Jungkook dışarıdan yeni dönüyordu. Arkadaşı uyuyordur diye sessizce odasına çıkmaya çalıştı ama sonra aklına arkadaşının bugün eve gelmeyeceğini hatırladı. Yorgunluğun verdiği hisle kirli kıyafetlerini çıkarmadan kendini bir hışımla yatağa attı. Atar atmaz yattığı yerden duyduğu ufak ağlayış ve hıçkırıklarla yerinden kalkıp cama yürüdü. Hava yağmurlu ve gece yarısını geçmişti. Jungkook cama yöneldiğinde beklediği biri ile karşılaştı.
Yine Oydu.
Ona defalarca buraya gelmemesini söylemesine rağmen yine gelmişti küçük bedenli. Jungkook, bu ağlayışların sadece bugüne özel olmadığını biliyordu, artık Jimin için bir alışkanlık olmuştu bu. Neden hâlâ buraya geldiğini, neden hâlâ acı çekmesine sebep olduğunu anlayamıyordu. Ama Jimin böyle düşünmüyordu. Buraya gelmese bile o zaten her gün, her gece Jungkook'un parfümü karışmış hırkası ile, aylar geçmesin rağmen taze olan acıyı hissediyordu. Jungkook gittikten sonra elinde sadece o hırka kalmıştı, özlemini o hırkayla gidermeye çalışıyordu, ne yazıkki burnuna dolan Jungkook'un kokusu ile daha çok özlem hissini hissediyordu.
"Neden hâlâ gelmeye devam ediyorsun?" diye sordu Jungkook kızgın olduğunu belli edercesine bir tonla. "artık gelme buraya, tek yaptığın kendine daha fazla acı çektirmek Jimin" yalan söyledi Jungkook. O da Jimin'i her gördüğünde hissettiği o duygu, 3 aylık kısa süreçte (?) bile acısının nasıl anlatıldığını bilemediği duygudan daha da fazlaydı ve katlanılmaz hâle getiriyordu onu da. Ama yapamazdı işte, affedemezdi onu;nasıl affedilirdiki zaten böyle birşey. Kendine itiraf edemiyordu Jungkook, lâkin o da özlemişti Jimin'i. Onu unutmak istiyordu. Yapamıyordu bunu. Öyle biryerdeydi ki şimdi, ne Jimin'i sevebiliyor ne de ondan başka birini, unutamıyordu çünkü onu.
"Jungkook, Sevgilim... Beni kendinden uzak tutacak kadar ne yaptım ben sana? Çok özledim seni, sana gel demiyorum ama bekliyorum işte seni çaresizce" diye söylendi hıçkırarak yere çömelip dizlerini kendine doğru çekerek. Jungkook bu görüntünün karşısında tutamadı göz yaşlarını. Jimin hâlâ aşağıda acı dolu bağırışlarına devam ederken, Jungkook yağmurun hızının arttığını fark etti. Aşağıda duran minik bedenli titriyordu ama Jimin titrediğini fark edemeyecek kadar acılıydı. Kolay mıydı zaten sevdiği adamın kokusundan aylarca mahrum kalmak
Bilmezler
bilmezler sevdiği yanında olanlar,
Nasıl korku verir sevdiğinin yanında olmadığını, sesini duyamadığını bilmek,
Nasıl korku verir sevdiğinin sesizliği insana:
İnsan nasıl dayanır buna, özleme
Bir cana hasret,
Bilmezler.Jungkook, bu görüntü karşısında dayanamayacağını aşağı inip Jimin'in yanına koşup onu sarıp sarmala isteğine yenik düşüp, kendini kaybedeceğini bildiğinden bu görüntüye daha fazla bakamadı. Camın köşesine yavaş yavaş, acı ağlayışlarla çömeldi ve kendi kendine başka tenlerde değmeseydi kokun, o tenin sadece bana ait olduğunu bilseydim, şu an odamızda sevişiyor olurduk sevgilim" dedi gözleri yaşlardan bulanık görmeye başlarken.
Jimin, kaybolan Jungkook'un görüntüsüyle ellerini iki yana düşürdü. Hava soğuktu, üşüyordu ama Jimin'in gözlerinden akan sıcak yaşlarla, soğuk hissini unutuyordu o sıcak gözyaşları ile titriyordu.
Jungkook aşağıdaki ağlayış seslerini duyuyordu. Hissediyordu onu, anlıyordu onu. Birilerini anlamak için illa konuşmamız gerekmez. Hissedebilenlerde susarak da anlaşabiliriz... Ve Jungkook anlıyordu onu ama ondan da Jungkook, kendisini anlamasıını bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jet Black (Jikook One Shot)
Fanfiction❝Bunu bize yapmasaydın, şu an da odamızda sevişiyor olurduk sevgilim❞ ANGST DEĞİL