İzmir’den, Fransa’ya; Fransa’dan İstanbul’a uzanan bir masal...
Özgüven, bir kadının en güçlü silahıdır. Özgüvenini kaybetmiş, kendini koca bir "hiç" olarak görmeye başlamış her kadının geçmişinde, geleceğinin temellerini sağlam adımlarla atmasını engellemiş, tüm umudunu kırmış bir öküz vardır.
Şebnem Gürsoy.
Güzelliğin sözlükteki tanımı, Selim İnan'ın deyimiyle 'artık' adeta ayaklı bir özgüven deposu.
Özgüveni kazanmak, bir kadın için oldukça zor; kaybetmek ise bir o kadar kolaydır.
Şebnem Gürsoy için bu durum biraz farklı işlemişti...
Çocukluğunda gördüğü, çirkin ve alay içerikli muamele onu yıllarca aynalara küs yaşatmış, evden dışarı çıkmaya çekinir bir hale getirmişti. Tabularını yıkıp, kendinde dışarıya çıkma cesaretini bulduğunda ise Selim İnan ve arkadaşlarının girdiği zalim iddianın kurbanı olmuştu.
Şebnem'in yolu, onu düştüğü çukurdan çekip çıkaran, öz kardeşleri gibi sevdiği Kainat ve Almilla ile birlikte Fransa’dan, İstanbul'a düşer. Yani varlıktan, yokluğa... Üç arkadaşın hayatının birden değişmesini sağlayacak olan İstanbul; karşılarına, isteseler yada istemeseler bile hayatlarının bir kısmını geçirecekleri üç adamı çıkarır. Selim, Can ve Özgür...
Üç genç kadının, İstanbul cezası...
Bir İstanbul Masalı...