1 # Çakma polis

319 32 21
                                    

Ben ölümün eşiğinde ama yaşamak isteyen bir kelebek. Sen ise özü ölümsüzlük olan bir çiçek
Çiçek bahçesinde son nefesimi verirken senin taç yaprağına düştüm. Özünü verdin bana ölümsüz olmamı istedin. Seninle birlikte ölümsüz olmayı.
-P.Y-

Pencereme çarpan yağmur damlaları ile araladım gözlerimi. Sonra bir uğultu işittim. Bulutlar sanki güneş ile kavga etmiş gibi tüm su damlalarını yeryüzüne indiriyordu. Yandaşçısı rüzgar olmamalı ki kötü havayı destekler nitelikte esiyordu. Anlaşıldı bugün hava kötü. Evden çıkmadan önce şemsiyemi almayı aklımın bir köşesine not ederek banyonun yolunu tuttum. Soğuk su ile kendime geldim. Aynaya baktığımda ise dün Fatih'in ordusu ile savaşa girmiş Bizans gibiydim. Bu halimden kurtulmak için hemen saçımı toplayıp içeri geçtim.

Bu koku... Bu ... Bu... Ah bu koku midemin huzura ereceğinin habercisi. Hemen mutfağa geçtim. Annem yine maheretini göstermişti. Tezgahta bir şeyler doğruyordu. Arkasında yavaşça yaklaşarak ona sıkıca sarılınca küçük bir çığlık attı. Çığlığına karşılık sulu bir öpücük bıraktım yanağına.

"Günaydın. Güneşimmm." Bana dönüp kolumu cimciklediğinde ben kısa bir çığlık attım bu sefer.

"Ya mommy napıyorsun ya. Off kolumu acıttın ama. Ay sağol günüm aydı sayende de." dedim sitemle. Yılların annesi tabii. Cimciklemede Türkiye'yi temsil edebilecek güçte. Ah yani iki yaramaz çocuğu cezalandırmanın en iyi yolu bu olmalı herhalde.

"Bana bak ben sana kaç kere dedim arkamdan gizlice gelip korkutma diye. Hiç sözümü dinlemiyorsun." Sorry momy.

Masaya oturup ağzıma bir tane kaşar attığımda hızlı tren misali yanıma gelip yine kolumu cimcikledi ve ben yine acıyla haykırdım. Ona sinirle baktım. Bugün kolumdan olabilirim.

"Ya anne senin benim kolumla derdin ne ya?"

"Hem annene yardım etme hem de yaptığımı boz! Yemeği kardeşin de teşrif ettiğinde başlayabilirsin küçük hanım. " O sümüklü kalkınca mı? Anne çıldırmış olmalısın.

"Ama anne o tembel hayvan misali bir adımı dakikalar içinde atar. O gelene kadarı ben ... Sevgili ilk gözağrın açlıktan kemikleri sayılacak hâle mi gelsin ha?" Acıtasyonum işe yaramamış olamlı ki kolumdan tutarak beni kaldırdı.

"Yürü kaldır kardeşini. Hadi. Yumurta soğumadan gelin. " Yumurta uğruna kardeşimin odasının yolunu tuttum. Mahremiyet bilmediğimden kapıyı bir hışımla açtım. Bir de ne göreyim. Yorganın yarısı yerde yarısı yatakta. Yastığının üzerine yatmış. Saçı başı karşmış bir adet Berkay.

İşkence zamanı. Hemen pencereyi açtım. Yağmur damlaları size ihtiyaçım var buyrun lütfen. Düşün Berkay'ın üzerine.

Yorganını bir hışımla çektim. Kısa bir homurdanma. Hala uyanma tepkisi yok. Yastığını da aldığımda. Oflamalar başladı. Uyanmaya hazır. Ve şov zamanı yarım açtığım pencereyi ful açtım. Hücum edin soğuk hava!

Aradan geçen zaman zarfında ilk başta yorganını aradı ama bulamadı. Yastığı ile uykusuna devam etmek istedi ama bulamadı. En sonunda güne kötü başlamasına sebep olan ablasının "Berkay!" diye haykırışıyala sinirle yatağından kalktı.

"Ne var ? Ne? Hangi boş beleş sebep beni uykumdan etti ha ? Hangi sebep?" Sabah rutunimiz de böyle işte. Ben Berkay'ı uyandırırım o da polis gibi sorgular durur.

Yanına gelip yanağını sıktım. Bana bağırdığı için ardından etrafında dönmeye başladım.

"Sebep şu küçük kardeşim..." dedim ve kapıya doğru yöneldim. O da bana merakla bakıyordu. " Eğer üç dakika içerisinde gelmezsen sucuklu yumurtaya hoşçakal diyeceksin."

Kelebeğin KanadındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin