26. Bölüm

2.3K 157 14
                                        

Selamun aleyküm.

🥀

"Acı bâkî değildir, Güvercin."

🥀

Tenimi dağlayan bir şey vardı. Ellerim kana bulanmış, çaresiz gözlerle bir dağın yamacında denize bakıyordum. Nefesim ciğerlerime yetmiyordu. Karnımdaki sızı aklımı oynatmama sebep olacak kadar can yakıcıydı. Ne zaman uzadığını bilmediğim sarı saçlarım rüzgarla dalgalanıp belime çarpıyordu. Hiddetle yamaca çarpan dalgalara sırtımı dönerek arkama baktım. Hemen sağ tarafımda siyahlar içinde elinde ince uzun bir metal olan gri gözlerin sahibi dikiliyordu. Onu Azrail'e benzetmem ne kadar doğru olurdu.

Azrail bir melekti. Yaradandan aldığı emirle insanların canını alıyordu. Ya o? Hangi cüretle bir insanın canına kast ediyordu?

"Küçük kız?" Diyordu o iğrenç mekanik sesiyle. Elindeki metalle sol tarafımı işaret etti. Kalbimi...

"Kalbine onu alarak ayaklarının altındaki tabureye tekme attın." Dediğinde gözlerim büyüdü. O an bu adamın karşısında saçlarımın açık olması veya üzerimde ince lila rengi yazlık bir elbise olması umurumda değildi. Usulca kafamı soluma eğdim. Kalbim açıktaydı. Kaburgalarım aralanmış, göğsümden akan kan, lila elbisemi kızıla boyuyordu. Darağacında sallanan bedeni gördüğümde acı bir çığlıkla yere yıkıldım.

"Güvercin!"

Sesi kulaklarımdayken bedeni usulca bir yaprak gibi rüzgarla oradan oraya sallanıyordu. Ensar'dı. Çığlıklarım dağın yamacına çarpıp kulaklarıma dolarken feryat figan ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Üzerime bir gölge düştü. Kolumdan kaldırıp karşısında ayaklarımın üzerinde durmamı sağladı.

"Sıra senin." Dedikten sonra tenimi dağlayan acının üzerinde derin bir kesik bıraktı. Karnımdaki acı katlanarak çoğaldı.

🥀

Hıçkırıklarla çırpınmaya devam ederken gözlerimin arasından sarı renk ışıklar sızıyordu. Görüş açım bulanıktı. Yanaklarım sırılsıklamdı. Saçlarım yanaklarıma ve boynuma yapışmıştı. Göğüs kafesim hızla inip kalkarken korkuyla nerede ne halde olduğumu sorguluyordum. Titriyordum. Gördüklerim uzun zamandır korkularımdı aslında.

"Buradayım Güvercin. Bak bana." İçime işleyen sesi duyduğumda bedenine sığındım. Beni kucaklamış sırtını da yatak başlığına yaslamıştı. Hıçkırıklarım ve mırıldanmalarım uzun süre durmadı.

"Çok kötüydü.." diye inledim bedenimi ona yaslarken. Dudakları şakaklarımda dolanıyordu. "...çok, çok kötüydü.." elleri saçlarımı, sırtımı okşuyordu.

"Geçti güzelim benim, geçti." Açıktaki omzuma dudaklarını bastırarak varlığını hissettirmeye çabalıyordu. Sabah içtiğim ağrı kesicinin etkisi çoktan azalmış karnımda ki sızılar kendini belli ediyordu.

"Geçmedi Ensar.." dedim hıçkırıklarımın arasından. Kafamı boynuna gömerek ellerimi yüzüme kapattım. "...geçmiyor. Geçmeyecek." Kolları sımsıkı bedenime dolandı. Beni usulca göğsüne, kaburgalarının ardına sıkıştırdı. Onun göğüs kafesinde huzurluydum ben.

"Acı bâkî değildir, Güvercin." Çenesi başımın üzerine yaslanmıştı. Hıçkırıklarım iç çekişlere dönerken başımın üzerinde dudakları geziyordu. Her bir tele ayrı bir türkü mırıldanıyordu şimdi.

"Her acı gibi buda geçecek Güvercin'im." Yutkundum. Gözlerimi aralayarak ellerimi yüzümden çektim. Kafamı kaldırarak kızarmış gözlerine baktım. Gözleri yüzümde dolanıyordu.

KekreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin