İkimizin Yerine

76 29 53
                                    

Bir insan kandan korkar mı? Kan korkusu olan insanlar evet derken, korkmayan insanlar hayır derdi. Ece'yi birkaç gündür tanıyordum ama Ece'yi bu şekilde görmem kalbimi parçalara ayrılmıştı. Ece kanlar içindeydi. Ateş ile göz göze geldim. Ateş, Ece ile anlaşamasa da yüreği pamuk gibiydi. Herkesten önce Ece'nin yardımına Ateş koşmuştu. Ufuk'un yardımı ile Ece'nin yanına gittim.

"Ece," dedim içten içe korksam da dıştan sesim sakin çıkmıştı. Ece gözlerimin içine baktı. Zor da olsa gülümsedi.

"Kaçın, onlar burada," dedi. Ne demek istediğini anlamadığım için ince kavisli kaşlarım çatıldı.

"Kimler burada, seni kim bu hale getirdi," diye sordum.

"Karanlığın Gölgesi ve Suikastçı Birliği," dedi. Sesi zor çıkıyordu. Neden hep bir sorunla karşı karşıya geliyorduk, bir sorun bitmeden yenisi çıkıyordu. Ece, Ateş'in kollarının arasında bayıldı.

"Ece," diye bağırdım. Ece'nin rengi gittikçe beyazlaşıyordu, kiraz gibi kıpkırmızı olan dudakları mosmor olmuştu. Kalbim dört bir yana dağılmıştı sanki. Ateş kolları arasındaki Ece'yi, Burak'a emanet etti.

"Gidiyoruz, Ufuk, Ece'yi güvenli evlerden birine götür." Ateş gerekli şeyleri söyledikten sonra kapıya doğru koştu. Ufuk, Ece'yi, Burak'ın kollarından aldı.

"Ateş," diye bağırdım. Ateş'in okyanus misali mavi gözleri ile göz göze gelince Ece'nin kana bulanmış beyaz tişörtüne baktım. Ne demek istediğimi anlayan Ateş bir şey dememi beklemeden istediğim cevabı verdi.

"Merak etme inci tanesi, güvenli evlerden her birinde iki tane Doktor ve iki hemşire bulunuyor. Orada Ece'ye müdahale edecekler." Gülümsedim. Ateş yine kapıya doğru ilerledi bir kez daha Ateş'i durdurdum.

"Ateş nereye, onlarla tek başına savaşmayacaksın, değil mi?" Ateş bir kez daha benden tarafa döndü. Okyanus misali mavi gözlerinde gücün simgesi vardı.

"Tam da bunu yapacağım inci tanesi. Siz güvenli eve gideceksiniz," dedi. Başımı 'hayır' der gibi iki yana salladım. Bu bile bile ölüme gitmek demekti. İki grup vardı ve bu grupların kaç kişi olduklarını, hangisinin iyi, hangisinin kötü taraftan olduğunu bilmiyorduk? Belki de her iki tarafta kötüydü.

"Hayır," diye bağırdım. Bugün yaşadığım duygu karmaşasından dolayı sesim olduğundan fazla çıkmıştı.

"Selda ne seni, ne diğerlerini sonu belli olmayan bir savaşın içine girmenize müsaade etmem." Gördüğüm kabus gün yüzüne çıktı. Ya gördüğüm kabus gibi Ateş'e bir şey olursa. Ya beni bırakıp giderse. Aklımı fare kemiren düşüncelerden dolayı ellerimi kulaklarıma kapattım.

"Yeter," diye bir ses doldu kulaklarıma. Ufuk'un, Ece'yi, Serdar'a bırakıp gelmesini hayal meyal hatırlıyorum.

"Selda iyi misin, neden 'yeter' diye bağırdın? Bir şey söylesene inci tanem." Ufuk'un endişeli sesini duyuyordum ama sanki görünmeyen bir el boğazıma yapışmıştı. Konuşmak istiyordum ama başaramıyordum.

"Ufuk, Selda'yı kucağına al buradan hemen çıkmalıyız." Burak'ın sesi ile bedenimin havalandığını hissettim. Gözlerim kapandı.

"Selda bırakma kendini. Aç gözlerini inci tanem." Ufuk'un sesini duyuyordum ama hapsedildiğim karanlıktan çıkamıyordum.

"Temeli en baştan doğru atarsan her şey istediğin gibi olur Selda." Bu ses bana çok tanıdık geliyordu. Orman gibi bir yerdeydim buraya nasıl gelmiştim, ağabeylerim, Ufuk neredeydi?

"Ateş, Burak, Serdar," diye bağırdım. Etrafımda döndüm. Kuş cıvıltılarını duyuyordum. Yakınlarda bir yerde su sesi duyuyorum. Yakınlarda bir yerde şelale olmalıydı.

Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin