En son beni neyin delice mutlu ettiğini hatırlamıyorum. Hatta en son ne zaman mutlu olduğumu da hatırlamıyorum. Uzun süredir süregelen bu mutsuzluk duygusunu nasıl alt edebilirim bilmiyorum.
Öyle bir zaman geliyor ki hüngür hüngür ağlamak istiyorum, öyle bir zaman geliyor ki dünyanın en pozitif insanı ben oluyorum. Genelde insanlar beni çevrelerindeki en pozitif insan olarak ilan ederler başkalarının yanında ve ben de bana yüklenen bu rolü yerine getiririm. Çoğunlukla. Bilirim ki endişelenecek daha derin ve karanlık anlar vardır hayatta.
Daha derinini yaşamadan,
Daha koyu bir karanlığa bulanmadan ne kadar daha ileri gidebilir ki dersin.
Belki en dip değildi ama benim de o karanlığa düşmüşlüğüm oldu. Hem de hiç umulmayan anlarda, güvenli sandığım yerlerde gezerken aniden çöken o kasvetin altında kalarak yaşadığım zamanlar oldu.
Anlatsam kimsenin anlamadığı..
Kelimelerimin de kifayetsiz kaldığı...
Gündüz attığımız kahkahaların gece hesabını verdiğimiz bir yaşam sürüyoruz. Tüm o kahkahaların ardına bakıp kaç yaralı yürek olduğunu bulmak gerek. Yalnız kaldıklarında anılara sarılıp uyuyan, yapayalnız bedenlerin soğuk düşüncelerine ışık tutmak, içten tebessümlerimizi sunarak ısıtmak ve canlı tutabilmek gerek.
Kaç beden daha kayıp gidecek? Bir Ruh hapsolduğu bedene sıkı sıkı daha ne kadar tutunabilir ki ? Varoluşsal bir çelişki değil mi bu ?
Hem kaçıp kurtulmak istiyor Hem de yarı yolda bırakmak istemiyor kabuğunu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsal Sancımalar
RandomPeki, siz Ruhunuz size her seslendiğinde onu duydunuz mu ? Size en çok ihtiyacı olduğunda ve ona yardım edemediğiniz zamanlarda kendi kendini yalnızlaştırırken siz neredeydiniz ? Kimle ilgileniyordunuz kendinize sırt çevirirken ?