Medya: Taha Özdemir
Kalbim dört nala koşmuşum gibi atıyordu. İlk kez geldiğim eve bakıyordum. Bu ev ailemin eviydi. Karşı karşıya konulmuş mor kanepeler vardı. Cam kenarında yan yana duran mor koltuklar vardı. Halı da kanepe ve koltuklar ile uyumluydu. Halı mor ve beyaz renklerden oluşuyordu. Televizyon kapıya yakın duruyordu. Televizyonun hemen yanında sehpalar duruyordu. Annem elimden tuttu. Beni mutfağa getirdi.
"Burası da mutfak." Annemin heyecanlı sesini duyduğum an gülümsedim. Ben bu anı yıllarca hayal ettim.
"Anne, ablam buranın mutfak olduğunu görebiliyor," diyen kardeşime baktım. Hiç ummadığım bir anda ailemi bulmuştum. Bilmediğim gerçekler çiziklerle dolu kalbime bir çizik atsa da ailem ile bir araya geldiğim için yaralı kalbime merhem sürmeyi başarabilmiştim.
"Taha," diye bağıran annem ayağındaki terliği çıkardığı an Taha'nın simsiyah gözleri kocaman açıldı.
"Saçmalama anne gelmişim yirmi bir yaşına yaptığına bak," diye serzenişte bulunan kardeşimi, annem dinlemedi terliği attığı an kardeşimin böğrüne geldi. Taha böğrüne gelen terliği yerden aldı düşmanına bakar gibi terliğe bakmaya başladı. Daha sonra terlik ile kavga etmeye başladı. Annem başını yukarıya kaldırdı.
"Allah'ım neden bu çocuk böyle?" Taha'ya baktı. Ayağındaki diğer terliği çıkardı. Taha hissetmiş gibi elindeki terliği fırlatıp mutfaktan kaçtı ama ikinci terlikten kurtulamadı.
"Ah Allah'ım bu terlikleri ilk kim attıysa mezarında rahat yatamazsın inşallah," dedi. Başımı iki yana salladım. Bunlar bana çok yabancıydı. Eylem denen kadından bir kez daha nefret ettim. Benden sıcak aile ortamını çalmıştı, benden babamı, annemi ve kardeşlerimi çalmıştı.
"Selda'm yavrum iyi misin, bir yerin mi ağrıyor." Annemin endişeli sesini duyunca derin bir nefes aldım. Bu zamana kadar benim için, kardeşim gibi sevdiğim adamlar ve kalbimin sahibi olan adamdan başka hiç kimse endişelenmemişti. Annemin pamuk gibi yumuşak olan ellerini tuttum.
"Bu duygular bana çok yabancı," diye itirafta bulundum.
Annem elimden tuttu mutfaktan çıktık bir odaya girdik. Odada mavi ve yeşilin muhteşem uyumu vardı.
Duvarlar su yeşiline boyanmıştı. Başımı tavana kaldırdığımda tavanın gökyüzü gibi maviye boyandığını gördüm.
Annem elimi bırakıp pencereye doğru ilerlemeye başladı. Siyah perdeyi çekti. Oda karanlığa gömüldü."Tavana bak kızım," diyen annem ile başımı tekrar tavana çevirdiğimde gözlerim doldu. Şu an tavana değil de gökyüzüne bakıyordum sanki. Tavanda fosforlu yıldızlar ve ay takılıydı.
"Seninle ilk karşılaştığımızda Ateş, senin hayalinden bahsetmişti. Biliyor musun, bu benim de hayalimdi. Senin kızım olduğunu bilmiyordum ama hem ismin kızımın ismiydi hem de hayalin benim hayalimdi." Annem bir müddet sustu. Aradan beş dakika geçti geçmedi tekrar konuşmaya başladı.
"Ateş, senin hayalinden bahsettiği an bu odayı baştan yarattım ben bu odaya kimseyi sokmuyordum çünkü burası kucağıma bir kere bile alamadığım kızımın odasıydı. O zaman bilmesem de neden bu odayı değiştirdiğimi, şimdi biliyorum. Ben bilmeden kucağıma bir kere bile alamadığım kızımın hayalini gerçekleştirmişim."
Odada annemin topuklu ayakkabılarının sesi yankılandı. Annem perdeyi açtı. Başımı anneme çevirdim. Gözleri kızarmıştı, siyah gözlerinin içinde birçok duygu vardı. Hüzün, mutluluk, hasret ve özlem. En çok da özlem vardı. Kapının zilini duyunca annem gülümsedi. Elimden tuttu.
"Gel benimle," dedi. Odadan çıktık salona ilerledik. Annem koltuğu işaret etti. Koltuğa doğru ilerledim. Salona on sekiz on dokuz yaşlarında, sarı saçları alnına dökülmüş, kahverengi gözleri kıpkırmızı olmuş çocuk girdi. Gözlerimiz birleşince ağlamaya başladı. Babam ile göz göze geldim.
Babam, çocuğun omzunu sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#
Mystery / Thrillerİş çıkış saatinin en kötü kısmı geride kalınca, Avrupa Yakasına giden yolda trafikte sıkışıp kalmaktı. Kolumdaki saate baktım telefonumun zil sesiyle yüksek sesle nefes alarak telefonu arabanın torpidosundan aldım arayan evi gözetleyen, Eren ve Far...