- heyy Nyang..pizzalar hazır..soğumadan götür.harçlığından kesilmesini istemezsin..
- haklısın oppa..adres neredeydi?..
- burada..al...çabuk gel daha temizlik yapacağız..
- tamam...
- hadi çabuk çık..patron görmesin seni..
- tamaaam..
Nefret ediyordum bu işten..Ama çalışmaya mecburdum..eğer iyi bir iş sahibi olmak istiyorsam hem çalışıp hem okumak zorundaydım...pizzaları aldığım gibi motordaki hazneye yerleştirdim.sipariş soğursa veya geç kalırsa patron pizzanın parasını harçlığımdan kesiyordu..sırf harçlığıma el koymak için gözü saatte yolumu gözlüyordu şerefsiz..
Neden mi çalışmak zorundayım?..okul harcımı yatırabilmek için tabi ki...babam bizi terk etmeseydi şartlarım değişir miydi bilmiyorum ama annem benimle kardeşimi bu günlere getirebilmek için çok çaba sarfetti..çalışarak en azından okul masraflarımı karşılamaya çalışıyorum..annemden de biraz olsun yükümü hafifletmiş oluyorum böylece..kardeşim jungkook ta okul çıkışı çalışıyor gerçi..seoul'de yaşıyorsanız kimseye muhtaç olmamak için kazancınızın iyi olması şart..bu sene üniversitedeki son senem..okulum bitince iyi bir şirkette iş bulabilirsem annemin ve jungkook'un rahat bir nefes almasını sağlayacağım..ne mi okuyorum?..tek hayalim ''olmayan'' bilgisayar mühendisliği..hayalimde yatan şeyse artistik patinaj....
Lisedeyken beden eğitimi öğretmenim beni akademiye yazdırmıştı..olimpiyatlara hazırlanıyorduk..buzun üstünde dans ederken öyle huzur buluyordum ki..ta ki babam bizi terk edene kadar..hem de o kadın için...ahhh çok kızmıştım babama..annem çok ağlamıştı..bir ay sonra olimpiyatlar vardı..babama inat azimle çalışıyordum..eğer annem...Yani o kazayı geçirmeseydi şimdi güney kore'yi temsil eden milli sporculardan biri olabilirdim..
Müsabakalara iki gün kala annem iş yerinde ayağı kayarak merdivenlerden yuvarlanmış iki bacağı ve kaburgası kırılmıştı..sonuç olarak sadece artistik patinaja değil okula da ara vermek zorunda kaldım.ve şu anda iki yıl arayla başladığım üniversitemi bitirebilmek için açlara pizza dağıtıp o lanet patronun cebini dolduruyorum..
Bana verilen adrese yetişmek üzereydim..son ışıklarda yeşilin yanmasını beklerken orta yaşlı bir adamın hızla benim gireceğim sokağa doğru koştuğunu gördüm..peşinden de 2 adam daha..hayır 3 oldu...o sıra yeşil yandı ve sokağa girdim..verilen adrese ulaşıp motoru durdurdum..hazneden pizzaları çıkaracakken patlayan silah sesiyle kulaklarım uğuldadı.. ne oluyor diye bakarken demin gördüğüm adamın bana doğru koştuğunu gördüm..aniden gelip bana sarıldı..
- tanrım...siz...siz yaralısınız....
- bak...dinle....bende peşimdekilerin asla eline geçmemesi gereken bir şey var..hayat memat meselesi...
Yaşadığım şok yetmezmiş gibi adam montumun cebine bir şeyler sokuşturdu..
- bak kızım..bunu iyi..çok iyi sakla..günün birinde onu senden tekrar almaya geleceğim tamam mı?..
- iyi de..beni tanımıyorsunuz bile..
Montumun üzerindeki pizza markasını gösterdi..
- seni buradan bulurum..lütfen onu çok iyi sakla..
Ve yalpalayarak koşmaya devam etti..adamın arkasından bakarken bir anda başımı çevirip arkasına baktım..2 adam sokağın başında göründü..3. yine gerideydi..şok olmuştum yerimden kıpırdayamıyordum..o anda ateş sesleri tekrar gelmeye başladı..sesin şiddetinden kulaklarım sağır olacak gibiydi..aniden bacağımda..baldırımda bir yanma hissettim..baktığımda kanıyordu..tanrım...vurulmuştum..ve ben asla kan görmeye dayanamazdım..demin adamın kanlı yarasını gördüğümde iyice içim ezilmişti zaten..bacağımdan sızan kanı gördüğümde başım dönmeye başladı..dizlerim titreyip yere yığıldığımda gördüğüm son şey yaralı adamın üzerine boşaltılan şarjöre dayanamayıp yere yuvarlanmasıydı...bayılmıştım...
- Nyang...Nyang...aç gözünü...
Gözümü açtığımda jungkook'un iri gözleriyle karşılaştım..
- kime Nyang diyorsun sen?noona'ya ne oldu!
- bir saattir başında noona diye sesleniyorum.son çare seni sinirlendireyim dedim..gıdıkladım..saçını çektim..parmağımı burnuna soktum uyanmadın..adını söyleyince nasıl da açtın ama gözünü?..
- ne?!şu son şeyi yapmadım de..
- yapmadım tabi ki..iyice ayıl diye diyorum..ya da belli olmaz belki de yapmışımdır..
- ya!..seni var ya!...
Hızla doğrulmaya çalışınca acıdan gözlerim karardı...bacağımı tamamen unutmuştum..
- ne oldu bana?..bacağım?..
- korkma önemli bir şey yok..sıyırmış sadece..
- sen nasıl öğrendin?
İşe giderken sana uğrayacaktım onun için aramıştım telefonu hemşire açtı..veee buradayım...
- yaralı adam?..
- ölmüş...
- yaaa...
Üzülmüştüm..aklıma bana verdiği emanet gelmişti...
- montum nerede jungkook?..
- burada..al..
Koltuğun üzerinde katlı duran montu verdi..cebine baktım...avuç ayası kadar bir kutu vardı..kutuyu çıkarırken odanın kapısı aniden açıldı..gelen patrondu
- geçmiş olsun..
- teşekkürler patron..
- daha iyi misin?
- evet..bir kaç güne toparlarım..
- şey..pizzalar sahibine ulaşmamış..
- patron çatışma oldu orada ve ben neredeyse ölüyordum..hani belki unutmuşsundur..
- tabi..doğru..da...prestij ve disiplin bizim için çok önemli..o yüzden kovulduğunu söylemek zorundayım..
- ne?!kovuldum mu?!...asıl ben istifa ediyorum şerefsiz herif!..bundan sonra o kokuşmuş pizzalarını kendin götürürsün!..
Jungkook ta bu saçmalığına sinirlenip adamın yakasına yapışmıştı
- vurayım mı noona? Vur dersen vururum..
Jungkook'un sevecen kollarında hello kity'e dönen patrona baktım..
- boşversene..elini kirletmene değmez...
Jungkook adamın yakasını bıraktı..
- çabuk defol buradan..noona'm senin kapının önünden bile geçmez bundan sonra..
- şey..acaba montu geri alsam..
Montu başına fırlattığımda vakit kaybetmeden odadan çıktı..
Serumum bitince beni taburcu ettiler..jungkook beni eve götürürken anneme olanları anlatmak istemediğimi söyledim..sözde beni onaylamıştı..ama jungkook bu...hemen söyledi tabi ki..tam 3 saat 47 dakika annemi sakinleştirmeye çalıştık..öyle ki hasta yatağında yatmam gerekirken jungkook'la birlikte annemi zorla yatağına yatırdık..
Odama geçtiğimde jungkook ta benimle geldi..
- noona neden üzgün görünüyorsun?
- neden mi?yaralı ve işsiz olduğumdan olabilir mi acaba?..
- takma bu kadar..aslında iyi bile oldu..o adam zaten şerefsizin önde gideniydi..sen önce iyileşmene bak..sonra da derslerine..okulunu bitir..
- bak bak laflara bak sen..peki oppa..
- bana oppa deme..sana dediğimi yap..
- ama nasıl olur öyle?...
- zaten okuldan burs alıyorum çalışıyorum da..annemin kazandığı da var...biraz dişimizi sıkarız..üzülme sen tamam mı?..
Canım kardeşimle kocaman sarıldıktan sonra o da odasına geçince hastanede bakmaya fırsat bulamadığım kutuyu elime aldım..adam neden onu bana vermişti ki...hayat memat meselesi demişti..adam da öldüğüne göre ben bunu hala saklamalı mıydım?kutunun içinde ne olduğunu çok merak ediyordum..eğer adam kaçmayı başarsaydı kutuyu asla açmazdım ama ölünce...hala tereddüt ederken yavaşça kutuyu açtım..içinde mavi taşlarla tasarlanmış orta boydan az büyük kelebek şeklinde bir kolye vardı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLUEFLY by @thedarkside84
Fanfiction- siz....beni kandırdınız bay hoseok...anlaşmamız böyle değildi.. - beni biraz dinlersen.. - dinlememe gerek yok..gidiyorum.. Bay hoseok birden bana sarıldı.. - gidemezsin..sana ihtiyacım var...