"Kelimeleri o kadar hafife alıyorsun ki. Konuşurken elindeki kılıcı etrafa savurup duran küçük bir çocuktan farkın yok, kelimelerin keskin kenarları olduğunu unutuyorsun, birilerine saplanabileceklerini unutuyorsun-"
***********
Yanında biri var. Bunu daha önce nasıl farketmediğini merak ediyor, varlığı o kadar yadsınamaz şekilde gerçek ki.
"Loki." Eller. Ona dokunuyor, sıcak. Soğuk. Sıcak. Bir türlü hangisi olduğuna karar veremiyor.
Dudaklar. Adını şekillendiren, bir gülüşün etrafında kıvrılan dudaklar. Teninde antik, unutulmuş bir yolu yeniden keşfeder gibi dolaşıyor.
"Loki." Ses o kadar tanıdık ki, merak, içinde her şeyi kaplayan kar gibi yayılıyor ama gözlerini açmak istemiyor. Açarsa ne göreceğinden emin olamıyor.
"Loki." Elleri kıyafetlerine uzanıyor ve kendisi, ona engel olmak yerine yardım ediyor. Körlemesine uzattığı parmakları pantolonunun bağcıklarını buluyor ve bu yanındakinin gülmesini sağlıyor. Daha da tanıdık bir ses. O kadar tanıdık ki-
"Loki." Sıcak. Soğuk. Sıcak-
Neden adını söyleyip duruyor? Eller, üzerinden süzülür gibiler, ona dokunuyor mu yoksa aralarında havanın hafifliği mi bir an için emin olamıyor. Eller, daha aşağı kayıyorlar, kalbine dokunuyor, sadece bir anlığına. Daha aşağı. Midesi kendini asla açılmayacak düğümlere çeviriyor. Daha aşağı. Daha-ah. Bir an düşüncelerinin hepsi uçup gidiyor, biri beynine kızgın bir demir dokundurmuş gibi. Eller, oraya dokunuyor ve Loki ağzının açıldığını hissedebiliyor, ses tellerinin umutsuzca titreşmesini, kendi içini titreten, kırık bir ses üretmesini duyabiliyor.
"Loki." dediğinde onun sesi de kendisininkinin eşi.
Eller. Sonra dudaklar.
Yer altından kayıyormuş gibi, sanki dalgaların üzerinde yatıyor ve onlar onu kıyıdan uzağa taşıyor. Birden bir şeylere tutunmak istiyor. Elleri havada, boşlukta asılı kalıyorlar, sadece bir an. Sonra onun saçlarını buluyor, parmaklarına dolanan altın rengi saçlar, gözleri kapalıyken bile onun ışıltısını görebiliyor, güneşin gözkapaklarında bıraktığı damga gibi.
Bir saniye.
Saçlarının rengini nereden biliyor?
"Loki?" Dudakları karnına doğru kaymış, artık biliyor ve durmasının bir yolu yok. Ona doğru merakla bakan gözlerin mavi olduğunu biliyor. Gözlerini açsa, kimi göreceğini biliyor. O yüzden onları açmıyor. Asla. Bitene kadar.
Uyanana kadar.
************
O sabah uyandığında Loki'nin aklındaki ilk düşünce rezalet hâldeki çarşaflarını hizmetçilerden nasıl saklayacağı oluyor. O kadar sık olmaya başladı ki bu, içinde panik bile yaratmıyor artık, tuhaf bir donukluk sadece, biraz da iç sıkıntısı. Çarşafların hepsini camdan dışarı atmak geçiyor içinden ama bunu açıklaması daha da zor olur. Onun yerine yatağın üzerinde çarşaf varmış gibi görünmesini sağlayacak basit bir ilüzyon kuruyor ve kirli çarşaflarını da dolabının altına tıkıştırıyor. Onları bir ara yıkaması gerekecek.
Bunun neden olup durduğu üzerine kafa yormayı reddediyor. Sadece kahvaltıya ihtiyacı var, biraz yürüyüşe ve temiz havaya. Sonra her şey düzelecek. Bugün bütün gün antrenmanları var, her gün olduğu gibi, Loki onu akşama kadar hiç görmeyeceğini biliyor. Kendisini şanslı saymalı, eğer sabah onu görmek zorunda kalsaydı, yüzüne nasıl bakabilirdi bundan emin değil. O anda onunla konuşabileceğinden emin değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the answers you seek [thor × loki]
Fanfiction"Kelimeleri o kadar hafife alıyorsun ki. Konuşurken elindeki kılıcı etrafa savurup duran küçük bir çocuktan farkın yok, kelimelerin keskin kenarları olduğunu unutuyorsun, birilerine saplanabileceklerini unutuyorsun-" Thorki one-shot. Hikâye bana ait...