"Her şey iyi, peki. Ama neden her zaman en lanet olası şeyleri ben yapmak zorunda kalıyorum?"
Mızmızlanarak uzun bol kazağımı üstüme geçirdim ve gözlerimi tekrar Liana'nın üzerine diktim.
"Yarına yetiştirmem gereken bir proje ödevi ortaya çıkmasaydı sana büyük bir zevkle (!) eşlik ederdim, biliyorsun." dedi yüzündeki hain sırıtışla.
Ah, tabii ki biliyordum. Kesin şu aptal konser şeysine benimle gelmek için can atıyordu. Evet, evet. Kesinlikle.
Yere eğilip botlarımın bağcıklarını bağlarken Liana'ya alt dudağımı sarkıtıp son şansımı deneyerek masum bir bakış daha attım. Kapının eşiğinde yaslanmış kahvesini yudumlarken kaşlarını olumsuz bir şekilde oynattı.
"Bunu Theresa için yapıyorsun. Benim için değil Nima. Onun mutluluğunu düşün ve çabuk ol. Çünkü yeterince geç kaldın."
Bu doğruydu. Theresa mutluluktan havalara uçacaktı ve ben bu eziyete katlanmaya hazırdım.
Olduğum yerde doğrulup yatağın üstünden sırt çantamı alarak tek omuzuma geçirdim ve kapıya yönelip mırıldandım.
"Umarım iyi geçer..."
***
İyi geçmek?
Harika geçiyor demeliydim. (!)
Aptal konser alanına kilitlenen trafik nedeniyle geç kalmam yetmezmiş gibi birde çığlıkları kör bile edebilen topluluğun arasında ilerleyerek yerime geçmeye çalışıyordum.
Kendimi etrafımda zıplayan kızlardan bir tanesini, ya da hepsini bir daha birleştirilemeyecek şekilde parçalayabilecek kadar sinirli hissediyordum. Gerçekten ağlamak istiyordum.
Tanrım, burası çocuklarla doluydu!
Theresa'nın doğum günü sürprizi için şarkılarını bir kere bile dinlemediğim bir grupla video çekme işini neden ben halletmek zorundaydım ki zaten?
Liana'nın harika zamanlamaya sahip olan fizik öğretmeni ve harika proje ödevi...
Bazen bilinçaltım bazı şeyleri hatırlatmamalıydı.
Yüksek müzik sesi kulaklarımı tırmalarken hala büyük bir mücadele ile yerime ulaşmaya çalışıyordum. Önümde durarak her türlü çabama rağmen hareket etmeyen uzun boylu kızı tüm sinirimi kollarıma vererek ittim. Ve başarılı oldum.
Kulaklarıma şarkının arasında dolan kahkaha sesi ile saçlarımı geri ittim ve sesin sahibi ile gözlerim buluştu. Bana mı gülüyordu o aptal esmer çocuk?
Yanımda vahşice zıplayan kıza kötü bir bakış atıp tekrar gülen çocuğa baktım. Şu an yaşadıklarımı komik mi buluyordu yani?
Hala bana bakarken sesimi duyabilirmiş gibi sinirle bağırdım.
"Ne var!"
***
Neyseki yarım saat kadar bir süre sonra konser saçmalığı bitmişti ve gidip onlarla video çekmem gerekiyordu. Bilete verdiğimiz para sayesinde onları yakından görme hakkına sahiptim. Ah, her zaman olduğu gibi çok şanslıyım. (!)
Konser alanı çoktan boşalmaya başlamıştı ve işin aslı sesin biraz da olsa kesilmesi en azından daha iyi hissetmemi sağlamıştı. Bir süre daha olduğum yerde bekledim ve eve gidebilmek için video çekmem gerektiğini hatırlayıp sahneyi toparlayanlara ilgimi verdim.
"Acaba şu grupla nerede buluşacağım?" diye sordum. Ve kimse beni umursamadı.
"Şu grup diyorum. Neredeler?" diye yüksek sesle konuştuğumda ise hepsi bana baktı.
İçlerinden en iri olanı, sanırım güvenlik falan olmalıydı, "Gitmek için hazırlanıyorlar." dedi. Ardından "Neden?" diye ekledi kabaca.
Kibar olmaya çalışmadan önce derin, gerçekten derin bir nefes aldım. "Bileti satın almadan önce onlarla görüşebileceğimi okumuştum."
İri adam önce kaşlarını havaya kaldırdı. Ardından kahkaha atmaya başladı. "Üzgünüm ufaklık. Bu hakka konser başlamadan önce sahiptin. Yani kaçırdın."
Gözlerimi kısıp söylediğini algılamaya çalıştım. Konser başlamadan önce. Ve konser bitmişti. Yani geç kalmıştım, yani video falan çekemeyecektim, yani buraya boşuna gelmiştim?
Tabii ki hayır.
"Biliyor musun buraya sadece onların içinde olacağı aptal bir video çekmek için istemeyerek, hem de hiç istemeyerek geldim ve bunu gerçekleştirmeden hiçbir yere gitmiyorum." dedim kararlı bir şekilde kollarımı birbirine bağlayıp göğüs altımda sabitlerken. "Bu arada bana bir daha ufaklık dersen bu kadar sakin olmam." diye ekledim.
Ben ufaklık falan değildim tamam mı? 20 yaşında resmi olarak reşit bir üniversite öğrencisiydim.
Söylediğimde komik bir şey varmış gibi herkes gülmeye başladı. Sabrımın gittikçe aştığını hissediyordum.
"O halde beklemeye devam et ufaklık." dedi iri adam bilmiş bir yüz ifadesi ile.
Benimle dalga mı geçiyordu bu aptal?
"Seni aptal! Bana ufaklık dememeni o küçük beyninin algılayabilmesi için kaç milyon kere tekrar etmeliyim!" diye bağırdım sinirle.
"Neler oluyor Jack?"
Cevap vermesini beklerken, duyduğum yabancı ses ile gözlerim sesin sahibini buldu.
Bu bana konserde gülen esmer çocuk değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELIEVE
FanfictionKarşımda beni her seferinde büyüleyen muhteşem kalabalık, yanımda en yakın arkadaşlarım ve yüksek sesle çalan müziğimiz... İnsanları şarkılarımız ile mutlu edebilmeyi gerçekten seviyordum. "Elleri kaldırın!" Liam'ın kalabalığı coşturan seslenişinin...