Sezon Finali

64 20 110
                                    

Acı kalbimin en derine yerleştiği an nefessiz kalmıştım. Elimden avazım çıkana kadar bağırmaktan başka bir şey gelmiyordu. Sırtımı soğuk duvara yaslamıştım. Ameliyathaneden çıkan Doktor ile ayağa hızla kalktım. Bir an başım döndü. Düşmemek için yanı başımda duran sandalyeye tutundum. Derin bir nefes alıp Doktorun karşısına geçtim.

"Kardeşim nasıl?" diye sordum. Sesim ağladığımdan dolayı boğuk çıkmıştı. Doktor gözlerimin içine baktı.

"Merak etmeyin oku çıkardık durumu iyi biraz sonra normal odaya alacağız," dedi. Yine de Doktorun sözlerine tatmin olamamıştım.

"Ok zararlı bir yere saplanmadı yani," diye sordum. Doktorun su mavisi gözlerinden geçen duygu karmaşasından bir şeylerin olduğunu anladım.

"Aslında ok kalbinin aşağısına saplanmış ilk anda müdahale edilmediği için," diye sözlerine devam ederken bir anda sözlerini yarım kesti. Kaşlarım çatıldı. Neler oluyordu, Taha'ya bir şey olmuş olabilir miydi, ama biraz önce Taha'nın iyi olduğunu söylemişti.

"Evet devam edin ne oldu kardeşime,"diye bağırdım. Doktor başını iki yana salladıktan sonra sözlerine devam etti ama istediğim cevabı vermedi.

"Bunları konuşmanın bir önemi yok kardeşiniz iyi biraz sonra normal odaya alınacak," dedi. Daha sonra yanımdan kaçar gibi gitti. Doktorun arkasından bakakaldım.

"Abla." Taha'nın sesi ile dikkatimi kardeşime verdim. Esmer teni bembeyaz olmuştu, simsiyah gözleri kıpkırmızıydı. Taha'nın yanına gidip elini tuttum. Eli buz gibiydi.

"İyi misin," diye sordum. Başını salladı.

"Abla, onların yanına git, ben iyiyim," dedi. 'iyiyim' diyordu ama sesi hiçte iyiymiş gibi gelmiyordu. Başımı iki yana salladım. Kardeşimi yıllar sonra bulmuşken, nasıl yalnız bırakabilirdim?
Tam itiraz edeceğim sıra elimi sımsıkı tuttu.

"Git abla ben iyiyim eğer onların yanında olmazsan iyi olmam," dedi.

"Kardeşimi hangi odaya alacaksınız?" diye sordum hasta bakıcıya.

"505 numaralı oda," diye cevap verdi yirmi sekizli yaşlarında, uzun boylu, kahverengi saçlarını asker traşı kestirmiş hasta bakıcı. Başımı anladığımı belirtmek ister gibi salladım. Taha'yı götürdükleri an Ufuk ve Melda'nın yanına gittim. Melda ameliyathaneden çıkmıştı.

"Gelebilir miyim," dedim. Ufuk koyu yeşil gözlerini deniz mavisi gözlerime çevirdi. Siyah saçları dağınıktı.

"Abla," deyip yanıma geldi. Gözlerimin içine mahçup bir şekilde bakıyordu.

"Sarılabilir miyim," dedi. Gülümsedim. Başımı olumlu anlamda salladım. Ufuk'u kollarımın arasına aldım. Bana sarıldığı an sessiz bir şekilde teşekkür etti. Melda'ya kan verdiğim için teşekkür ediyor olmalıydı. Normalde hamile kadınlardan kan almıyorlarmış ama Melda'ya gerekli kanı bulamadıkları için bana bir form imzalattıktan sonra yeterli kanı almışlardı. Benden kanı almadan önce eğer aksi bir şey olursa hastanenin sorumlu olmadığını kesin bir dille söylemişlerdi.

2 Saat Önce

Ameliyathanenin önünde çaresizce beklemenin benim için zor olduğunu farkettiğim an Melda'ya bakmak için acil müdahale odasına gittim. Doktorlar oradan oraya koşuşturuyordu. Ufuk duvarın önüne çökmüş başını öne arkaya sallıyordu. Yanına gittim. Elimi omzuna koydum. Başını kaldırıp koyu yeşil gözlerini gözlerime çevirdi.

"Abla, Melda beni bırakıp gidiyor. Elim kolum bağlı sevdiğim kız için hiçbir şey yapamıyorum," dedi.

"Ne oldu," diye sordum. Sesim kırık çıkmıştı.

Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin