patient || kookmin

•14•

"Siktir dostum, sen kimseyle randevuya çıkmazsın! Beni ekmeye çalışma." diye söylendi Yoongi yakın arkadaşına. Jungkook oflayıp, "Ben ciddiyim! Bu seferki çok farklı. Gelemeyeceğim akşam." dedi  Yoongi'ye.

Jungkook Jimin'e randevu teklifinde bulunurken, o akşam en yakın arkadaşı Yoongi'ye sözü olduğunu unutmuştu.

Yoongi, Jungkook göremeyecek olsa bile gözlerini devirip, "Cidden saçmaladın ama, ne demek bu seferki çok farklı?" diye sordu. Jungkook için Jimin cidden farklıydı ve bunu düşününce yüzüne minik bir tebessüm yerleşti. "Farklı işte. Takılmalık birisi değil buluşacağım kişi." diye söylendi Yoongi'ye. Karşı taraftan bir kahkaha gelince yüzünü buruşturdu Jungkook. "Ne yani? Birinden hoşlandığını mı söylüyorsun bana?" dedi Yoongi kahkahası durunca.

Bu sefer de Jungkook devirdi gözlerini. "Yoongi, seninle uğraşamayacağım dostum. Hazırlanmam gereken bir randevum var." dedi ve telefonu Yoongi'nin suratına kapattı.

"Nerede kalmıştık?" diye kendi kendine konuşup, kıyafetleri arasından en güzel kombini yapma çalışmalarına devam etti.

-

Buluşma saatini 19.00 olarak belirlemişlerdi. Zaman gittikçe yaklaşırken Jimin Jungkook'a mesaj attı, "Konum at da seni almaya geleyim."

Aslında Jimin, Jungkook'un evinin yerini biliyordu fakat yapmak istediği şey, ilerleyen ilişkilerinde kimin baskın olduğunu gözlemlemek istemesiydi. Özünde feminen olan Jimin, Jungkook'tan ilgi görmeyi seviyordu ve ikisi arasında baskın olan kişinin Jungkook olduğunu biliyordu ama bildiği şeyden emin olmak istemişti. Jimin için kimin kimi evden aldığı, kimin yemekte hesabı ödediği, kimin ilk adımı attığı önemli değildi ama bunlar Jungkook için önemli gibi görünüyordu ve Jimin'in tahmin ettiği gibi Jungkook baskınlığını gösterip, "Aşağıdayım" diye mesaj atmıştı.

Hızla kendini son kez yoklayıp evden çıktı Jimin. Bahçe kapısından da çıkınca gördüğü kişi, kalbinin sesini kulaklarında hissetmesine sebep olmuştu.

Jungkook, siyah dar paça bir pantolon geçirmişti altına. Lacivert kadife ceketinin altından gözüken siyah gömleğini de pantolonunun içine sıkıştırmıştı. Saçları özenle şekillendirilmiş, gözlerine siyah kalem çektiği uzaktan bile belli oluyordu. Siyah botları da onun mükemmelliğini tamamlıyordu.

O sırada Jungkook da Jimin'i inceliyordu. Jimin beyaz bir kumaş pantolon giymişti altına. Üstünde ise kolları uzadıkça genişleyen bir kazak vardı. Kazağının rengide beyazdı ve o bir melek gibi görünüyordu. Sarı saçları gözlerinin bir kısmını kapatmıştı. Yüzünde en çok dikkat çeken yer, parıl parıl parlayan pembe dudaklarıydı ve bu Jungkook için hiç de iyi değildi.

İkisi de hayran hayran birbirlerine bakarken, Jimin nasıl olduğunu bilmeden gelmişti Jungkook'un yanına. Jungkook gülümseyip, "Çok güzel görünüyorsun." dediğinde Jimin elini Jungkook'un ceketinin yakasına götürdü ve parmak uçlarını dokundurup, "Yakışıklı görünüyorsun demeliydin." diye söylendi. Aynı zamanda parmak uçlarını kadife ceketin üzerinde hareket ettiriyordu. Jimin'in narin dokunuşları Jungkook'u fazlaca etkilese de bir şey çaktırmadı.

Jungkook omuz silkip, "Ama sen güzel görünüyorsun." dediğinde Jimin gözlerini Jungkook'un gözlerine çıkardı. "Teşekkürler, sen de öyle." dedikten sonra ellerini Jungkook'tan çekmişti. Jungkook suratındaki gülümsemeyi biraz daha genişletip, "Hayır, ben yakışıklı görünüyorum." dedi ve Jimin için arabanın kapısını açtı. Jimin arabaya binmeden önce Jungkook'a bakıp, "Evet, sen yakışıklı görünüyorsun." demişti.

Arabaya bindiklerinde Jimin alayla, "Ben almaya gelecektim seni, hep sen alıyorsun beni evden." diye söylendi ve Jungkook'un tepkisine baktı. Jungkook arabanın anahtarını çevirip Jimin'e döndü ve, "Bilirsin, yakışıklı olanlar güzel olanları evden almalı. Klasik centilmenlik kuralları işte." dedi. Jimin gözleri kaybolana kadar gülümseyip, "Pekala." diye yanıtlamıştı Jungkook'u memnunca.

Evet, Jimin Jungkook'un yanındayken güzel olmayı yakışıklı olmaya tercih ederdi.

~