"Birşeyin sizin olmasını istiyorsanız, zorlamayın o zaman size gelecektir..." -Burak Ç.
Herşey istediğim gibi gidiyordu, zamanının nasıl geçtiğini anlamadım bile parkta. Yanımda Mia vardı. Her zamanki güzeliyle, karşımızdan gelen birde Emma...
İşte o anda ona hoşlandığımı söylecektim. Ama birşey unutuyordum, yanımda kız var ve kız olmasını geçin, en yakın arkadaşımdı. Bu onu farklı konuma götürecekti. Ne yapacağımı düşünürken Mia elimden tuttu o sıra, çıldıracaktım tabi. Emma yanımızdan gittikten sonra olanlar olmaya başladı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun sen!" Diye başladım cümleme "Hoşlandığım kız yanımda geçiyor ve benim en yakın arkadaşım olan kız ise bana ne yapıyor..."
"Hugh farkında mısın bilmiyorum ama ben senin o kızla olmanı istemiyorum" dedi Mia.
O anda birşey diyemedim, sonuçta benim hayatımın en değerli yerindeydi. O ne isterse yapmak zorundaydım. Ama bilmediğim birşey vardı. Mia bana karşı hisleri olan birisiydi. Ben ise bunu bilmeden yanında dolaşan gerizekalı... Tabi şunu demeyi de unuttum, Biz 200 yıla aşkındır yaşayan ölüler, Emma ise benden tamı tamına 180 sene küçüktü. Yaşayan ölü derken zombi gibi değil... Biz büyünün kurbanları olan vampirlerdik.
* * * * * * * *Gece yaklaşıyordu, bizim dışarı çıkıp biraz yemek deposu yapmamız gerekiyordu. Yapmamız içinde bize ya insan olması lazımdı yada bir kan deposu. En yakın kan deposu bizim koşmamızla 2 saatlik yoldaydı. O kadar yol git gel yapamazdık. O yüzden hemen bize yakın serseri ve dünyaya katkısı olmayan birilerini bulmamız gerekiyordu. Yanımda Jim ve Brad vardı. Giderken bana Mia halkında birşey söyleme çalışıyorlardı, bana karşı olan hislerini felan. Ama ben aldırmazdan geliyordum. Onu kabul edersem bir daha aynı ortamda duramazdık. Onlara biraz karşı geldim ama gelmek yetersizdi. Çünkü onlar benim can dostlarımdı ne derlerse yapmam gerekiyordu. Tabi unuttukları birşey daha vardı Emma....
Bizimkiler Emmayı sevmiyorlardı, onu serseri bir kız diye biliyorlardı. Sabahlara kadar dışarıda olduğu için tabi bunların hepsi... Karşımızdan birisi geliyordu. Mini etek giymiş, öyle bir tavırla gelen birisi. Gelen kişinin o olduğunu bilsem, yakınlaştırmazdım. Bilmiyordum, hatta daha doğrusu seçemiyordum. Başka tarafa bakmam ile Jim üstüne atladı ve onu öldürmek istercesine ısırıyordu. Boynunu kırdı, bende kim diye bakarken, karşımdaki olan manzara beni direkt olarak toprağın dibine düşmemi sağlamıştı. Hattan ne yakınlığım kalmıştı, nede uzaklığım. Gözüm sadece uzaklara daldı.
Hemen Jimi üstünden attım. Kolumu ısırıp ona kan içirmeye çalıştım. Biraz olsun içmiş gibiydi, ama onun artık tek bir yolu vardı. Vampir olmak, bizimkiler buna karşı gelmeye çalışsalar da ben direttim ve hatır gene orada kazanmıştı.
Eve vardık. Mia bizi karşıladı, ama karşılaştığı şeyle hemen odasına gitti. Bende onun peşinden gitmek isterdim ama aklım sadece Emmadaydı. Emmayı direkt kendi yatağıma getirdim ve uyanana kadar başında nöbet tuttum. Emma gözleri hafiften açmıştı iki saat sonra. Başında beni bulunca direkt tanıdı.
"Neredeyim ben??" Şaşkın halde dedi. " Seni tanıyorum, okuldan neydi ismin ya... şey... şey..."
"Hugh..." dedim bitirmeden cümlesini
"Aynen Hugh dı." Dedi. "Ben nasıl buraya geldim, acayip acıktım, bana bir kaç yiyecek getirir misin? Varsa tabi bu salak yerde!" Diye somurttuk halde konuştu. Ben ona vampir olduğunu anlamadan yiyecek birşeyler getirmedim. Kan tabiki de anlamadan vermeliydim, hemen şoka girmesin diye. Kolanın içine kanı ekledim ve ona uzattım. Sandviçi bitirdi ve kolayı bitirince.
"Hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir kola içiyorum. Bunun adı ne artık bundan alayım" dedi. Ne diyecegimi bilmiyordum, ya gerçeği söyleyecek yada yalana devam edecektim. Yalana devam edersem sonunda gene başlayacaktı, kanı görünce saldırganlaşacaktı. En iyisini söylemekte buldum. Ama oradaki herkesi başına topladım, söylemeden önce...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpsiz İnsanlar
VampireVampirsen, ya kalbini duymayacaksın, ya da kalpsiz kalacaksın!