Bileklerimde ki kesikleri incelerken, hayatımı gözden geçiriyordum.
21 yıllık hayatımda bir sürü şey yaşamıştım ve ne yazık ki yaşadıklarımın yarısından çoğu kötüydü. Çocukluğumu yaşayamamıştım, aile sevgisinden mahrum kalmıştım, gülüşümü ve neşemi kaybetmiştim, ilk aşkımı kaybetmiştim.
Tanrı bana sunduğu şeyleri çok kısa bir zaman diliminde geri almıştı.
Bakışlarımı gökyüzüne çevirip "Benden bu kadar nefret ediyor olamazsın." diye mırıldandım. Cidden ne günah işlemiştim de Tanrı beni böyle cezalandırıyordu?
Aynalara bakmaktan korkar olmuştum. Cesetten farkım olmayan halimi görmek beni korkutuyordu. Ölümü arzular hale gelmiştim. Ölürsem tüm bu acılar bitecekti.
Hemen yanımda duran bıçağı elime aldım ve uzun bir süre ona baktım.
Ölüm neden birden bire çok cazip gelmeye başlamıştı?
Bıçağı bileğime dayadım ve titrek bir nefes aldım. İçimden bir ses işimi bitirmemi, bu sikik hayattan kopmamı fısıldayıp duruyordu fakat beni durduran başka bir şey daha vardı.
"Jungkook? "
Arkamdan gelen sesle bıçağı çatıdan aşağı attım ve başımı arkaya çevirdim. Jimin kaşlarını çatarak yanıma geldi ve benim gibi çatının kenarına oturup ayaklarını sallandırdı. Bıçağı bileğime doğrulttuğumu görmesine rağmen bir şey dememişti.
"Son zamanlarda fazla yakınımdasın. Sevgilinin yanına geri dön Jimin."
Jimin başını bana çevirdiğinde bende ona baktım. Uykusuz görünüyordu ve gözlerinde ki ifade canımı yakmıştı. Mutlu olmadığını görebiliyordum. Canını yakan bir şey vardı.
Anlatmasına gerek yoktu, gözlerine baktığım an anlardım ben onun çaresizliğini.
"Darmadağınsın. Gözaltların mosmor, gözlerin kan çanağı, bakışların donuk, dudakların beyazlamış, suratın ifadesiz, zayıflamışsın ve bileklerinde sik gibi görünen kesikler var. " dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Jimin gülümseyerek bana döndü. "Ama güzelliğin öyle göz kamaştırıcı ki, tüm bunlar ufacık bir detay haline geliyor. "
Ani gelen itirafıyla afalladım. Jimin sevgili olduğumuz zamanlarda ki gibi bana bakarken, ağzımı açıp tek bir şey söyleyemiyordum. Dün sevgilisini gözlerimin önünde öpen adama ne olmuştu birden bire?
"Sarhoş musun sen? " diye mırıldandım. Jimin sarhoş olduğu zaman ayrı bir romantik oluyordu.
"Evet sarhoşum. Ve sen çok güzelsin. Ben birkaç saat sonra ayıldığımda sen hala güzel olacaksın. Hep güzel kalacaksın. Hiçbir şey gizleyemeyecek güzelliğini."
Normalde onu terslemem ve içeri girmem gerekiyordu fakat bu halini deli gibi özlemiştim. Üstelik Jimin ayıldıktan sonra ne yaptığını hatırlamıyordu.
Bu yüzden aptallık yapıp bu halini iyi değerlendirecektim. Buna deli gibi muhtaçtım.
"Gitmeseydin keşke. Bizi bitirmeseydin de kollarına rahatça girebilseydim keşke."
Titreyen elimi yanağına yerleştirdim ve hafifçe okşadım. Jimin'in gözleri dokunuşumu hisseder hissetmez kapanırken, dolu gözlerle ona baktım. Tamamen bana ait olan adama yabancı biri olarak dokunmak canımı yakıyordu.
"Saçlarımı da okşar mısın?" diye fısıldadığında titrekçe nefes aldım.
Elim saçlarında gezinirken hıçkırmamak için boşta ki elimi ağzıma bastırdım sıkıca.
Ben bu hissi nasıl edebilirdim ki?
"Jungkook ağlama artık yalvarırım." dedi yüzünü buruşturup. Acı çeker gibi bakıyordu bana.
"Ağlatma." diye fısıldadım bende.
Jimin iyice yakınıma gelip aramızda ki mesafeyi kapattı. Yüzüne bu kadar yakından bakıyor olmak beni heyecanlandırıyordu. Yüzü zaten ezberimdeydi fakat ben hala bakmaya doyamıyordum.
Jimin yanağımı okşamaya başladığında gözlerimi yumdum. "Sen gülünce dünyada kötü şeylerin olduğuna inanasım gelmiyor. Yağmur yağıyor, en sevdiğim müzik çalıyor. Güldüğün günün akşamı babamı rüyamda görüyorum. Bu yüzden hep gül Jungkook."
Jimin bakışlarını dudaklarıma indirdiğinde başımı sağa sola salladım. "Hiçbir şeyi hatırlamayacaksın. Yine sevgilini alacaksın kollarının arasına, beni yalnız başıma bırakacaksın. "
Jimin omuzlarını düşürüp bakışlarını benden çektiğinde, gözlerimin dolduğunu hissettim. İnkar etmiyordu bile. Hayır Jungkook seni kollarımın arasına alacağım ve tüm çektiğin acıları yok edeceğim diyemiyordu.
"Jungkook benden nefret ediyor musun?" dediğinde güler gibi ses çıkardım.
"Özgürlüğümsün sen benim. " dedim sadece.
Jimin parmaklarıyla oynarken dolu gözlerle onu izledim. Her şeyin yalan olduğunu gösteren bu adama delicesine aşık olduğum için kendimden nefret ediyordum ben. Beni mahvetmişti fakat benden bir özür dilese anında affederdim.
Aptaldım.
Tanrı'dan her gece Jimin'i dilemem de bunun kanıtlarından biriydi.
"Jungkook cennete gitmek ister miydin?" dediğinde kaşlarımı kaldırıp güldüm. Konuyu değiştirmekte bir numaraydı.
"Şuan oradayım. " dedim dudaklarımı hafifçe büzüp.
"Peki Tanrı'yla karşılaştın mı? "
Sorusuna kıkırdadım ve "Şuan onunla muhabbet ediyorum. " dedim. Jimin de kıkırdadı ve tek kaşını kaldırdı.
"Peki Tanrı'yla öpüşmek ister miydin?"
Başını hafifçe bana eğdiğinde geri çekildim ve başımı sağa sola salladım. "Tanrı'yla çok kez öpüştüm ve seviştim. Ve şuan da pişmanlığını çekiyorum. "
Jimin'in gülen yüzü anında düşerken, tereddütle bana baktı. "Sana dokunmama izin verdiğin için mi pişmansın? " dediğinde başımı salladım tereddüt etmeden. Jimin'in suratı aniden ciddileşti.
"Bana ihanet ettin ve şimdi o aptal kıza dokunuyorsun. Elbette pişmanım Jimin."
Sinirle yerimden kalktım ve çatıdan koşar adımlarla çıktım. Merdivenleri hızla indim ve evime girip kapıyı kapattım.
Elbette pişman değildim fakat Jimin'in böyle düşünmesi gerekiyordu.
Yavaş adımlarla odama gittim ve kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladım. Ağlamaya başladığım sırada gözüm duvara astığım söze takıldı. Normalde onu okuduğum anda gülümserken, şimdi daha da ağlamamı sağlamıştı.
Güzel şeyler zorlu yollardan geçer.
Ne zaman dayanamayacağımı, pes edeceğimi hissetsem bu sözü okurdum ve hiçbir şey olmamış gibi gülümserdim kendi kendime. Ne zaman bu sözü okusam sırtım dikleşiyor, tekrar Jimin'i seviyordum.
Fakat şimdi canımı yakıyordu.
Bacaklarımın beni tutmayacağını anladığımda yere oturdum ve bacaklarımı kendime doğru çektim. Kollarımı bacaklarıma dolarken, başımı dizlerime yasladım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Sana bu yapılanı asla unutma." dedim hıçkırıklarımın arasında. "Asla ama asla bu hallerini unutma. "
Affetmeyeceğim.
Onu affedecek gibi olduğumda tetiği şakağıma dayayıp tereddüt etmeden basacağım o tetiğe.
Jeon Jungkook sözü.
***
ben bunları nasıl barıştıracağım ya iyice kötüleşiyor araları jelxıdlxkfmc
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loser | jikook
Teen Fictionşimdi unutmak istediğim her şey, bir zamanlar beni mutluluktan öldürecekti.