O

83 4 0
                                    

"Yolun ortasında yiyişmeseniz diyorum." diyerek önüme çıkan bir çifti daha itim.

Bu insanların nesi vardı? Özellikle de şu an karşımda olanların. Kızın dudaklarına yapışması yetmezmiş gibi birde memesini elliyordu. Fazla iğrenç.

"Sana mı sorcaz diyorum." dedi çocuk.

Cevap vermesi garibime gitmişti. Genelde sadece çekilir ve yiyişmeye devam ederlerdi ama bu nedense cevap vermişti.

"Evet, bana sorcaksın." dedim.

Aslında işi uzatmamam lazımdı ama kıvırcık saçlı erkeklere karşı zaafım var .

"Nedenmiş?" gitgide bana yaklaşıyordu.

Bundan rahatsız olmadığımı söylersem yalan olurdu.

"Çünkü..." ne diyeceğimi bilemedim "Öyle."

Ne kadar salak bir yanıttı o öyle.

"Öyle mi?" dudaklarımızın arasında santimetreler vardı. "Demek öyle."

Tam beni öpmek üzereyken tokat attım ve odama çıktım.

Grup evinde yaşamanın en iğrenç yanı buydu. Aynı evi paylaştığın insanlar. Özellikle parti sevenler. Her cuma yeni parti yeni insanlar. Bundan gerçekten bıktım. Her ne kadar az önceki çocuk sürekli geliyo olsa da o da yabancı ve evimde -2 yıldır burda yaşıyorum evim sayılır- olması hiç hoşuma gitmiyor.

Neyseki odalar tek kişilik. Rahat olabildiğim tek yer burası.

Kapımı kilitlediğim anda telefonum çalmaya başladı.

Arayan annemdi.

"Sana beni aramamanı kaç defa söyledim?" diyerek çıkıştım.

"Ama benim kızımsın." diyerek cevap verdi. Bu her zaman söylediği şeydi, bu yüzden nasıl cevap vereceğimi gayet iyi biliyordum.

"Senin başka kızın da var."

"Rebecca..."

Annem ben 13 yaşındayken babamı aldatmış ve Ben adında bir heriften çocuğu olmuştu. O zamandan beri annemle aramda sayılı konuşma geçmişti. Boşanma davalarında babamla kalmak istediğimi söylediğimden beri babamla Los Angeles'da yaşıyorduk. Ta ki ben üniversiteye geçene kadar. Babamın orada güzel bir hayatı olduğundan ona orda kalmasını söylemiş ve bu grup evine gelmiştim. Boston'daki bir üniversitenin öğrenci yurdu olması gerekir, değil mi? Ama benimkinin öğrenci evleri var ve dediğim gibi berbat.

"Ne var, ne? Sana kaç kere hayatımdan çıkmanı söyledim? Çık artık."

"Ama kızım-"

"Sus. Bana sakın kızım deme. Şimdi diyeceğin birşey yoksa kapatıyorum."

Tam kapatma tuşuna basmak üzereyken "Dur, dur, dur. Bari tebrik etmeme izin ver. Matematik profesörünüzün başarılı öğrenciler için verdiği yemeğe davetliymişsin."

"Herneyse..." dedim ve kapadım.

Her ne kadar bunu itiraf etmek istemesemde annem sayesinde tamamen aklımdan çıkan bir şeyi hatırlamıştım.

Yarın profesör Styles 'ın yemeğine davetliydim ve giyecek hiçbirşeyim yoktu.

Yarın ilk iş olarak alışverişe gitmeyi aklıma not edip pijamalarımı giydim ve yatağıma girdim.

Sabah uyandığımda saat 1 1 ' di ve profesör Styles ' ın yemeğine sadece 6 saat kalmıştı. Az bir zaman lmasa da alışverişi ne sürede bitireceğimden emin olmadığım için hemen giyindim ve arabama atlayıp en yakın alışveriş merkezine gittim.

Birkaç mağaza gezdikten sonra nihayet hoşuma giden birsey buldum.

Beyaz dantelli kısa bir elbiseydi, göbek kısmında üçgen delikler vardı ve yakasında kolye görünümü veren altın rengi işleme vardı. Elbiseyi alıp hemen grup evine döndüm. Saat çoktan 2 olmuştu ve hazırlanmak için süreye ihtiyacım vardı.

Arabama bindiğimde saat yaklaşık 4 ' tü. Tam zamanında gideceğimi düşünüyordum. -neden bilmiyorum ama- Miley Cyrus dinlerken yola koyuldum.

10-15 dakikalık bir gecikmeyle profesörün evine vardım. Hem içi hem de dışı akıl almazdı.

Profesörün çağırdığı 21 kişiden gelen 13 kişiydim. Herkesin tamamlanması 2 saat sürmüş ve 7 gibi yemeğe oturmuştuk.

İlk dakikaları gayet eğlenceli geçiyordu.

"Ben çıkıyorum." salondan bir ses geldi. Onun sesi...

"Harry, oğlum. Öğrencilerime merhaba demek ister misin?"

Gözleri bana odaklandı ve konuştu "Onun burada ne işi var?"

"Öğrencilerim, Harry. Başarılı olan öğrencilerimle her yıl yaptığım yemek daveti."

Bu sözlerin ardından Harry -sanırım adı bu- kapıyı çarpıp gitti.

"Kusuruna bakmayın." dedi profesör Styles. Belli ki mahçup olmuştu.

Yemeğin devamı gayet normal geçti. Fazla matematikli bir geceydi.

Saat 1 1 'e yaklaşınca yavaş yavaş dağılmaya başladık. Ben son kalanlardandım. Kalktığımda saatin yaklaşık 2 olduğunu söyleyebilirim.

"Her şey için teşekkürler profesör." dedim profesör Styles beni kapıdan uğurlarken. Son 2 kişi içeride kalmıştı.

Arabama doğru yürürken birinin bana seslendiğini duydum. Sarhoş birinin. "Hey, sen!" Seslenen oydu.

Yanına gitmemem gerektiğini düşünsem de sarhoştu ve belli ki yardıma ihtiyacı vardı.

"Seni eve sokmalıyız." dedim ona doğru yürürken.

"Orası benim evim değil. Benimki orada" dedi parmağıyla bir yerleri rastgele işaret ederken.

Belki sarhoş birine sorulacak soru değil ama ben sordum işte "O zaman burada ne arıyorsun?"

"Burda Desmond ' la yani şey babamla kalmak zorundayım. Kirasını ödeyebilecek başka bir yer bulana dek." konuşurken kafası sürekli omzuma düşüyordu.

"Peki." diyerek onu evin kapısına kadar sürüklemeye çalıştım. Zor oldu ama sonunda onu kapının önüne bırakıp arkamı döndüğümde bana seslendi.

"Hey! Numaranı alabilir miyim?"

"Hayır." kısa cevap verdim.

"İstediğim zaman gelip seni bulabilirim biliyorsun. Nerde yaşadığını biliyorum." dedi.

Takmadım ve arabama binip grup evine sürdüm.

Gittigimde yorgun olduğumdan hemen yatağa girdim ve uykuya daldım.

"Aç şu lanet olası kapıyı!" diye bağıran ve kapıyı yumruklayan biri beni uyandırdı. Saat 10 ' du ve bu kişi kesinlikle oydu...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 04, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

STYLESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin