Çok korkarsın sen karanlıktan hatta ağlarsın geceleri çünkü sen ışığı seversin. Sen merak etme güzel gülüşlüm nasıl bana o gün hayat olduysan ben de sana ışık olurum. Bir ömür.
-P.Y.-
Geçmişe gidip neyi düzeltmek isterdiniz? Tek bir şansım olsaydı o da babama "Git." demeyi istemezdim. Son kavgamız ya da son konuşmamız olacağını kim bilebilirdi ki? En büyük pişmanlığım.
O hep işi ile meşguldü. Hayatım boyunca da hep öyle oldu. Uzun seyahatlere çıkan bir mühendis. Oradaki şantiye, buradaki şantiye... Mezuniyetime gelememişti Dubai'deki işi aksamıştı.
Ama yine de her eve geldiğinde evdeki neşeli halim hiç eksilmezdi.
Bir keresinde annem nöbette hastaneydi. Geceydi. Çok kötü bir kâbus görmüştüm. Yataktan ağlayarak fırladığımı hatırlıyorum. İçeri geçtiğimde babam masada kağıtları ile meşguldü. Berkay da uyumuştu. Ağlayarak yanına gitmiştim. Çok kötü bir kabus gördüğümü ve korktuğumu söylemiştim. O ise elimdeki tavşanımı elimden koluma alıp tavşanımı sarılıp uyumamı söylemişti. Yine ona korktuğumu söylemiştim. Bu sefer bana bağırmıştı. "Görmüyor musun çalışıyorum? Git başımdan. Yetiştirmem gereken sunumlar var. Büyüdün artık seni kovalayan ve yiyecek olan pev yok. Yatağına git uyu. Seninle uğraşamam." Aklıma kazınmış ve çıkmayan bir söz "Seninle uğraşamam." Ah üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala canımı yakıyor.
Bana bağırdıktan sonra odama gidip ne kadar ağladığımı bilmiyorum. Ya babam sesimi duymuş mudur?
O olaydan sonraki gece anneme sımsıkı sarılarak uyumuştum. Ona beni bırakmaması için yalvarmıştım. O da söz vermişti. Ve Güneş ana her zaman sözünü tutar.
Gözümden düşen yanağıma düşen yaşı silip elimdeki mavi tavşanımı (Halley) bırakıp geçmişi unutmaya çalıştım. Anlaşıldı bugün babamı ziyaret etmem lazım. Dolaptan elime aldığım bir siyah pantolonu ve siyah üzerinde yıldız ve bir tane ayın olduğu sweatshirtümü giydim. Saçımı da tarayıp dağınık bıraktım. Çantama tavşanım Halley'i koyup telefon ve kulaklığımı da alıp odadan çıktım.
Bugün cumartesiydi annem evdeydi. Çağrı'nın eve gelmesinin üzerinden dört gün geçmişti ve ona söylememiştim. Yani söyleyemezdim. Ama bisikletimi söylemiştim bana kızmıştı ama sonra o adamların bana bir şey yapabileceği ve yapmamış olması aklına gelince kızmayı bırakıp sıkıca sarılmıştı. Bisiklete gelirsek yani yok ortada. Çakma polis getirmedi. Gitti mavişim. Çağrı'ya gelirsek o da hiç gelmedi ama verdiği numaradan WhatsApp taki profiline bakmıştım ve çeteye de göstermiştim. Buse tabii bayılır gibi oldu diyebilirim. Salak ya erkek ki yakışıklı erkek deyince değişen bir yapısı var. Bizimkiler ise bir günde yaşadığım olaylara karşı beddua aldığımı ve tuttuğunu söylüyorlar. Onlar da yaşadıklarıma şaşırdılar. Ay resmen ekşın çekiyorum.
İçeri geçtiğimde Berkay televizyon izliyordu. Salak ya. Yatıp kalkıp televizyon izliyor.
Annem ise mutfaktaydı. Yemek yapıyordu. Arkası bana dönüktü. Hemen sinsice yaklaşıp arkasından sarıldım. Yine bir çığlık attı. Ve ardından koluma cimcik attı. "Ya anne bir gün cimcik atmazsan olmaz değil mi?" Her gün bunu yaşıyordum. Acı vericiydi.
"Sen bana gizlice sarılırsan daha çok kolun acır. Nereye böyle?"
"Dışarıya! Biraz işlerim var. Kırtasiyeye gideceğim falan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Kanadında
Ficção Adolescente"Hop ! Ne yapıyorsun sen ya! Güpegündüz hırsızlık bu yaptığın! Çabuk bırak bisikletimi. Vallahi hırsız var diye bağırırım." Karşımdaki genç bana nefes nefese bakıyordu. "Ya ben polisim ve aracınıza ihtiyacım var. Çabuk ver. Gelicekler şimdi. " "Ge...