0:Bir seri katil, Kim Taehyung.
•
Seoul'ün en dar sokaklarından birinde, gök gürüldemesinin verdiği korku ve yağmur damlalarının üzerimdeki kot ceketi ıslatmasından duyduğum rahatsızlık beni neredeyse koşturuyorken; ayakkabıma dolan suyu umursamadan derin bir nefes alıp duraksadım ve bu karanlık sokakta, yağmura aldırmadan eğlenen insanlara bakıp iç çektim.
Tam olarak en yakın arkadaşımın işlettiği ve Kore'nin en boktan barı olduğuna emin olduğum Camellina'nın arka kapısındaydım. Tahta kapıyı biraz aralayıp, içeriye sıvıştım ve dar koridordan geçerken çabucak içeriye varmayı diledim. Burası en fazla elli kişinin alacağı kadar ufak bir mekandı, sadece tanıdık insanlar gelip, ucuz olduğu için bir şeyler içiyor ve bazen burada uyuyorlardı. Genelinin karısıyla kavga etmiş ihtiyarlardan oluştuğunu söyleyebilirdim, ha bir de burada ne aradığını bilmediğim siyahilerden.
İkinci bir kapıyı da ittirip, içeriye daldığım sıra adını bilmediğim bir hintli selam verdiğinden elimi kaldırıp onu selamladım ve neredeyse koşarak her zaman oturduğum sandalyeye çöktüm. Tezgahın öteki tarafında kıvırcıklaşmış siyah saçlarını düzeltmeye çalışan Sekjin'in geldiğimi görmesi için elimi hafifçe salladım. Göz göze gelmemizle birkaç saniye dudaklarını ısırarak etrafa bakmış, daha sonra da arkasındaki dolabın çerçevesine sıkıştırılmış kartı çekip çıkarmıştı. Yanıma yaklaştığı sıra saçlarımı düzeltiyordum.
"Tipine soktuğum," dedi, yüzünü hafifçe buruşturarak dirsekerini tezgaha yaslamış ve bana doğru eğilmişti. "Kaç gündür eve uğramıyorsun? Şu haline bak, midem kalktı, dostum ciddiyim-Evine git artık."
Ona yalnızca yutkunarak bakmadan önce, "Üvey annem babamı öldürdü." Demiştim. "Ve o kaltakla aynı evde mi yaşayacağım? Siktir, şu kartı ver yeter."
Kıvırcık saçlarını yansıyan tezgaha bakarak, "Benim de ablam," demişti. "Annemi öldürdü... Bilirsin, burada acı çekmeyen herif yok."
Yalan söylediğini bildiğim için gözlerimi devirirken, kenarda bulduğum boş bardağı kafasına vurup, "Siktir ordan," dedim. "Ablan bize börek yapacak kadar evcil; ayrıca anneni de az önce çamaşır asarken gördüm."
"Yalan söyleme, kurutma makinamız var."
"Tamam, görmedim; yalandı."
Hafifçe omzunu silkerek iki parmağının arasındaki kartı bana doğru uzatırken, dilini hafifçe dişlerinin üzerinde gezdirdi. "Bunu mu istiyor musun?"diye sormuş, karta uzanmamla geri çekilip benimle oynamıştı. "İstiyorsan bir karşılığı olmalı, Jeon."
Birkaç şey düşündüm. Gerçekten o karttaki numaraya ulaşsam, istediğimi elde edebilir miydim? Ya da o herif bana gülüp boğazımı sıkar mıydı? Bilmiyordum, sadece içimdeki intikam ve korkaklığı bir türlü yenmek ve o kadını da tıpkı benim babamı ortadan kaldırdığı gibi kaldırmak istiyordum. Kimse farketmeden, kimsenin açıklayamayacağı ve beni suçlayamayacağı şekilde o kadını gebertmek istiyordum. Tanrı aşkına, onun babamı öldürdüğünü görmeme bir kanıtımın olmaması beni deli ediyordu.
"Tamam.." diye mırıldanırken hafifçe gülümsedim, "Herif teklifimi kabul ederse ilkokulda sevgilini çalan Jimin'i de aradan çıkartırım? Gebertirim yani, anladın mı?"
Jin birkaç saniye duraksayıp ufak bir kahkaha atmıştı. "Evet!" Dedi, kartı tezgaha fırlatıp gülmeye devam etmiş ve "Evet evet, gebert o herifi, sikeyim, bu çok mantıklıydı bebeğim!
Gülmeye halim olmadığından, yalnızca ufak bir gülümsemeyle kartın üzerindeki adresi okumaya başladığım sıra; Jin, "Kim Taehyung." Dedi. "Yirmi yedi yaşında, Kore'nin belki de en zengin adamlarından biri olabilir, insanüstü yakışıklılığa ve duyduğum kadarıyla çok büyük bir penise sahip-Bunu neden söyledim bilmiyorum ve uhm... Aslında çok seçiciymiş. Yani her işe tamam diyecek adam değil ama bir şansını dene derim, bu kartı da yattığım bir kadından aldım. Aslında o kadının daha önce Taehyung'la çalıştığını duymuştum ve belki yerini öğrenebilirim diye düşündüm ve bom! Kadın kartı verdi ve karşılığında bir tur saha istedi ama bu seni ilgilendirmiyor."