Alfalar, betalar ve omegalar.
Eskiden insanların birbirlerine üstünlük kurmak için kullandıkları sınıflandırmalar. Alfaların yönettiği, betaların çalıştığı, omegaların ise ezildiği ve sadece doğum yapmakla yükümlü olduğu bir dünyada yaşıyorduk. Ama bundan birkaç sene öncesine kadar her şey değişti.
Omega olarak adlandırılan ve doğuştan gelen yuva kurma içgüdüleriyle yaşayan sınıfın toplumda bir yeri bile yoktu. Şiddet, tecavüz olayı onların üzerinde hiçbir hukuki işlem olmaksızın uygulanabiliyordu. Çünkü alfaların yönettiği bir dünyada yaşıyorduk. Onlar için omegalar birer seks objesinden farksızdı.
Bu yüzden uzun yıllar süre gelen bir omega dayanışması oluşturulmuştu. Omega haklarını savunan bir topluluk...
Bu topluluğa isteyen tüm omegalar katılabiliyordu. Ve yine bu topluluk sayesinde omegalar yaşamın bir çok alanına dahil olmayı başarmışlardı. Eğitim-öğretim, alışveriş gibi gündelik yaşamda olması gereken faaliyetleri de istedikleri gibi yerine getiriyorlardı. Fakat bir üniversitenin, bir omegayı mezun etmesi neredeyse imkansızdı. Özellikle işçi olmak için yetiştirilen betaların mesleki alanlarında kariyer yapacak olan bir omegayı...
Fakat günümüzde omegalar, yönetici olabilecek kadar söz hakkına sahipti. Hiç kimse arasında sınıflandırma kalmamıştı. Bunların hepsi de tıbbın yardımıyla olmuştu.
Artık herkes kızgınlık dönemlerini atlatabilecekleri ilaçlardan kullanıyor, karşı cinsi baştan çıkaracak feromonlarını kolaylıkla bastırıyor, kısacası kızgınlık yaşamamış gibi gündelik hayatına devam edebiliyordu.
Zamanında bu hakları kazanmamızı sağlayan tüm omegalara minnettardım.
"Kestik! Tebrikler Jeongguk, güzel işti." Yönetmenin komutuyla yanıma gelip, serinlememe yardımcı olan sahne arkası çalışanlardan birinin uzattığı havluyu aldım ve alnımdaki terleri sildim. Yazın ortasında dış çekim yapıyorduk. Herkes fazlasıyla sıcaklamıştı ve makyaj konusunda oldukça sıkıntılı zamanlar atlatıyorduk.
Yardımcı yönetmen ve kamera ekibiyle bir şeyler hakkında konuşan yönetmenimizin yanına gittiğimde tüm bakışlar beni bulmuştu. Yanımdaki çalışanlara kısaca teşekkür ettim ve tekrar yönetmene dönerek "Bay Han, öğlen için birkaç saatlik izin isteyebilir miyim?" dedim düşük tonda.
Yalnız konuşmak istediğimi anlamış olmalı, ayağa kalkmış ve "Siz sahneleri kontrol edin." diye komut verdikten sonra benimle birlikte, ağaçların gölgelik yaptığı kaldırımda yürümeye başlamıştı.
"Bir sorun mu var Jeongguk?"
Gülümsedim ve "Eşim gelecek." dedim. "Kontrol için hastaneye gideceğiz."
"Eşine ya da sana bir şey olmadı değil mi?"
Her zaman ilgili bir baba gibi olduğu için Bay Han'la aynı projede yer almayı seviyordum. Onunla bir sorunum olduğunda rahatlıkla paylaşıyordum. O da eşiyle ilgili sıkıntıları olduğunda gelip benden ne yapması gerektiği hakkında fikir alabiliyordu.
"Hayır, ikimiz de iyiyiz. Aslında biz de dün öğrendik. Yani bizim için de sürpriz oldu ama sanırım hamileyim ve eşim bizzat kendisi kontrol etmek konusunda ısrarcı."
Şaşkınlıkla kaşları kalkarken "Tebrik ederim." demişti babacan sesiyle. "Fakat daha dizinin ortasındayız. Başrol oyuncumuz olmadan final yapamayız."
"Merak etmeyin Bay Han. Finale kadar çalışmaya devam edeceğim. Bir sözleşmem var, unuttunuz mu? Hem, bebek daha küçük olduğu için karnımın çıkacağını da sanmıyorum."
Birlikte gülüştüğümüz sırada yanıma doğru yaklaşan eşimi hissetmiş, arkama dönmüştüm. Bize doğru gelen Taehyung'u fark edince Bay Han da omzumu sıkarak "Hadi bakalım o zaman. Siz gidip bebeğinizi kontrol edin. Tekrar tebrikler." dedi ve eşime de kısa bir selam verip yanımızdan ayrıldı.
"Bebeğim, ne konuşuyordunuz?" Kolunu belime sarıp, alnımı öptükten sonra ellerimizi kenetleyen eşimin adımlarına ayak uydurmaya çalışırken "İş hakkında konuşuyorduk hayatım." dedim kısaca.
"O zaman umarım izin almışsındır çünkü seni kaçırıyorum." Birden beni kucağına aldığında boynuna sarılmak zorunda kalmıştım. Boyum ve bedenim onun yanında biraz küçük kaldığı için beni istediği zaman kucağına alabiliyordu ve ben bunu seviyordum.
"İzin aldım, merak etme. Tamamen seninim." dedim başımı omzuna koyarken.
Arabaya gidene kadar birçok set çalışanının ilişkimize özenir gibi iç çektiğini ve heyecanla birbirlerine bizi işaret ettiklerini görmüştüm. Gülümseyerek daha çok sarıldım sevdiğim adamın boynuna. Sonuçta kim böyle karizmatik ve yakışıklı bir doktorla evliydi ki, değil mi?
"Güneşin altında çok mu durdun? Yanıyorsun." Çenesini alnıma yaslayıp ateşimi kontrol eden Taehyung'un boynunu öperek "Dış çekim yaptık." diye mırıldandım. "Biraz yorucuydu."
"Kendine bundan sonra daha çok dikkat etmek zorundasın. Artık taşıdığın tek can seninki değil."
Neden bu konuda bu kadar hassas olduğunu biliyordum. Bu hamileliğim onun için fazlasıyla önemliydi çünkü ne yazık ki erkek omegalar hayatları boyunca yalnızca üç kez hamile kalabiliyorlardı. Dördüncüye hamile kalabilenler olsa da bunun sonucu çoğunlukla ölümdü.
Ve bu benim ikinci hamileliğimdi...
Dışarıya göre daha serin olan arabanın ön koltuğuna oturmamı sağladıktan sonra şoför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Ardından birkaç saniyeliğine bana döndü.
O birkaç saniyede tüm endişelerini ve korkularını görmüştüm sanki gözlerinden...
➳
➳
➳Hastaneye gelir gelmez yaptırdığımız kan testinin ardından gerçekten hamile olduğumu öğrenmiştik fakat birden durgunlaşan Taehyung, sorduğum tüm soruları cevapsız bırakarak beni ultrasona almıştı.
Ben heyecanla ağzından çıkacak bir cümleyi beklerken kontrolü bitirerek cihazı çekti ve karnımı temizlemem için elime birkaç yaprak havlu peçete tutuşturdu.
"Evet, nasılmış? Sağlıklı mı?" diye sordum bir yandan karnımı silerken.
Bıkkın bir nefes verdi...
"Taehyung sessiz kalmasana. Beni korkutuyorsun."
"Sağlıklı değil Jeongguk. Söylediğine göre on haftalık fakat olması gerekenden küçük. Yine de haftaya tekrar kontrol edelim."
Beynimden vurulmuşa dönerken "Nasıl ya..." dedim titreyen sesimle. "Haftaya da gelişme olmazsa ne olacak?"
"Düşecek." Boğazımdan yükselen hıçkırığa yutkunarak engel oldum. Ağlamamak için direniyordum çünkü daha varlığını dün öğrendiğimiz bebeğimizin öleceği haberini vermek Taehyung için yeterince zordu; daha da kötü hissetmesini istemiyordum.
"Peki bir haftada biraz gelişirse?" Yüzündeki yalancı gülümsemeyle elimi tuttu ve "O zaman bir süre daha gözlemleriz. Bir anormallik var ama sonuçta her bebek de aynı şekilde gelişmez değil mi? Kimisi daha küçük olur, kimisi daha kilolu..." diye açıklama yaptı kısaca. Ama bunu söylerken bile pek bir umudunun olmadığı belliydi.
"O zaman..." dedim bir kez daha boğazımdaki yumruyu yok etmek için yutkunup. "Umarım büyür..."
"Yine de, ona çok bağlanmasak iyi olacak."
Dünyam başıma yıkılmış gibi hissetmiştim. Hayatımda aldığım en kötü haberi, bebeğimin öleceği haberini alıyordum ve bu haberi veren kişi eşimdi. İkimiz için de bu durum fazlasıyla zordu.
İkinci bebeğimi de bu şekilde kaybetmek istemiyordum...
➳
➳
➳Uzun bir aradan sonra yeni bölüm! İlk hamileliği merak ediyorsunuz değil mi? Ben de merak ediyorum ama aklımda bir iki şey var. Bu yüzden beklemede kalın!
Diğer bölümde görüşürüz~
-Bunny 🐰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marriage Promise≒TaeKook [Completed]
Fiksi PenggemarSeni seviyorum, sana söz veriyorum... ➳ Mpreg, Boy×Boy ➳ TaeKook (Uke Jungkook) ➳ Omegaverse ➳ @firstaroha'ya ithafen yazılmaktadır ➳ Kapak tasarım: @beyzablnt ➳ Tarih: 12.02.2019 - 07.08.2021✔