Bölüm -1-

224 8 46
                                    

İyi okumalar

Aşağıda buluşalım -3-

***
"Son kez söylüyorum genç adam."

Büyük olan gergince ayaklandığı koltuk kenarına yeniden oturmadan önce koltuk altına sıkıştırdığı dosyalar nedeniyle çok fazla hareket edemiyordu. Elindeki bandaj paketini dişleriyle sımsıkı kavrayarak çekiştirdiğinde paket hiç zorlanmadan ortadan ikiye bölünmüştü.

"Bir daha kendini bu denli yaralarsan bırak gece nöbetlerine katılmayı en basit antrenmanlara bile aldırmayacağım seni."

"Hyung, 5 yaşındaymışım gibi konuşuyorsun."

Genç olan baygın bakışlarını omuzundaki pansumanı iyice sıkılaştıran büyüğüne çevirmişti. Gözleri iri omuzları ve geniş vücudu üzerinde gezinirken ağabeyi işini bitirmiş, parmağını hafiften küçüğünün açıkta kalan şakağına bastırmıştı.

"Bedenin olmayabilir ama burası kesinlikle 5 yaşında"

"Komik değil. Sen kaç yaşındasın o zaman? 80 falan mı? Sürekli korumacı tarafının üzerimde gezinmesinden sıkılıyorum, Hyung. Sen babam değilsin."

O sırada büyüğü çoktan mutfağa ilerlemişti bile. Küllü sarı saçlarını karıştırdı tezgaha yaklaşırken. Kollarını sıvadığı siyah kazaktan sol bileğinde görünen mavi saatine umursamaz bir tavırla baktı. Alaycı gülüşü sessizliği kırarken gamzelerinden biri kendini hemen göstermişti.

"Baban değilim"

İki eline aldığı kahve bardaklarından birini yaklaşıp koyu yeşil koltuk takımına iyice yayılmış gencin önündeki sehpaya bıraktı.

"Ama sana ondan daha çok babalık yaptığıma eminim velet."

Küçük olan sesini çıkarmadı. Bu onun dilinde haklısın demekti. Bağladığı uzun saçlarından firar eden birkaç tutamı eliyle geriye savururken karşısındaki adamın rahat tavırlarını süzdü bir süre. Bakışları tonu hiç değişmeyen esmer teninde takıldı. En ufak bir gülüşünde derinleşen gamzelerine ev sahipliği yapan yanakları da kilosundan dolayı oldukça dolgundu. Omuzları Kore ve Jeju adası arasında yeni bir köprü olacak kadar genişti ve vücudu fazlasıyla geliştiğinden kendini onun yanında epey küçük ancak güvende hissediyordu.

"Bu gece nöbete çıkacak mısın?"

"Evet, Taehyungla."

"Ne o? Sadece kendini yaralamak yetmedi mi? Ne zaman o çocuğu kendinle birlikte sürüklemeyi bırakacaksın?"

Genç, sinirlenmişti. Elindeki bardağı sertçe dudaklarından çekip sehpaya bıraktı gürültüyle. Onu seviyordu, ancak her işine böyle burnunu sokması, sadece iki kelimesiyle dahi düşündürecek kadar müdahale etmesinden bıkmıştı.

"Hyung, ikimiz de yetişkin insanlarız. Kendi başımızın çaresine rahatça bakabiliyoruz artık. Asıl sen kendi hayatına odaklan. Bir alfa olduğunu iddia ediyorsun ancak bir sürün bile yok!"

"Sesini yükseltme bana. Karşında kim olduğunu unutuyorsun, Kook."

Dirsekleri dizlerine yaslı, öne doğru eğilmiş halde geniş omuzlarını sergileyerek oturmuştu büyüğü. Öfkeyle parıldayan keskin ejderha biçimi gözleri Jungkook'u  esiri altına almıştı. Parmakları yayıldığı koltuğun kenarlarını sıkarken olduğu yerde mıhlanmış bir anlığına bedensel ve ruhsal olarak güçlü olduğunu kabullenerek bunu bedeninin en derinlerinde hissetmişti. Yine o baskın göz temaslarından birini kullanmıştı Namjoon . Her zamanki gibi...

Mágoa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin