Korku hikayeleri okumak eğlencelidir biliyorum, ama onlar bir uyarı da olabilir. Bunu yazıp yayınlıyorum çünkü buraya gelen insanların aslında her şeyi ilgiyle okuyacaklarına eminim. Size kendi hikayemi anlatacağım, böylece kimse benim yaptığım hataları yapmayacak.
Öncelikle telefonda konuşmaktan hoşlanmadığımı belirteyim. Nedenini bilmiyorum. Yıllar geçtikçe daha asosyal hale geldim ve sadece belirli bir grup insanla takılmak için çaba harcıyorum. En iyi arkadaşım Katie'yle bile neredeyse bütün konuşmalarımız mesaj üzerinden gerçekleşiyor. Üzücü ama zamanın gerçeği bu. Herkes her dileğinin hızlı ve az çabayla gerçekleşmesini istiyor. Teknoloji bağımlılığımızın toplum olarak bize zarar vermesinin bir milyon sebebi var ama şu an da bunların hiçbirinden bahsetmeyeceğim. Gerçek ve acil bir tehlike hakkında konuşacağım.
Çevrimiçi biriyle konuşuyormuş gibi mesajlaştığınız sırada karşı tarafta yazdıklarınızı okuyan kişinin gerçekten kim olduğunu asla bilemezsiniz. Evet, telefonda arkadaşınızın ya da annenizin adı yazıyordur çünkü numarayı o şekilde kaydetmişsinizdir. Ama ya o cihaz bir canavarın eline geçmişse ne olacak?
Biriyle yüz yüze veya telefonda konuştuğunuzda onların seslerini duyabilirsiniz. Konuştuğunuz kişinin gerçekten o olduğunu bilir, ses tonundan üzüntüyü, acıyı ve sevinci algılarsınız. Ama yazarken buna emin olamazsınız. Bunu algılayabileceğinizi veya böyle bir olayın sizin başınıza gelmeyeceğini düşünebilirsiniz ama yanılıyorsunuz. Ben de öyle düşünmüştüm. Lütfen anlatacaklarımı dinlemeye devam edin.
Birkaç hafta önce erkek arkadaşım ailesini ziyarete gittiği için şehir dışındaydı. Ben de kendi dairemde kalıyordum. Tek başıma vakit geçireceğim için biraz heyecanlıydım. Gerçi kanepemi arkadaşım Katie'ye teklif etmiştim çünkü o dönem kalacak bir yeri yoktu. Ona her zaman benimle kalabileceğini söyledim fakat bu hafta sonu özellikle kalmalıydı. Evde sadece biz olacaktık ve Katie erkek arkadaşım şehir dışında olduğundan kendini garip hissetmeyecekti. Ayrıca eski günlerdeki gibi eğlenceli bir kız gecesi de yapabilirdik.
Bir Cuma gecesiydi ve ben de yoğun bir iş gününün ardından eve gelmiştim. Oldukça yorgun olmama rağmen Katie'ye istediği zaman gelebileceğini söyledim. O ise geç saate kadar bir arkadaşıyla dışarıda olacağını ve büyük ihtimalle onda kalacağını söyledi. Tamam dedim ve yorgunluğun etkisiyle erkenden yattım.
Erkek arkadaşımla birlikte yaşayalı yaklaşık bir yıl olmuştu ve bu nedenle geceleri evde birinin olmasına alışmıştım. Karanlıkta yalnız olmaktan her zaman korkmuşumdur; o nedenle dairenin tüm ışıklarını açtığımı, ana kapıyı iki kere kilitlediğimi ve televizyonu açık bıraktığımı itiraf etmeliyim. Kabul ediyorum, korkağın tekiyim.
O gece saat on bir gibi uyuyakaldım ve saat birde Katie'den gelen bir mesajla uyandım. Mesajda "Kalmaya gelebilir miyim? Gidecek başka yerim yok." yazıyordu.
Ona tabii ki gelebileceğini ama eve vardığı zaman beni aramasını çünkü muhtemelen tekrar uyuyakalacağımı yazdım. Katie ise beni hiç rahatsız etmeden sessizce gireceğini söyleyerek kapıyı kilitlemeden bırakmamı istedi. Bu konuda biraz tuhaf hissettim çünkü gecenin karanlığı ve yalnızlık beni paranoyaklaştırmıştı. Ama kendimi burasının güvenli bir mahalle olduğu konusunda ikna etmeyi başardım. Katie'ye kapıyı kilitlemeden bırakacağımı yazdım.
Kız "Teşekkür ederim. Yakında görüşürüz." diye cevap verdi.
Bense "Tamamdır. Eğer son geldiğinde kaydetmediysen adresimi gönderiyorum." yazdım.
Katie daha önce sadece bir kez evime gelmişti ve buraya vardığında apartmanı şaşırıp beni arayarak uyandırmasını istemiyordum. Cep telefonum elimde uykuya daldım. Işıkları açık bırakmış ve her ihtimale karşı yatak odamın kapısını kilitlemiştim.
Sabah saat yedi civarında uyandım ve banyoya gitmeye hazırlandım. Telefonumu kontrol ettiğimde gece saat bir buçukta Katie'den mesaj aldığımı gördüm. "Geldim." yazıyordu.
Oda kapımı açtım ve etrafa göz gezdirdim. Katie ortada yoktu ama kanepedeki battaniye bozulmuştu. Kız gece burada kalıp sabah işe gitmek için erkenden ayrılmış olmalıydı. Ayılmak için kendime bir kahve yaptım. Geri döndüğümde oturma odasındaki halının her yerinde çamurlu ayakkabı izleri olduğunu fark ettim.
"Lanet olsun Katie!" dedim içimden.
Ortalığı temizlemek için kağıt havlu almaya gittim ve izlerin yatak odama doğru yöneldiğini gördüm. Kapıdan zemine kadar çamurlu el izleri vardı ve çoğu odama ait kapı tokmağının üzerindeydi. Endişelenmiştim. Doğruca ön kapıya koştum ve kilitledim. Bir şeyler yanlıştı. Ters giden bir şeyler olmuştu, biliyordum ama neler döndüğünü kavrayamıyordum.
Katie'yi aradım ama ulaşamadım. Belki de ona bir şey olmuştu ya da sarhoş halde bir yerde sızmıştı ama iyi olup olmadığını öğrenmek için onunla konuşmalıydım. Üç defa daha aradım ama cevap alamadım.
Çamur dairemi kötü kokutmuştu. Koku çürümüş sebze gibiydi. Ağlayıp Katie'nin annesini aradığımı hatırlıyorum. Onu endişelendirmek istemedim ama içimdeki kötü hissi durduramıyordum. Sonunda annesine ulaştım. Kadın, Katie ile birlikte olduğunu söyledi. Durumu iyiydi.
Rahatlamıştım. Tam derin bir nefes alacaktım ki annesi Katie' nin önceki gece dışarıdayken soyulduğunu ve geceyi hastanede geçirdiklerini söyledi.
Şok olmuştum. "Ne oldu? Bu ne zaman yaşandı?" Katie evimden hastaneye nasıl gitti? Onu ben götürmeliydim." dedim. Bunlar yaşandığı sırada uyuduğum için kendimi suçlu hissettim.
Annesi sorularım üzerine şaşırmıştı. "Senin evinden mi? Hayır. O dün gece direkt hastaneye geldi. Şu sana bahsettiği arkadaşı John'la birlikteydi. Gece komedi kulübünden ayrılırken adamın birinin kafasına vurduğunu ve onu arabaya sürüklemeye çalıştığını söyledi. John adamı Katie'yle gördüğünde müdahale etmiş ama adam Katie'nin çantasıyla oradan uzaklaşmış. Telefonu, cüzdanı, kimliği kısacası her şeyi gitmiş. Tanrı'ya şükür ki John oradaydı. Onu doğruca buraya getirdi".
O an kalp atışımı kulaklarımda duyabiliyordum.
"Bu ne zaman oldu? Dün gece saat kaçta?" dedim.
Annesi duyamadığım bir şeyi muhtemelen John ya da hemşireye sordu.
"Dün gece saat on iki civarında diyorlar." diye seslendi kısa bir aranın ardından.
Aniden içimi büyük bir dehşet kapladı. İliklerime kadar ürperdim. Bu dün geceki Katie'nin mesajından önceydi.
Telefon elimde aniden titreyince korkudan sıçradım. Ekrana baktığımda mesajın Katie'den geldiğini gördüm.
"Buradayım, kapının dışındayım. Beni neden dışarıda bıraktın? Sadece arabamdan bir şey almak için gitmiştim. Beni içeri al." yazıyordu.
Katie'nin annesinin sesi telefondan hala geliyordu. Onun benimle konuşmak istediğini söylediğini duymuştum. Ama dikkatim tamamen başka taraftaydı artık. Telefonu kapayıp evimin kapısına baktım. Mesaj atan kişi her kimse aramızda sadece bu çelik yapı vardı.
Hızla yatak odama ilerledim. Katie'nin telefonu beni aramaya başlamıştı ve kapımdaki yabancı bana içeri gelmesine izin vermem için mesaj atıyordu.
Sonunda defalarca çığlık attım:
"SEN KATIE DEĞİLSİN!"
Hemen polisi aradım ve onlar varıncaya kadar kendimi yatak odama kilitledim. Ekipler kimseyi bulamadı. Evi bir süreliğine terk ettim. İlerleyen günlerde Katie cep numarasını iptal etti çünkü tuhaf aramalar ve her seferinde gelen aynı mesaj beni rahatsız etmeye devam ediyordu:
"İçeri girebilir miyim?"
Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Çeviri, takipçilerimden Esma Yılmaz'a (depented) aittir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Hikayeleri & Creepypasta (Cem'den Dinle)
Terror"Işıkları açtığında dehşete düştü. Okuyabildiği sadece üç kelimeydi: Lütfen bize gel." Biraz korkmak istiyorsan doğru yerdesin. Karanlıkta, belki bir ateş başında anlatılacak birbirinden ürkütücü korku hikayeleri hazırladım sana. Gece rahat uyuyamay...