Hiçbir bedel yara almış ruhumun kefaretini ödeyemez. Hiç bir esaret özgürlüğüme gölge düşüremez.
Yürüdüğüm yollar dikenli, nefesim zehirdi. Göğsümün içinde bir sızı vardı. O sızının ağırlığıyla hayata tutunmaya çalışan sayılı insanlardan sadece bir tanesiydim.
Gecenin zifiri karanlığının koynunda uykumun en tatlı yerinde evin kapısının gümbür gümbür sesiyle uyandım. Sıcacık yatağımdan kalkmış paytak adımlarla kapıyı açtığımda karşılaşmış olduğum manzaranın görüntüsünü yadırgamamış alışılmışın getirdiği esintiyle durumu sorgulamamıştım.
"Ne dikiliyorsun kapıda alsana abini içeriye."
Babam Sedat'ın kolunun altına girmiş bir eli beline destek sağlarken Sedat'ın vücudunun kaplamış olduğu geniş alandan dolayı sesini çıkarmasaydı onun orada olduğunu anlayamayacaktım. Daha fazla bekletmeden diğer kolunun altına da ben girmiş midemi bulandıran ağır bir içki kokusunu solumamla kusmamak için kendimi zor tutmuştum.
Bu işkencenin ne zamana biteceğine dair teorilerin içine düştüğüm vakitlerde Sedat bağıra çağıra dillendirdiği arabesk şarkıyla düşüncelerimin ipini koparmıştı.
Odasının kapısını açıp babamla yatağa yatırdığımızda "Şuna acı kahve yapta kendine gelsin." yönünü Sedat'a döndürüp "Yeter lan artık kendine gel ben her gece seni böyle meyhanelerde mi toplayacağım? Rezilliğimizi cümle mahalleye duyuracak kadar bangır bangır bağırdın. Eğer ki bir daha içecek olursan seni o meyhanenin köpeği yapar eve adımını atmana müsaade etmem. "
Geriye çekilip odanın kapısını kıracak derecede çarpıp çıktığında gözlerimi acınası halden beter olan Sedat'a çevirerek" Hayırdır yine neye bu kadar içtin? Galatasarayın şampiyonluk kutlamasından içtin desem böyle hüzünlü olmazdın. Yoksa sende çiftlik banka para yatırıp dolandırıldın mı? "
Elini karnına atıp saf saf güldükten sonra" Ne zırvalıyorsun lan başımda. Sanane. Canım istedi içtim hesap mı vereceği m sana. Başım çatlıyor zaten. " ellerimi dizlerime koyup eğildiğim sırada yüzümü yüzüne yaklaştırıp " Yazık bana. Hep aynı hatayı yapıyorum? " başını yatak başlığına iyice dayamış ağzından çıkacakları pür dikkat dinlerken
" Neymiş o yaptığın hata? " diyerek bana sormasını istediğim soruyu yöneltirken yerimden doğrulmuş yavaş adımlarla geriye gidip kapıya yanaşırken " Seni insan lafzına koyup adam akıllı cevap alacağımı sanmam. Halbuki hanzoluktan başka bir şey bilmeyen delinin birisin sen. İnsan görünümlü erkek orangutan nolucak."
Arkamı döndüğüm sırada kapıyı açtım ve odadan çıktım. Kendisine cevap tanımamam onun için yıkımın en büyüğü olacaktı. Çıkan seslerden ötürü annemin uyanacağı endişesiyle salona gidip kontrol etme gereksiniminde bulundum. Gözleri yumuk bir şekilde uyuduğunu anladığımda daha fazla ses çıkarmadan odama gittim.
Gündüzlerim zaten bana ait değilken bırakın da geceler benim olsun. O gecelerin karanlığında yörüngesini bulmaya çalışan bir yıldız gibi parlayıp yolumu aydınlatmama izin verin.
🌙🌙
Alarmın sesi uyanmam için uyarılarda bulunduğunda uykusuzluğun verdiği huysuzlukla sert bir şekilde alarmı kapatmış yatağımdan kalkmıştım. Her insan gibi yerine getirmekte olduğum sabah rutinlerinin ardından önce annemin yanına gidip uyanıp uyanmadığına baktım.
Uyanık olduğunu gördüğümde "Günaydın Sultanım. Her zamanki gibi güzelliğiniz günümü aydınlatıyor. Aman nazar değmesin efendim mazallah dost var düşman var. Patlamış mısır gibi patır patır patlarlar sonra." yattığı yatağın boş kısmına oturup elime aldığım ıslak mendille elini, yüzünü sildikten sonra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil"Gözlerin... Gözlerindeki o parlak siyahlık bana geceyi anımsatıyor. Etrafındaki beyazlar bir yıldız gibi yörüngenin etrafını sararken karanlıkta kaybolan ruhuma ışık oluyor." Ruhunun ruhuma denk gelmesi bu hayatta karşılaştığım en güzel tesadüfler...