1| 'Savaşın ortasında, diz çöken kök.'

5.9K 371 528
                                    

23 Haziran 1950 / Kuzey tarafı

Teğmen Kim Seokjin'in Elfidası, Teğmen Kim Taehyung.

Boğuk havanın kokusu ve hissi, sırtımdaki üniforma ile iç içe geçti. Önümdeki dosyaları bir bir izledim, okudum ve anlamaya çalıştım. Beynim doluydu. Zihnimdeki olay örgüleri, savaşın sesine karıştı ve bitmek bilmeyen bir zindana düşmeme sebep olmuştu. Çadırdan sızan sıcaklık, derin bir nefes almama neden oldu.

İki gün sonra gireceğimiz savaşta neler yapmam gerektiğini yazdığım çözümleri, tek tek kontrol ediyordum. Soğuk bir savaşa girecektik. Neden olduğunu dahi bilmediğim kanlı bir savaşa girecektik. Neden insanları acımasızca öldürdüğümüzü bile bilmiyordum. Bir general'in oğlu olmaktı belki de bunların hepsi. Babam acımasız, soğuk, elleri kanla kaplı bir generaldi. Ama bildiğim bir şey varsa, o da çok insana hayatı zindan edeceğimizdi.

Gözü yaşlı aileler, evli askerler, babasız çocuklar bırakacaktık. Ben isteyerek yapıyordum bunları. Uzun, yamuk parmaklarım kanlı olabilirdi. Ama benim de hayalimde bir baba sevgisi almak vardı. Benimle gurur duysun istiyordum. Bir kere saçlarımı okşasın ve annenin bana bıraktığı en güzel hatıra sensin desin istiyordum. Ben yirmi yedi yaşıma kadar bir kez bile sevilmemiş bir adamdım. Annemin doğum esnasında ölmesi üzerine değişti tüm hayatım.

Bir ton iş ve fikirler vardı zihnimde. Ellerim düşünmekten çatlayan başıma ilerledi ve hafifçe ezdi tenimi. Resmen düşünmemek ve ne olursa olsun rahatlamak istiyordum. Yutkundum ve çadıra hızla giren askere, kaşlarımı çatarak baktım. Koştuğu ve beni, bizi sevindirecek bir bilgi getirdiğini çetin bakışından anladım. "Teğmenim!" Verdiği selama ufak bir baş işareti verdim.

"Güney tarafın Teğmeni Kim Taehyung'u yakaladık efendim."

Duyduğum isim göğsümün ortasına taş gibi oturdu. Yıllardır sürtüştüğüm, dik başlı, çetin, güçlü ve korkusuz Kim Taehyung ellerime düşecek kadar yorgun mu düşmüştü gerçekten? İki gün sonra yapacağımız savaşın tek sebebi Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki Soğuk Savaş'ın bir ürünü olarak, Kore ayrı hükümetleri olan iki devlete bölünmesiydi. Her iki taraf da Kore üzerinde hak iddia etti ve sınır hattı hiçbir zaman kalıcı olarak kabul görmedi.

Şimdi ise Teğmen Kim Taehyung avucumun içindeydi. Keyifle yerimden kalktım ve çadırın dışında, iki kolundan tutulmuş ve çırpınan Teğmen'in karşısına geçtim. Üniforması üzerinde, siyah saçları alnına düşmüş, toprak rengi gözleri hırsla kaplanmıştı. "Seni burada görmek ne güzel Teğmen Kim." Taehyung alayla baktı hırslı gözlere. Keyifle gülümsedi yıllarca yaptıkları gibi yine birbirlerine nefretle baktılar. "Seni geberteceğim günde, lütfen bana böyle davran Teğmen Kim!"

Tüm dişlerim görünecek kadar gülümsedim. Her zaman hırslı, benim dişime göre bir rakip olmuştu. İki tarafın askeri bile bilirdi bizim birbirimizden ne kadar nefret ettiğimizi. Ama hep bir an olurdu aramızda. Gözlerinin topraklığında yeşermek isteyen bir yanım vardı. Bunun tek sebebi, birbirimizden ölesiye nefret etmemizdi. Susmak zorunda olduklarım, konuştuklarımın yanında daha fazlaydı omuzlarıma.

"Çadıra götürün geliyorum." Derin bir nefes alıp, onun olduğu yerden uzaklaştım. Elimi yavaşça kalbimin üzerine yerleştirdim. Geçmişe gittiğinde aklım, kalbim göğüs kafesine meydan okudu. Onun o hırslı gözleri beni de hırslandırıyordu. Yutkundum ve çadırıma yol aldım. İki gün sonra, Güney kısma saldıracaktık. Güney tarafın topraklarına sızacaktık. Silah bakımından daha güçlüydük onlardan.

Az çok yanlarında duracak ülkeleri ve birlikleri tahmin ediyordum. Bu savaşın sonu ne olacaktı bilmiyordum ama, yine de buna devam edecektim. Bir çok katliam olacaktı. Bir çok ölüm ama yine de durmayacaktık. Bunu çok iyi biliyordum. Çadırda daha fazla durmak istemedim. Konuşmam gereken biri vardı. Onun kaldığı çadıra ilerledim ve içeri adımladım.

Elfida ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin