Hayatı boyunca yaptığı çoğu şeyden pişman olmuştu. Ama bu hepsinden beterdi.
İlkokulda oyun parkında bir çocuğu öpmüştü ve çocuk onu müdüre şikayet etmişti. Müdür ise annesini arayıp durumu bildirmiş ve annesi o günden sonra bir hafta kadar bir süre onunla konuşmamıştı. Bu bir hafta içinde Seokjin her gün kendisini annesine affettirmeye çalışmış ve yaptığı şeyden pişman olup çocuktan özür dilemişti. Ki zaten okul hayatındaki yıkımlar o zaman başlamıştı.
Bir keresinde ise -yine ilkokulda- tüm özgüvenini toplayıp hoşlandığı çocuğa duygularını açmıştı ve sonrasında ise çocuk onunla dalga geçip olayı tüm okula yaymıştı. O günün pişmanlığını hâlâ iliklerine kadar hissediyordu.
Şimdi ise kendisini gerçekten öldürmek, annesinin çatal takımıyla evdeki prizlere dalmak istiyordu ama elinden gelen tek şey sıcak yaz ayında yurttaki rahatsız yatağının içinde kendisini cezalandırmak istercesine pikeye sarılmış bir halde tavanı izlemek ve o anın her bir zerresini zihninde canlandırarak kendisine işkene etmekti.
"İnanılmaz derecede rezil bir insanım." Kendi kendine mırıldandıktan sonra içinde az seviyede bulunan yaşama sevinciyle sağ tarafına dönüp Yoongi'nin boş yatağına baktı. Onu özlemişti.
Derin bir iç çekip sol tarafına dönüp duvara baktı.
Tüm günü böyle geçeceğe benziyordu. Tabii yerinden zıplamasına sebep olacak bir ses duymasaydı.
"Tüm gün bunu mu yapmayı planlıyorsun?" Tom Holland'ı karşısında görünce her zamanki gibi sızlandı.
"Peşimi bırakmayacaksın değil mi?"
"Deli misin? O komik andan sonra bunu asla yapamam. Tanrım, o kadar komiktin ki!"
Seokjin yatakta dikleşip kafasını avuçlarının içine alıp sağlam bir şekilde kafasını duvara vurdu. İşte bu kafasını daha iyi yapacaktı.
"Kafanı bir yerlere vurmayı kesmen lazım Seokjin, bana o günü hatırlatıyorsun."
"GÖZÜNÜ SEVEYİM SUS, ALLAH AŞKINA SUS. BEN ARTIK HATIRLAMAK İSTEMİYORUM TAMAM MI?!"
"İstersen tekrar düşüp bayılabilirsin, hem de önümde. Böylece hiçbir şey hatırlamazsın."
Karşısındaki sanrı o güne dair hiçbir şeyi unutmasına izin vermeyecekti. Onu her ziyaret edişinde o günü hatırlatacak ve kafayı yemesini sağlayacaktı.
Gözleri dolarken kendini yatağa geri bıraktı Seokjin. Ömrünün sonuna kadar bu oyun devam edecekti.
Ağlamaya devam ederken yanındaki sanrı ona kahkahalarla gülüyor, ağlamasının şiddetlenmesine sebep oluyordu.
Kapı açılıp içeri birisi girdiğinde sanrı hâlâ oradaydı ve hâlâ deli gibi ağlıyordu.
"Seokjin, bebeğim, örümceğim iyi misin?"
"Taehyung?" Hıçkırıklarının arasından zorlukla konuştu.
"Evet, benim." Yatakta Seokjin'in yanına uzandı. "Yeter artık üzme kendini. Bu kadar üzülecek bir şey yok bebeğim." Sevgilisinin başını kendine döndürüp gözyaşlarını baş parmaklarıyla sildi. "Sen üzülürsen ben de üzülürüm."
"B-ben tüm günü mahvettim Taehyung. Tüm her şeyi. Galayı, Londra'yı, Namjoon ile Jimin'in gününü." Kollarını pikenin içinden çıkartıp Taehyung'a sardı. Yatakta aşağı kayarak başını göğsüne koydu. "Yarın film çıkacak ve benim yüzümden kimse filmin heyecanını yaşayamıyor. İşleri daha fazla nasıl mahvedebilirim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Amazing Eklembacak | taejin texting
FanfictionMahallenin dost canlısı, sevecen, akıllı ve zeki örümcek adamını canı gönülden, tüm benliğiyle seven bir eklembacak Seokjin, lisenin son yılında sınıf arkadaşı Kim Taehyung'a mesaj atar.