Yeni ölüm geldi ey ahali! Nasılsınız bakalım tatil nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz? Umarım eğlenceli bir tatil geçiriyorsunuzdur. Hadi sizi daha fazla bekletmeden bölüme geçelim olur mu? Bakalım ukala Romeo'muz sevdiceğinin gönlünü alabilecek mi? Multide; bizim çakma Romeo var 😄
İyi okumalar...Kapının çalış sesiyle gözlerimi araladığımda içimden 'Neden beni rahat bırakmıyorsunuz?' diye isyan ettim. Kapı bir kez daha çalıp dışarıdan "Melis, sana yemek getirdim." diyen Ediz'in sesi gelince umursamazca tekrar kapadığım gözlerimi hızla açarak beyaz kapıya baktım. Sesini duymak bile yanağımdaki sızıyı arttırırken derin bir nefes alarak elimin tersiye gözlerimi sildim. Dışarıdan tok bir ses geldikten sonra Ediz "Şey, yemeğini buraya bıraktım. Senin sevdiğin o büyük köfteden vardı. Benim pek iştahım yoktu o yüzden onu da ye tamam mı? Yanında da patates püresi var, bir de kapalı ayran koydum ama o soğuk biraz. Isınmasını bekle tamam mı?" diye konuşmaya devam etti.
Bir süre sessizlik olduktan sonra yataktan kalkıp kapıya gittim Başımı kapıya yaslayıp gözyaşlarımla derin bir nefes aldığımda Ediz'in kapının arkasındaki varlığını hissediyordum. Henüz gitmemişti. Tam da tahmin ettiğim gibi bir süre sonra "Melis." deyince sesinden bunun önemli bir konuşma olacağını anlamıştım. Gözyaşlarımı durdurmaya çalışırken "Biliyorum beni duyuyorsun." dediğine başımı olumsuz anlamda sallayarak sesim çıkmasın diye elimi sıkıca ağzıma kapattım.
"Nasıl oluyor bilmiyorum ama nefes alışverişini bile duyuyorum sanki."
Gözlerimi sıkıca kapattığımda "Bu konuşmayı yüzüne karşı yapmam gerekiyor biliyorum ama beni görmek istemediğini de biliyorum. Haklısın da, benim gibi aşağılık bir herifi görmek istememen çok normal. Sana yaptığım, sana yaptığım affedilmez bir şey. Emin ol senin benden nefret ettiğinden çok daha fazla nefret ediyorum kendimden." deyince kalbime farkında vardığı şeyle büyük bir acı girdi. Gözlerim dolarken kapıdan bir adı geri çakildim ve yanımda olan birinin bile duyamayacağı bir sesle "Ben senden bir türlü nefret edemiyorum ki." diye fısıldadım. Ediz "Sadece, canımın çok acıdığını bil tamam mı pantercik? Sana, sana vurduğum için ölmek istediğimi bil. B-ben sana dokunmaya kıyamıyorken bunu nasıl yaptım bilmiyorum. Sanki ben ben değildim o sırada, her şey birden oldu. Dediklerinden her ne kadar haklı olsan da annem hakkında öyle konuşmana dayanamadım. Ne kadar kabullenmek istemesem de o benim annem Melis. Canım acıdı." dediğine kaşlarımı çatarak ellerimi yüzüme kapattım.
Benim canım acımıyor mu sanıyordu? Dediklerimden pişmandım evet ama bu onun yaptığını görmezden gelmemi sağlamıyordu.
Kapının arkasından derin bir iç çekiş geldikten sonra "Neyse, sadece özür dilerim. Samimiyetime inanır mısın bilmiyorum ama senden tüm kalbimle özür dilerim. Ben, ben seni çok seviyorum Melis. Ben seni her şeyden çok seviyorum o yüzden beni bırakma olur mu? Sen yeter ki beni bırakma ben sen hazır olana kadar her gün bu kapının önüne beklemeye razıyım." dediğinde derin bir nefes alarak geri geri giderek Buket'in yatağına oturdum. Artık ayakta duracak gücüm kalmamıştı. Her ne kadar ağzımı açıp ona bir şeyler demek istesem de sanki biri dudaklarımı birbirine dikmişti. Hareket bile ettiremiyordum.
Ediz kapının arkasından boğazını temizledikten sonra "Her neyse, ben gidiyorum. Yemeğini soğutmadan ye tamam mı? Bir de... Yanağına bir şeyler sür olur mu? Sana söz veriyorum beni görmeye hazır olduğun ilk an açtığım yaraları kendim saracağım. Şimdilik tatlı rüyalar güzelim, seni seviyorum." diyerek yan odaya girince -bunu gelen kapı sesinden anlamıştım- hıçkırıklarımı serbest bırakarak ağlamaya başladım. Buket'in yatağına uzanarak başımı yastığa gömdüğümde bu acının ne zaman biteceğini düşündüm? Bir gün biterdi değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİMHANE 3
Novela JuvenilEllerimi, sanki içinde bir şey saklıyormuşum gibi tuttuktan sonra gözlerimi kapattım ve kısa bir süre sonra tekrar aralayıp ellerimi açarak göğe doğru üfledim. Ediz meraklı bir sesle "Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda gülümseyerek yıldızlara bakıp ar...