Elimdeki kutu ile kalakaldım. O ise arkasını döndü ve gitti. Ters yönde yürümeye başladım. "Arkanı dön!" diye bağıran, kafamdaki seslere kulak vermeden. "Gitmeden önce sana son bir şey" demişti, son bir şey...
Eve girdim, anahtarları kapının sağ tarafında kalan komodinin üstüne koydum. Daha rahat kıyafetler giydikten sonra kahvemi aldım - o kahve sevmezdi- ve salona geçtim. Kutunun içindeki son şeyi merak ediyordum. Bu son şey için bizi temsil ettiğini söylemişti. Kutu süslü bir şekilde paketlenmemişti. Kutuyu açtım. İçinde bir saksı vardı. Tabii ki bir saksı! Ne bekliyordum ki? Bitkilere takıntılı bir kız. Bizi temsil edecek şey bir saksı mıydı? "Çiçekler cennettir" derdi. Kendi cennetimizi çiçeklerle dolduracağımızdan bahsederdi ama gitti... Saksıyı çıkardım. Saksıyı çıkardığımda altta bir de tohum olduğunu fark ettim. Bunlar kasımpatı çiçeğinin tohumlarıydı. Bu çiçeklerin bizim ne kadar için önemli olduğunu daha sonra anlayacaktım. Bir de not vardı. Notu elime aldım. Özenilerek , ince ve uzun parmakları kalem ile dans ediyormuşcasına yazılmıştı.
"Çiçekler cennettir. Sana böyle söylemiştim. Lakin bizi cennete götürmeyeceklerdir. Ama sana yolu gösterirler belki de. Bu çiçek bizi temsil ediyor. Bize iyi bak."
Sevgiler İris