"Eğer ben sahip olduklarım isem... ve sahip olduklarımı kaybettiysem, kimim ben?" Alman psikolog Erich Fromm.
Okul kapısının önüne yaklaşan, camları dahi siyah film kaplı aracın kimi almaya geldiğini herkes biliyordu, Kim Jongin duvarın tepesine oturmuş tek kulağında kulaklığıyla elindeki kitabı okurken etrafında dönen fısıldaşmaları duymuyormuş gibi davranmaya devam etti.
"Hey Jongin, o araba seni beklemiyor mu?" Jongin en yakın arkadaşlarından birinin sigarayı yere atıp ayağıyla ezdiğini ve tek kaşı havada onunla konuştuğunu gördü, uyuşuk bir gülümsemeyle tek omzunu silkip "Biraz daha beklesin," dedi, "şu bölümü daha bitirmedim." Arkadaşları komik bir şey söylemiş gibi yüksek kahkahalarla güldüler, birbirlerini iterek boş muhabbetlerine devam ettiler, Sehun adındaki bir çocuktan, onun gay olduğuna dair dolaşan bir söylentiden bahsediyorlardı. "Ne olmuş gerçekten gay ise?" diye sordu Jongin, böyle pis muhabbetlerden hoşlanmazdı. "Bir şey olmuyor, sadece harbi yakışıklı çocuk," dedi az önce sigarasını ezen, bir kez daha gülüştüler. "Sen altta olurdun," dedi biri ve bu sefer daha yüksek tonda bir kahkaha koptu arlarında, Jongin de sırıttı, bir sayfa daha çevirdi. Gözleri kitaba odaklıydı ama zihninin gerilerinde Sehun'a ait arşivleri karıştırıyordu, hiçbir şey bulamadı. O kadar da önemli biri değilmiş demek ki diye düşündü ve gözleri kelimelerde gezdi yine, çoktan aklından uçup gitmişti bile Sehun.
Sonunda duvardan atlayıp da kitabı boş çantasına attığında buluşmaya çoktan yarım saat geç kalmıştı. Her zamanki tavrıyla arkadaşlarına yukarıdan bakıp "Ben kaçıyorum," dedi, "siz boş muhabbetinize devam edebilirsiniz." Arkasını döndü ve tek omzundan sarkan çantasını düzeltme gereği duymadan arabaya ilerledi.
"İyi akşamlar efendim," şoför Jongin'e dikiz aynasından selam verirken Jongin onun yüzüne bile bakmaya tenezzül etmeyerek eliyle geçiştirdi, "Bir an önce gidelim."
"Nasıl isterseniz efendim." Jongin yüzüne yerleşen kendini beğenmiş gülümsemesiyle, "Elbette, diye mırıldandı. "Elbette ben nasıl istersem."
Jongin çok gösterişli olmamakla birlikte kaliteli olduğu her yanından akan restorana girerken elleri ceplerinde, kravatı bozulmuş ve saçları dağılmıştı, kendi yaş grubu içerisinde bu haliyle ne kadar hoş gözüktüğünü biliyordu ama böyle bir ortamda yakışık almıyordu öyle ki o da pek ala bunun farkındaydı. "Jongin!" Bayan Kim onu gördüğü gibi yüzündeki geniş gülümsemesiyle ayağa fırladı, özlediği oğluna kocaman bir kucak vermek için kollarını açmıştı ki Jongin yüzünde memnuniyetsiz bir ifadeyle, "Merhaba anne," dedi ve sandalyesine oturdu. Bayan Kim bozuntuya vermeyerek gülümsemesini küçülttü ve yerine geri otururken bir garsonu çağırdı. "Trafiğe mi takıldınız?" dedi sevimli bir gülümsemeyle ve Jongin'i beklerken ikram aldığı şarabından bir yudum içti. "Hayır," diyerek omuz silkti Jongin, garsonun önüne bıraktığı menüyü inceliyordu. "Anladım," Bayan Kim her zamanki gibi Jongin'den herhangi bir tepki alamayacağını anlayarak şimdilik denemekten vazgeçti, yemekleri sipariş ederken en azından ne istediğini sorabilirdi. Fakat beş dakika sonra garson gelip de siparişlerini almak istediğinde Jongin annesine konuşma fırsatı vermeden pekin ördeği ve beyaz şarap istediğini söyledi, Bayan Kim de kurumuş boğazıyla usulca "Aynısından, lütfen," diye mırıldandı, garson gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
büyüme sancıları arasında bir avuç nar - kailu
Fanfictionbüyüme sancıları arasında bir avuç nar \ kailu \ fantastik, bildungsroman \ pg-13 \ 43k