1

6.5K 220 121
                                    

'toi et moi' fransızca 'sen ve ben' demek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'toi et moi' fransızca 'sen ve ben' demek.

"hey n'apıyorsun?"

çizim odasında oturmuş çizim yaparken jennie içeri girdi. gözlerimi sanki sanat eseri çiziyormuşum gibi bir saniye bile tuvalden ayırmıyordum. ayırırsam çizimim bozulacak gibi hissediyordum.

sessiz adımları ile bana yakınlaşan jennie'ye bakmadan, "çizim yapıyorum," dedim.

"ah, lisa. az önceden beri seni arıyorum. fizik hocası seni çağırıyor, sanırım yine bir proje hazırlaman gerekiyor."

ona cevap vermeden çizimime odaklandım.

ellerini pantolonun arka ceplerine koyarak hafifçe tuvale doğru eğildi. "ne çiziyorsun?"

çizimimi görmesine izin vermeyerek tuvali sola doğru çevirdim. "hey!"

sanırım sert davranmışdım ki jennie bana şaşırmış hâli ile bakıyordu. "o-oh üzgünüm. her şeyimizi paylaşıyorduk sanıyordum,"

başını aşağı eğdi. "tabii ki senden gizlediğim bir şey yok jennie unnie. sadece özel bir şey çizdiğim için birisinin görmesini istemiyorum,"

ayağa kalkarak elindeki dosyaları kendi elime aldım. her zaman ki şık hâlindeydi. siyah bir pantolon giymişdi ve üzerinde parlak ve uçuşan gömlek vardı. botlarını hep en iyi ayakkabı markalarından seçiyordu. ışıldayan mor renkde çantası vardı. saçları ise her zaman ki gibi düz ve açıktı. makyajı ise dikkat çekici ama bir o kadarda sadeydi. eh, jennie'ni şık görmemek imkansızdı. çünkü annesi kore'nin en büyük ve en kaliteli giyim markasının şirketinin patronuydu. tüm kızlar ona özeniyordu.

samimice gülümseyerek fizik dosyalarını getirdiği için teşekkür ettim. bir şey demeden o da gülümsedi ve çizim odasından çıktı. zaten birazdan geleceğim için tuvali beyaz bir örtü ile örtüp odadan çıktım.

bu okulda herkes kendi hâlinde takılıyordu. hoş, filmlerdeki gibi bad girl/boy olmaya çalışan insanlar yoktu burda. veya ezik damgası yiyip her gün ağlayan tipler.

saat daha 2:04'üydü. zilin çalmasına 6 dakika kalmıştı. fizik hocasının kendi dersinde olduğunu varsayıp, kantine indim ve kendime sade kahve aldım.

şu sıralar hiç uyuyamıyordum. geceleri sadece 2-3 saat uyuduğum oluyordu. sanırım en son 6 ay önce düzenli uyumuştum. şu an ise her gün kahveye ihtiyacım oluyor.

kantinden çıkıp merdivenleri çıktım ve fizik hocasının odasına doğru ilerledim. teneffüs olmuştu ve koridor doluydu. önümü bile göremiyordum. son ders olduğu için herkes evine gidiyordu.

ne olduğunu anlamaya çalışamadan bir çocuk omzuma sertçe çarptı. bir elimde kahve diğer elimde okul hayatım için önemli olan dosyalar vardı. kahve çocuğun koluma sertçe çarpmasıyla üstüme döküldü. tüm dosyalarım ise yerle bir olmuştu. neyse ki kahve dosyalarımın üzerine dökülmemişti, eğer dökülseydi, hoca beni çok pis cezalandırır, okulumu uzadırdı. o dosyalar benim için çok önemliydi.

toi et moi ❦ taelice [düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin