Hayatımızdaki insanların biz ölene kadar yanımızda olacaklarını sanırdık. Öyle gelirdi insana yaşarken.
İlkokul 1deyken sınıf arkadaşlarımla okul hayatım bitene kadar beraber olacağımızı zannederdim. İlkokul bittiğinde ayrılacağımız için o kadar çok ağlamıştım ki, şimdi yolda görsem çoğunu tanımazdım bile. Çoğu zihnimde silinmişti. İsimleri, simaları. Sadece yaşadığımız güzel günler aklımdaydı. Arada o zaman ki masumluğumuzu düşünür ve o günleri özlerdim. Büyüdükçe her şey mahvolmaya başlıyordu çünkü
Ve büyüdükçe hayatına aldığın insanlar daha çok iz bırakıyordu. Küçükken o çok sevdiğimi düşündüm çoğu arkadaşımın adını bile unutmuşken şuan edindiğim arkadaşlarımın çoğunu yetmiş yaşında bile hatırlayacaktım.
Utku'da benim için öyle olacaktı.
Belki Utku'yla yaşadığım çok fazla anı yoktu ama yaşadıklarıyla ve gösterdiği olgunlukla benim için unutulmaz olacaktı. Ve benim için unutulmaz olan o arkadaşımı kaybetme düşüncesi bana işkence ediyordu. Düşüncesi bile insanı mahvederken gerçekleşme ihtimali fazlasıyla korkunçtu.
Okul çıkışı ıslak olduğu için kendisinden birkaç yaş büyük kuzenini çağırmış kendisini eve götürmesi için. Onunda kafa bir milyon tabii, sevgilisinden ayrılmış.
Gazi Hastanesine kaldırıldığını söylemişlerdi. Haberi aldığımda Ulaş'ı unutup taksi durağına kadar koşmuştum. Neye uğradığımı şaşırmış gibiydim. Sanki yaşanılan her şey şaka gibi geliyordu. Ama gerçekti. Annesinin her gün çaresizce Utku'nun başında beklerken ağlaması, babasının gözlerindeki acı ifade, abisinin ağlayarak dua etmesi her şey gerçekti.
Kuzeni ölmüştü olay yerinde. Hastaneye geldiğimde kuzeninin annesinin kendisini yere atarak ağladığını görmüştüm. Eski sevgilisiyse bu yaşanılanlardan dolayı kendini suçluyordu.
Bu manzaraya şahit olmaksa çok zordu. Elinden hiçbir şey gelmemesi, çaresizce beklemek ve dua etmek...
İki gün olmuştu. Koskoca iki gün ve hiçbir gelişme yoktu. Utku'nun durumu aynıydı. Doktor her şeye hazırlıklı olmamız gerektiğini söylemişti.
Ulaş'ı ise o andan sonra bir daha görmedim. Tepkisi ne oldu üzüldü bilmiyordum. Ama ne olursa olsun insan olan üzülmeliydi. Ben haberlerde bile kaza haberlerini gördüğümde tanımadığım insanlar için üzülürken o çocukluk arkadaşının bu durumda olmasına daha çok üzülmeliydi.
''Çağla iki gündür uykusuzsun. Git evine biraz uyu lütfen.'' dedi Ömer. Uyku akan gözlerimi ovuşturdum. İki gündür hastanedeydim ve taş çatlasa üç-dört saat anca uyumuştum.
Kendimi hem fiziksel olarak hem de ruhsal olarak yorgun hissediyordum.
Ayağa kalktım. Haklıydı. Eve gidip biraz dinlenmem gerekiyordu. Çünkü şuan tamamen bitiktim.
''Tamam, gideyim ben o zaman. Sonra yine gelirim. Bir şey olursa da bana mutlaka haber edin.''
Ömer kafasını olumlu anlamda salladı.
''Seni evine bırakayım mı?'' diye sordu. Hayır, anlamında kafamı salladım.
''Karşıya geçip dolmuşa binerim ben. Gerek yok.''
Ömer bana hastanenin çıkış kapısına kadar eşlik etti. Ve tam çıkacağım sırada bana sıkıca sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldım.
Birbirimizin desteğine ihtiyacımız vardı.
''Utku iyi olacak.'' dedim.
''İnşallah.'' dedi ve daha sıkı sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anonim
Dla nastolatków-bu kitap 2017 temmuz ayında yayınlanmıştır. ama yazar üzerine düşmediği için uzun bir süre bölüm yüklenmemiştir ve 2024 haziran ayından beri 36.bölümden itibaren devam etmektedir :) Hayatta karşına ne çıkacağı belli olmuyordu. O gün ona ilk kez ano...