Multimedia: Edis
🎶 Model - Pembe mezarlık 🎶Onur çok geçmeden daha fazla yorgunluğa karşı savaşamamış ve yenik düşerek uyuyakalmıştı. Kafamın içinde birbirimize verdiğimiz söz dolanıp dururken izledim onu bir müddet. Kırmızımsı dudakları hafif aralıktı uyurken. Tek elini benim hep yaptığım gibi yanağının altına almıştı. Gözlerinin altındaki morluklara kayınca bakışlarım derin bir iç çektim. Bir hafta uyanmasa anca kendine gelirdi sanırım.
"Demek yarın bir kız arkadaşın olacak, ha?" diye fısıldadım duymayacağını bilsem de. Aramızda hiçbir şey olmamış gibi devam edebilecek miydik gerçekten bilmiyordum. Ben ederdim, ediyordum da, ama Onur hep zorlanan taraf olmuştu. Sanki beni hiç sevmemiş gibi yapabilir miydi sahi? Olur muydu bilmiyordum ama kesinlikle denemeye değerdi. O kızın Onur'a gerçekten iyi hissettirmesini tüm kalbimle istiyordum. Tabii Onur da ona aynı şekilde aldığı değeri geri vermeliydi. Bir kızın duygularıyla oynamasına müsade edemezdim. Eğer tüm bunlar olursa, böylelikle ben de Edis ile çok daha mutlu olabilirdim çünkü vicdanım rahat olurdu.
"Neyse," diye mırıldandım kendi kendime. "Yaşayıp göreceğiz."
Usulca yataktan inip Onur'un üzerini örttüm ve yüzündeki huzurlu ifadeye karşı gülümseyip çıktım odadan. Lee salonda televizyon izliyordu. Beni görünce ameliyathaneden çıkan doktor görmüş gibi fırladı ayağa ve yanıma koştu.
"Alors?" (Ne oldu?)
Parmağımı dudaklarımın üzerine hemşireler gibi bastırıp, "Şştt," dedim fısıltıyla. "İl dort." (Uyuyor.)
Lee rahat bir nefes aldıktan sonra beni göğsüne çekip sarıldı bir anda. "Merci beaucoup, Gamze." (Çok teşekkür ederim, Gamze.)
İçinin rahatladığını görmek tebessüm etmemi sağlasa da ne yazık ki hiçbir şey düzelmiş değildi. Sırtını sıvazlayarak, "Je t'en prie," (Rica ederim) dedim usulca. Keşke daha kalıcı ve kesin çözümler bulabilseydim. Tek yaptığım Onur'u sakinleştirmek olmuştu.
Geri çekildi yavaşça Lee ve benim ona hep yaptığım gibi yanaklarımı sıktı gülerek. Keyfinin yerine geldiğini görmek gerçekten güzeldi.
"Tu veux boire quelque chose?" (Bir şey içmek ister misin?)
Kafamı usulca iki yana salladım çünkü saat iyice geç olmuştu, bir an önce dönmem gerekiyordu. "Tu peux m'appeler un taxi? Je vais rentrer." (Bana bir taksi çağırabilir misin? Yurda döneceğim.)
"Non non, je vais te deposer." (Hayır hayır, ben götürürüm.)
Tabii ki benim gibi güzel bir kızı tek başına salmaya gönlü razı olmamıştı bu saatte... İtiraz etmedim. İkimiz de montlarımızı kaptık ve yola koyulduk.
Saat tam olarak 05:00'dı.
Yani uyanmam için iki saat kalmıştı.
Ve ben hala uyumamıştım...
Ne harika bir başlangıç ama!
Güne puanım 10 üzerinden 293850934!
*
Bir buçuk saatlik bir uykuyla bugünü nasıl bitirecektim hiçbir fikrim yoktu. Lee beni hızlıca yurda getirdiğinde saat 05:30 olmuştu. Anında yatsam bile uykumu alamamıştım. Bizimkileri onlar gittikten sonra dizi izlediğimi söyleyerek ikna etmiştim ama Edis ikna olur muydu bilmiyordum. Keşke makyaj yapsaydım, diye geçirdim içimden ama artık çok geçti sanırım. Hem gözümün içine de kapatıcı sürecek halim yoktu sonuçta.
Provaların son iki haftasıydı. Sonrasında gerçekten oynayacaktık sonunda. Bu da demek oluyordu ki dört hafta sonra Türkiye'ye geri dönecektik. Bir yandan mutlu, öteki yandan üzgündüm. İkisi aynı anda nasıl olabilirdi bilmiyordum ama oluyordu işte.