Elimi tut ve bırakma.
Yanımda dur ve gitme.
Kocaman sarıl ve üzülme.
Aşkla bak ve gülümse.
-P.Y.-
Şehrin sokaklarında geziyordum. Ne kadar değişmişti insanlık. Namus, haysiyet, gurur... Hepsini kaybetmişti. Biri birini bıçaklasa kim elindeki kahveyi bırakıp gelirdi ki?
Hepimiz katiliz aslında. Bilerek öldürüyoruz doğayı. Geri dönüşü olmayan bir yerdeyiz. Her gün toprak atıyoruz sadece.
Eve giderken bir yandan da beni yürütmek zorunda bırakan bugünkü çocuğa saydırıyordum. Berkay bisikleti ile yanımdan geçeli çok olmuştu. Allah bilir eve bile varmıştır. Benim daha on yada on beş dakikalık yolum var ama bu uyuşukluk halimle daha da artar. Ulan! Günümün içine ettin ve! Sabahki çakma polise beddua etmeye başladım. İnşallah su içerken aniden gülersin de su burnuna kaçar. İnşallah dondurma kabından sarma çıkar. İnşallah koşarken ayak serçe parmağını masaya çarparsın. İnşallah ailen evde boya yapıyordur da senin en sevdiğin giysilerin boya olur. Kuş sıçsın üstüne ! Ay bu kadar beddua yeter. İnşallah hepsi de tutar. Amin.
Emre Aydın - Belki bir gün özlersin.'i dinlerken hem de soğuk havayı unutmaya çalışıyordum. Okula giderken yağmayan yağmur şimdi yağacak gibi. İnşallah yağmaz. Islanıp hasta olmayı hiç istemiyorum. Aman ya. Şarkı biter bitmez burnuma bir damla düşünce sinirle havaya kızdım. Adımlarımı sıkılaştırıp yoluma devam ettim.
Yağmurdan sırılsıklam olmuş bir şekilde apartman kapısına gelince derin nefes aldım. İyi güzel zatürre de olduk. Hadi hayırlı olsun. Ya ne güzel bir gün geçirdin öyle kızım ya. Harika !
Çantamdaki anahtarı çıkarıp kilide sokacağım sırada biri arkamdan gelip beni itince şok olmuş bir vaziyette itene baktım. Genç bir çocuk soluk soluğa, aceleyle etrafa bakıyordu.
"Ne oluyor ya? Ne istiyorsun?" sinirle çıkıştım ona. Etrafa bakması bitip bana bakınca keşke bakmasaydı dedim. Heyt be o ne öyle. Allah neler yaratıyor be!
"Çabuk aç şu kapıyı hadi!" diye sertçe çıkıştı bana. Höst ne diyorsun sen? Tamam yakışıklısın ama saygısızsın da. Karşımdaki hadsize sinirle baktım.
"Açmıyorum kapıyı ya! Ne oluyor kardeşim? Kimsin sen ya?" Dediğimde sinirle bana baktı. Ve elimdeki anahtarı alıp kilide soktu. "Sen açmazsan ben açarım!" deyip şak diye kapıyı açtı. Etrafa tekrar kontrol edip beni ve kendisini içeri attı. Sırtım sert duvara çarpmıştı ve kendisi ile burun burunaydık. Derin nefes alış verişini hissedebiliyordum. Gözleri dudağıma kayınca bir hışımla ittim onu.
"Höst ne yapıyorsun sen be! Anlat bakalım neler oluyor?" Kollarımı birleştirip onun anlatmasını bekledim. Küçük bir sırıtış yer edindi yüzünde. Yaslandığı duvardan ayrılıp bana doğru geldi. Bu çocuk niyeti bozmuş gibi kaç Hilal kaç!
"Tamam anlatacağım ama önce sen dışarıda birini arayan var mı bak. Varsa beni sorarlarsa yok görmedim de. Hadi." Çapkın bir şeklide yanıma gelip saçıma dokununca eline sertçe vurdum. Ne oluyor aslanım ? Hayırdır? "Neden yapacakmışım ki?" deyip bu sefer ben sırıttım. Bok yaparım.
"Çünkü... Meraklı birisine benziyorsun ve neden burada olduğumu da merak ediyorsun. Eminim anlatmazsam meraktan çatlarsın." Yine sırıttı alayla. Doğru mu doğru. Ama yok... Benden istediği şeyi alamayınca konuşmasına devam etti. "Yahu alt tarafı bakıp yok diyeceksin. Hem fena mı iki iyilik yapmış olursun" hafifçe gözlerimi kısıp düşünmeye başladım. "Lütfen..." deyince vicdanım da rahat etmez diye tamam dedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Kanadında
Teen Fiction"Hop ! Ne yapıyorsun sen ya! Güpegündüz hırsızlık bu yaptığın! Çabuk bırak bisikletimi. Vallahi hırsız var diye bağırırım." Karşımdaki genç bana nefes nefese bakıyordu. "Ya ben polisim ve aracınıza ihtiyacım var. Çabuk ver. Gelicekler şimdi. " "Ge...