Burak sabahtan beri okuldaydı yorulmuştu ama yorgunluktan öte üzerinde havanın sıcak olmasından dolayı verdiği ağırlık vardı.
Babası diğer günler gibi onu okuldan almaya gelmişti. Burak babasını görünce yanına gitti ve elini tuttu. Babası burağın ağır çantasını kendi sırtına taktı.
"Bu hocalar size ne veriyor böyle. "Dedi hep dediği gibi.
Okul yolunda evlerine doğru yürürken bir adam onlara doğru yaklaştı.
"Süleyman ne oldu bizim hesap." Daha selam vermeden bir cellalle sordu adam burağın babasına, burak biran telaşlandı çünkü adam aksiydi ve babasını sinirlendirebilirdi.
"Recep ödeyeceğim dedim. Kaçacak halimiz yok yerim yurdum belli ne bu haller." Burağın babası süleyman'ın sesi yükselmişti.
"Burak şu parka git ben geliyorum." Süleyman burağı parka göndermişti ama burak hep gitmek istediği parka gitmek istemedi. Babasının yanında durup ufak elleriyle o adamı yumruklamak istedi.
Burak salıncakta oturdu ama sallanmıyordu. Babası ve adamın yüksek sesi geliyordu ama anlamıyordu. Burak korkmaya başlamıştı. Burağın içine korku düşerken recep denen adam burağın babasını itti.
Burağın babası recepe yumruk atmıştı. Recep düşmüş ve yerden aldığı taşı burağın babasına attı kafasına gelen taşla kafasına ellerken burak koşarak babasına gitti artık burak ağlıyordu.
Ama babası alevlenmişti. Boğuşuyorlarken recep denen adam belinden silahı çıkardı babasına doğru tuttu ve iki el ateşledi.Burak artık hıçkırıklarla ağlarken etraflarına amcalar teyzeler gelmiş. Recep denen adamı tutmuşlardı. Burak babasının yanında durmuş hıçkırıyordu. Babası artık ona bakmıyordu karnından kanlar akarken, burak sırt çantasını gördü. Annesi çantanın içine yara bandı koymuştu. Yara bandını yapıştırırsa geçer miydi kanaması.
Tanımadığı bir teyze burağı tutmuş o çok sevdiği parka götürdü ama burak durmuyordu yerinde zıplıyordu. Babası yolda uzanmış karnından kanlar akıyordu. Daha yara bandı yapıştıracaktı. Neden onu tutuyorlardı.
Kalabalık çoğalmıştı. Babasını artık göremiyordu.
Ambulans gelmiş babasını taşımışlardı. Burağı tanımadığı bir teyze ön koltuğa oturtmuştu. Burak yola baktığında çok ağır olan sırt çantasını gördü yanında da yolu yıkayan kanı.
Kara gümrük mü yanmıştı bilinmez ama Burağın kalbinde büyük bir hüzünlü yangın başlamıştı.