Belirsizlik içinde uyanma ile uyanmama arasında geçen bir uykunun boşluğundan yararlandı: Uyandı. Sessizce doğruldu yerinden ve bir fincan kahve ile günün planlarını yapmaya başladı. İş ilanları , mesajlara bakmak derken elindeki android telefonu bırakma isteğine cevap vererek kitabını aldı eline . Kafasında dönen onca şey ve kitaptaki cümleler büyük bir kaos yaratıyordu.
Bir fikir düşer önce insanın kafasına , sonra bir virüsden bile hızlı yayılır , sonra bir bakmışsın o fikir olup çıkmışsın , diye geçirdi içinden(noktalama işaretlerinin canı cehenneme .) . Telefonu yeniden eline aldı ve beğenilerini kontrol etmeye başladı , bu tatsız hikayede . (Tatsız . ) İnsan bugünlerde beğenileri için yaşıyor . (Ne kadar beğeni,o kadar yaratıcılık.) Bir beğeni daha , sonra bir beğeni daha ... Sigara yakılır . Elindeki kağıtlara bakarken içinden dışarı çıkmak geldi . Dışarı çıktı . İnsanların arasında , en kalabalık olan yere gittiği için kalabalığa iğrenerek bakıyordu adam ve omuzlara çarpa çarpa ilerledi . Bakışlar ona - yürümeyi bilmiyor mu? - diye garip garip bakarken bir randevusu olmadığı için canının istediği yere oturmanın verdiği rahatlıkla o en meşhur kahve dükkanına oturdu (Bedava reklam yapmak istemiyorum . ) . Bir kahve alması gerektiğini düşünüp icraata geçmeye başladı . Ayağa kalktı , insanlara bakmamaya çalıştı ama o güzel gözlü ( bacaklı . ) kıza kaçamak bakışlar atarak asosyal hislerin verdiği dayanılmazlıkla günlerdir iletişim kurmamanın verdiği heyecan ile en güzel kelimeleri seçip ; '' Büyük boy filtre kahve '' , '' Sütlü mü ? '' , ufak bir gülümseme ile , '' Sade . '' ( Sade içmenin bir raconu olduğunu düşünüyordu . ) . Elinde kahve bardağıyla , bardaktaki sembole bakarak ve aynı zamanda insanlara bakarak sandalyesine oturdu , geriye çekti . Telefonu eline aldı , sonra bıraktı , aldı , bıraktı , aldı ... Çapraz masasında iki tane kız oturuyordu ve ona baktıklarından bir anlam çıkarmış olacak ki omuzlarını dikleştirdi . Sigmund Freud geldi aklına , her şeyde yine bir neden aramaya başladı , nasıl iletişim kurmasını gerektiğini düşünürken - Hayır . - dedi . O sırada yukarıdan bir uçak inişe geçmeye hazırlanırken diğer çaprazında oturan insanların konuşmalarına kulak kabartmaya başlayıp kahve bardağının fotoğrafını çekip çekmeme arasında kaldı . '' Nasıl konuşuruz bu kızlarla '' , '' Bilemiyorum ... Bir dakika ... Çakmak istesen ? '' , '' Olmaz...çok ucuz bir numara . '' diye ikna ettiğini düşündü diğer adamı ama '' Öylece bak o zaman . '' , '' Tamam ... Tamam gitme , biraz daha mantıklı bir sebep bulmalısın . '' , '' Her şey nedenli olmaz ... Bakıyorlar işte , gidip konuşacağım . '' , '' İyi devam et o zaman çuvalla da gör . '' ( Karar verene kadar kızlar gitmişti . ) ( Biraz da o anlatsın . )
Nereden başlasam bilemiyorum bazen ... İçime doğan - olmak ya da olmamak - fiilinin içini dolduramadığımı düşünüyorum . Kahve içtikten sonra eve geldim , kitabımı açtım ve oradaki karakterlerden kendime yer aradım ... Sana da oluyor mu ? , izlediğin her filmde , okuduğun her kitapta kendinden bir karakter oluyorsun . Bende oluyor . Ama işte ... Ama işte o filmlerin anlayamadığı şey ekranın bu tarafında en büyük aksiyonun kahve bardağının koltuktan düşüp kırılması ( Çay da olabilir , senin tercihin . ) . Yani öyle beklendiği gibi aksiyon dolu olmuyor insanların hayatı bazen on iki metre karede kafandan geçirdiğin olaylarda takılıp kalabiliyorsun . İşte tam da böyle bir günün akşamında dışarı çıktım . Yürürken önüme bakmaya insanlara bakmamaya çabaladığım bir sırada ağaçlara dikkat kesilip öylece seyrettim ve o geldi . Omzuna çarptım , tanımadığım bir yüz , '' Önemli değil . '' dedi , sıcağın verdiği etkiyle dövmeli göğsünü örtmek için giydiği o siyah renkli bluzun altındaki pantolonun mavisi ve gözlerinin mavisine siyah saçlarını da katınca iki mars ve jupiterin çarpma etkisini yaratan bu çarpmanın verdiği his ile '' Nasılsın '' dedim . ( Saçma adını falan sor ve ya başka bir bok sor , - Nasılsın ? - , - İyiyim , sen nasılsın - , - Bende iyiyim - , - Güle güle ... - , ( ne yapıyoruz biz be kardeşim . ? ) Beklemediğim bir cevap , '' Ne? '' dedi , şaşırdım ... Çok şaşırdım hem de ... '' Yani ben ... Nasıl olduğunu merak ettim , sanki uzun süredir ... Seni tanıyor gibiyim . '' , '' Bu imkansız ... Ben burada bile yaşamıyorum , birine benzettin her halde ? '' , '' Olabilir ama bence bu durumu değiştirebiliriz . '' , '' Nasıl yani ? '' , ( Evet ... top , tüfek yürüyorum . ) '' Yani ... Eğer işin yoksa ... Şu an ... Kahve içelim ? '' . Gülümsedi , - nasıl olur - der gibi ağzını eğdi ... ( Tamam olmazdı , - nasıl olsun - du diye içimden geçirdiğim sırada ) '' Ya ... Olmaz , hem benim işim var . '' dedi ve malum - iyi günler - den sonra yavaş yavaş görüntüsü küçülmeye başladı , bir tek kotunun mavisine bıraktı beni , gözlerini çevirdi ...