7 YIL ÖNCE
Erdem eve dönmüştü. Dila ise koltukta uyuya kalmıştı. Kapının açılma sesiyle gözleri aralandı.
"Erdem,dönmüşsün."
"Döndüm."dedi Erdem.
Denemek zorundaydı. En azından böyle bir ümidi olacaktı. Mutlu olabileceğine dair bir ümidi...
"Özür dilerim,ne işim olursa olsun seni öylece bırakıp gitmemeliydim."
"Önemli değil,kafaya takma."
Erdem tebessüm etti ama bu sefer içten gelen bir tebessümdü. Rahatlamış hissediyordu.
"Neyse,o zaman ben bir duşa gireyim."
Erdem arkasını döndü.
"Erdem."
Dila neredeyse içinden söylemişti ama Erdem bunu duymuştu. Döndü ve Dila'nın yanına oturdu.
"Her şeyin farkındayım."
Erdem şaşırmıştı.
"Beni sevmiyorsun,benden kaçıyorsun,beni istemiyorsun çünkü buna seni baban zorladı. Ama beni kırmak da istemiyorsun. Benim de aynı durumda olduğumun farkındasındır umarım?"
Erdem yutkundu.
"Bak,ailelerimizin kurbanı olduk. Ailelerin maddiyat kaygısı için böyle bir hayata sürüklendik. İkimiz de hayır diyemedik bu duruma,durduramadık. Madem hayatımızı bundan sonra birlikte geçireceğiz,birbirimize saygı duymak zorundayız. Birbirimizi sevsek de sevmesek de karşımızdakini üzmeye hakkımız yok. Belki zamanla..."
Dila sözüne devam etmedi,edemedi. Erdem'in onu sevmediğinin farkındaydı ama zamanla seveceğine inanıyordu. Onu rahatlatmak istiyordu.Bu kadar diken üstünde durmasını istemiyordu.
"Anlıyorsun değil mi?"
"Evet."dedi Erdem.
"Teşekkür ederim Dila. Beni anladığın için. Çok teşekkür ederim."
Dila gülümsedi.
Erdem duşa girdiğinde Dila da gecenin 1'i olmasını umursamadan kendine kahve demledi. Uykusu yoktu ve uyumak da istemiyordu. Kahvesini alıp balkona çıktı. Yaz ayları yaklaşmasına rağmen gece olduğu için hava soğuktu. İnce hırkasına daha sıkı sarıldı ve filtre kahvesini ağır ağır yudumladı.
Kahvesini bitirince içeri geçmek için arkasını döndüğünde Erdem'i mutfakta gördü. Islak saçları önüne düşüyordu,üzerine geçirdiği beyaz tişörtünun ense kısmına bir havlu koymuştu.
"Bir şey mi arıyorsun?"
"Mısır var mı?"
Dila daha bu evi iki gün önce düzenlemiş olmalarına rağmen hatırlamıyordu. Mısır var mı yok mu bilmiyordu.
"Bir bakayım."dedi.
Uzun uğraşlar sonucu mısırı buldu.
"Sen bunu ne yapacaksın ki?"
"Uykun yok ve galiba gelmesini de istemiyorsun. Koca bir kupa filtre kahve içtiğine göre..."
"Evet,uykum yok."
"Film izleriz diye düşündüm. Mısır patlatacaktım. Tabii sen de istersen?"
Dila böyle bir şey beklemiyordu.
"Olur."dedi.
Erdem mısır patlattı ve içeri geldi.
"Ne izleyelim? Komedi,gerilim,polisiye,romantik...?"
"Fark etmez."
Erdem bir komedi filmi açtı. Yaklaşık iki saat boyunca izlediler. Dila'ya çok komik gelmemişti ama Erdem baya eğleniyor gibi görünüyordu.
Erdem güldüğünde Dila ona baktı. Neredeyse ilk defa bu kadar mutlu olduğunu görüyordu. Kendini kasmadan,rahat bir şekilde film izliyordu. Dila buna sevinmişti. Evliliğinin ilk gecesinde hiç zevk almadığı bir filmi izlemesi bile sevincini bastıramazdı. Çünkü Dila böyledi. Önce karşısındaki mutlu olmalıydı onun için. Ancak öyle mutlu olabilirdi. Insanların kalplerini kırmamaya çok özen gösterirdi. Asla kimseyi incitmezdi.
Film bittiğinde Erdem Dila'ya döndü.
"Baya iyi filmdi. Mizah anlayışına bayıldım."
"Aynen,iyi filmdi."
Dila yalan söylemişti. Filmde yapılan esprilerin hiçbirini anlamamıştı.
"Artık uyuyalım istersen. Saat 3.30 olmuş."
"Aynen."dedi Dila. "Geç oldu."
Ama Dila'nın hiç uykusu yoktu.
"Aslında senin uykun yoktur. O kahve on günlük uykusunu kaçırır insanın."
"Doğru,uykum yok. Sen uyu istersen. Ben biraz kitap okuyacağım."
"Ben de uyumayacağım."
Dila ela gözleriyle Erdem'e baktı.
"Neden?"
"Hayatımın kalanını birlikte geçireceğim insanı tanımak istiyorum. Maalesef birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmiyoruz ve bu çok kötü bir durum."
Dila bu durumun gerçek olması berbat bir şey diye düşündü. İki insan hayatını birleştiriyorlarsa önce birbirlerini tanımaları gerekiyordu.
"Haklısın. Pekala ne öğrenmek istiyorsun?"
"En sevdiğin yemeği bilmiyorum mesela?En sevdiğin kitap? En sevdiğin şarkı?Tuttuğun takım? Hakkında hiçbir şey bilmiyorum."
Dila da Erdem hakkında bir şey bilmiyordu.
"Mantı,en sevdiğim yemek. En sevdiğim kitap... Tek bir kitap söyleyemem. Çok var. Ama en özelleri : Büyük Umutlar,İnsan Ne ile Yaşar, Şeker Portakalı...
Şarkı,şarkı...
Hareketli şarkıları seviyorum genelde. Takım tutmuyorum."
"Takım tutmuyor musun? Beşiktaşlı olmaya ne dersin?"
Dila takımlarla ilgilenmiyordu.
"Beşiktaşlı mısın?"
"Koyu."
"Pekala,Beşiktaşlı olabilirim."
"Zaten sende o siyah beyaz ruh var. Gözünden belli."
Dila güldü.
Erdem de güldü.
"Sen?"dedi Dila sonra.
"Senin en sevdiğin yemek,hobilerin,şarkılar,kitaplar..."
"Her yemeği severim ben,en sevdiğim yok. Hobim değil de beni tatmin eden tek şey boks yapmak,sinirimi atabildigim tek yer o kum torbalarının arası."
Dila şaşırmıştı.
"Demek boks yapıyorsun."
"Daha çok öfkemi kusuyorum."
"Neye öfkelisin ki bu kadar?"
Erdem yutkundu. İçini Dila'ya açıp açmamak konusunda kararsızdı. Yine de bugün onu sevmeyi deneyecekse ona güvenmek zorundaydı.
"Aileme. Beni sokmaya çalıştıkları o kalıplara. Hayata öfkeliyim hatta. Her şeye."
Dila'nın yüzü asılmıştı. Demek ki ailesi onu sadece evlilik konusunda değil,her konuda baskılamışlardı. Bu da tabii kontrol edilemeyen öfke sorunlarını doğurmuştu.
"Senin ailen peki?" diye sordu Erdem.
Dila da içini açmak konusunda kararsızdı.
Yine de söze başladı.
"Dilara doğduğundan birkaç yıl sonra böbrek yetmezliği olduğu ortaya çıktı. Kendimi bildim bileli ben ve ailem Dilara'nın yaşaması için uğraştık. O iyileştiğinde yine de onu korumaya çalışıyorduk. Neyden bilmiyorum ama çok hassas bir kızdı. Her şey ona zarar verecek gibi hissediyor ailem. Hala öyle hissediyorlar. Ben daha geri plandaydım hep. Bunun için kardeşimi suçlayamam. Onu çok seviyorum. Suçu aileme de yıkamam. Çünkü Dilara hastaydı. Onun korunmaya ihtiyacı vardı."
Dila son cümlelerinin annesine ait olduğunu fark etti. Kalbine dolan duyguyla gözünden bir damla yaş aktı. Kardeşinin iyileşmesindeki payı hep unutulmuştu.
"O çok tatlı bir kız."dedi Erdem. Dila da onu onayladı. Gözündeki yaşı sildi.
"Seni üzdüğünü bilmiyordum. Özür dilerim."
"Hayır,özür dileme. Bunu bilemezdin. Senin suçn değil. Hem ortada üzülecek bir şey yok. Ben abartıyorum."
Erdem buruk bir şekilde gülümsemeye çalıştı.
"O zaman ben yatıyorum,iyi geceler."
Dila kafasını salladı ve Erdem gitti. Dila'nın boğazında bir yumru oluşmuştu. Kendine bile itiraf edemediği düşünceler bu gece kalbini dolduruyordu. Ağlamadı,ağlamayacaktı.
"Her şey çok iyi,güçlü kal."
Sürekli bunu tekrarladı ve yüzüne bir gülümseme oturttu. Sonra da balkona çıktı ve yüzüne çarpan soğuk havayla harmanlanmış acılarını düşündü. "Geçecek." dedi içinden. "Erdem iyi biri,o sana ailenin verdiği zararı vermeyecek. O yaraları saracak."
Oysa bilmiyordu ki Erdem,ailesinden bile daha büyük bir enkaz bırakacak...Umarım beğendiginiz bir bölüm olmuştur. Destekleyen herkese teşekkür ederim.
Bu aralar çok sık bölüm atamıyorum ama temmuzda yoğun bir şekilde atacağım.
Yorumlarınızı bekliyorum;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet(tamamlandı)
RomanceBir insanın canı ne kadar yanabilirdi en fazla? Bir insan ne kadar çok göz yaşı dökebilirdi? Uğradığı ihanetin şokunu nasıl atlatabilirdi?Denize sığınmak isterken onu da kurtaran deniz olacaktı da haberi yoktu...