden, yutkunurken boğazıma düğümlenen lokmalardan, dünyanın kıyısına gelip de aşağıya düşüyormuşum gibi histen. Hepsinden kurtulmak istiyordum. O kalbimi sıkıştıran acının, minik bir sızıya dönüşmesini istiyordum.

"Jungkook.. " diye fısıldadığında gözlerimi daha da sıkı yumdum.

Deli gibi aşıktım ona. Gülünce kısılan gözlerine, sinirlenince dudaklarını kemirmesine, şaşırınca donup kalmasına, üzülünce düşen suratına. Sarılınca beni tüm kötülüklerden koruyacağına inandırdığı kollarına. Özleyince bana koşup gelmesine, dokununca ruhuma baharı getiren parmaklarına aşıktım onun.

Onu kimse benim gibi sevemezdi.

Ben ona bakıp 'daha neresine aşık olabilirim? ' diye düşünüyordum.

"Jungkook tutma içinde. Serbest bırak artık kendini. " dediğinde hıçkırdım.

"Nasıl özgür kalayım? Kalbinin içinde sıkışıp kaldım, çıkamıyorum ki. "

Jimin cebinden kulaklık çıkarıp telefonuna taktığında baygın bakışlarımla onu izledim. O ise telefonunu bir süre karıştırmış, aradığım şeyi bulunca geniş bir şekilde gülümsemişti. Hızla yanıma kaydı ve kulaklığın birini benim kulağıma taktı.

Sign of the times şarkısı kulağımı doldurur doldurmaz gözlerimi huzurla yumdum. Beyin tümörümü öğrendiğimiz ilk zamanlarda Jimin bu şarkıyı bana söylemiş, ne zaman kötü hissetsem bu şarkıyı dinlememi söylemişti.

Jimin şarkıya eşlik etmeye başladığında alt dudağımı ısırdım. Kendi içimde savaştığım adama, sadece bir şarkıda yine yenilmiştim.

Jimin kapattığı gözleriyle şarkıyı mırıldanırken, dolu gözlerimle onu izlediğimden habersizdi.

Yüreğimi titrettiğinden habersizdi.

Elimi yüzüne dokunmak için ona doğrulttum fakat sonra içimden gelen sesle duraksadım. Parmaklarım yüzüne oldukça yakın, tenine dokunmak için can atıyordu fakat yapamıyordum. Titrek bir nefes alıp elimi geri çektim.

Bu acı beni bitirecekti.

"Şu şarkı iliklerime kadar işliyor resmen." dedi şarkı bittiğinde. Gözlerini açıp bana baktığında hafifçe gülümsedim. Bu şarkıyı ne kadar sevdiğini biliyordum.

Ne zaman intihar etmek istese bu şarkıyı açtığını ve bilmediği sokaklarda saatlerce bu şarkıyı dinleyerek gezdiğini söylemişti bir keresinde.

"Babam öldüğü zaman hep bu şarkıyı dinledim. " dedi kızaran gözleriyle. Ağlamamak için kendini deli gibi sıkıyordu. "Sırf annemi üzülmesin diye ağlamak istemiyordum ve bende kendimi odama kapatıp bu şarkıyı dinliyordum."

"Sonra? " diye fısıldadım. Hafifçe güldüğünde bakışlarım gülüşünde takılı kaldı bir süre.

"Sonra sen girdin hayatıma ve şarkıya ihtiyacım kalmadı. Beni kollarınla öyle sıkı sardın ki, tüm yaralarım bir anda kayboldu."

Yüzüne vurup, 'o zaman bizi neden bitirdin' diye haykırmak istiyordum. Beni anlatırken gözlerinin içi parlıyordu hala. Madem birbirimizi iyileştirmiştik, neden terk etmişti beni?

"Ve şimdi başka birisinin kolları arasına giriyorsun. " diye fısıldağımda başını sağa sola salladı.

"Sen gibi değil. Hiçkimse senin gibi olamaz Jungkook. Ve birbirimizin ilacı olduğumuz falan yok. Senden ayrıldığımdan beri bu şarkıyı daha sık dinler oldum. "

Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda "Neden bitirdin bizi?" diye sordum. Bu sorunun cevabını almazsam kafayı yiyecektim. Bana bir sebep vermesi gerekiyordu. Sırf canı istedi diye benden ayrılmış olamazdı.

Babasını gözlerinin önünde kaybetmiş bir çocuk, başka birini kolayca ezip geçemezdi. 

Kaybetmenin ne demek olduğunu en iyi o biliyordu çünkü. Acıyı en derinlerinde hissetmişti o. Şimdi aynı şeyleri tekrar bana yaşatamazdı. Birlikte olduğumuz zaman ne zaman ağlasam gözyaşlarımı öperek silerdi o. Benim canım yandığında bile gözleri dolardı onun. Şimdi bilerek canımı yakıyor olamazdı.

"Jungkook bunu sorma ne olur." dedi yüzünü buruşturarak. Acı çekiyormuş gibi bir hali vardı ve gözleri dolu doluydu.

"Neden açıklamıyorsun? Neden susuyorsun?! " diye sesimi yükselttim.

Jimin başını sağa sola sallayıp ayağa kalktığında bende hızla ayağa kalktım ve kolunu tuttum sımsıkı. Bana cevap vermeden göndermeyecektim onu.

"Bana şimdi neden bizi bitirdiğini açıklıyorsun. "

Jimin de benim gibi kaşlarını çattı. "Neden kurcalıyorsun? Susuyorsam bil ki var bir şeyler. "

"Şu halime bak! " diye bağırdım sinirle. "Mahvettin beni ya. Zaten her yanım yara bere içindeydi, bir de sen ekledin üzerine yenilerini. Sana kendimi teslim ettim ve senin bana yaptığın şey beni itmek oldu. Şimdi bana bizi neden bitirdiğini açıkla. Bu çektiğin acıların mantıklı bir açıklaması var de. Senden boşuna ayrılmadım de."

Jimin uzunca yüzüme baktı. Bakışları birden donuklaştığında omuzlarım çöktü. Kavga ettiğimiz zamanlarda baktığı gibi bakıyordu.

"Benden nefret et Jungkook. Senden ayrıldım çünkü canım istedi. Sıkıldım. Bizi bitirdim çünkü öyle istedim. "

"Neden ağlıyorsun o zaman?" diye mırıldandım ve elimi kalbinin üzerine koydum. "Neden buran acıyor? "

Jimin ağlayarak yüzüme bakarken, bende ona yalvarırcasına baktım. Gerçekler bu değildi biliyordum. Canımı yakarak konuyu kapatmamı bekliyordu fakat bunu yapmayacaktım. Canını yakan nedeni öğrenmem gerekiyordu.

"Sevgilim arıyor, gitmem gerek. " dedi ve hızla arkasına dönüp koşar adımlarla yürümeye başladı.

Çığlık atarak dizlerimin önüne çöktüm ve ağlamaya başladım. "Tanrı şahidim olsun ki, yaktığın kadar yakacağım seni! " diye bağırdım.

Ayağa kendim kalkacaktım. Bu sefer kimsenin yardımı, desteği olmayacaktı. Ben kendim başaracaktım ve işte o zaman bambaşka biri olarak çıkacaktım karşılarına.

Sırf şu iğrenç histen kurtulmak için kanatlarımı kendim iyileştirecektim.

Daha sonra kimin olduğu önemsiz olan bir gökyüzüne uçacak ve tamamen kaybolacaktım.

jungkook'un jimin'e gökyüzü, jimin'in jungkook'a kelebek demesi çok hoşuma gidiyor :3

loser | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin