Yeni bir gün, yeni bir pazartesi.
Doktor Yılmaz'la görüşmeyeli tam 1 ay olmuştu. Ne hastaneden aramışlardı, ne de ben kendimi iyi hissetmiştim.
İçimdeki fokurtuları kimseye anlatamadığım 1 ay, benim için tam anlamıyla bok gibi geçmişti. Annem ne kadar bana yaklaşmaya çalışsa da, terapistimle ilişkimi kesmesinden ötürü ona mesafeli yaklaşmaya çalışıyordum. Bana iyi gelen herşeyi yıkıp dağıtmaya programlıydı sanki. Her enkazın altında annem varmış gibi hissetmiyor değildim.
Okul yolumu son 2 3 haftadır kendim yürüyerek tutuyordum. Her sabah annemin beni okula bırakması, yavaştan aramızdaki buzları eriteceğini hissettiriyordu.
Okuldaki düzensiz programlar yüzünden hiç bir derse odaklanamamıştım bugün. Üniversite tercih hakkında konferans vermeye gelen bir ekip, tüm okul gününün yarısını silip süpürmüştü. İyi hoş, arkadaşım olsa belki ders kaynatmak hoşuma gidebilirdi. Ancak etrafımda birisini bulamayınca mecburen ders dinlemeyi seçiyordum.
Bomboş okul koridorunda yürürken kantin kapısının önünde Buse ve hastanede karşılaştığım çocuk gözüme takılmıştı. İkisininde davranışları çok samimiydi ve aklımdan sevgili olma ihtimalini çıkaramamıştım. 'Afra, yürü ve kendi işini gör' diyerekten hızlı adımlarla tuvalete ilerledim.
Elimi yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra bir miktar havlu kağıt koparıp yüzümü kuruladım. Ardından gelen kapı açılma sesiyle irkildim. İçeri giren Buseydi.
"Hey Afra, uzun zamandır görüşemiyoruz. Nasıl gidiyor?"
Uzun zamandır görüşemiyoruz Buse ve uzun zamandır hayatım bok gibi gidiyor. Diyemedim.
"Stabil, senin?"
Gülümseyerek bana iyice yaklaştı ve parmağını saçıma doladı.
"Aslında çıkışta bir yerlerde oturup vakit mi geçirsek? Uzun zamandır birşeyler paylaşacak arkadaş arıyorum kendime. Üstelik seni Batuhan ile tanıştırmış olurum, o kesin gelir. Kendisi erkek arkadaşım."
Vay be! Demek hastanede bana peçete uzatan yardımsever çocuğun adı Batuhan'mış.
" Aaa.. Aslında çıkışta halletmem gereken bir işim var, ertelenecek olsa seninle bir kahve içebilirdim. "
Bir parça gülümseyerek tuvalet kapısına doğru ağırca yürüdüm.
"Evet, tabi anlıyorum. Başka bir sefere o zaman."
Gerçekten içimdekilerini birileriyle paylaşmam benim içimde iyi olurdu ancak Batuhan hakkında net birşey düşünmediğim için kendimi Buse'ye onun yanında anlatmayı doğru bulamamıştım.
"Aynen, sonra görüşürüz!"
Tuvalet kapısını açarken kapının dibinde Batuhan'ı sırtını duvara yaslamış olarak beklediğini gördüm. Hızlıca yanından geçip sınıfa doğru ilerledim.Boş bir günün ardından yavaşça evin yolunu tutuyordum. Kulaklıklarım kulağımda, hava yağmurlu, tam beni anlatan bir moddaydı.. Telefonumun çaldığını farkettim ve arayanın Buse olduğunu duydum.
"Alo?"
"Şey, Afra. İşini hallettikten sonra buluşmamız mümkün mü? Çok moralim bozuk, diğer kızları aradım ancak bahane buldular. Sende bulmazsın değil mi?"
Vay be! Demekki Buse beni kendine yakın hissediyordu. Seneler sonra ilk defa yakın bir arkadaşım olmuştu. Cidden.
" Tamam, ben seni aradığımda Manolya kafede buluşalım mı? Hani bizim okulun arkasındaki. "
"Tamam. Çok teşekkür ederim. Aramanı bekliyorum. Görüşürüz."
Şaşkınlık içinde telefonumu kapattıktan sonra gökyüzüne kaldırdım başımı. Yağmur damlaları suratıma 'şıp şıp' damlarken, kulağımdaki müziğin ruhuma dokunuşunu hissettim.
Gelsin, hayat bildiği gibi gelsin.
İşimiz bu yaşamak
Biraz öyle böyle oyalandıktan sonra, telefonumdan Buse'yi aradım ve hızlı adımlarla kafeye doğru yürüdüm.
Kafenin girişinde telaşlı bir hale bürünmüş Batuhan'ı gördüm. Beni görür görmez, ilk sağıma sonra soluma baktı.
"Afra, Buse nerde?"
"Bilmiyorum. Senin bilmen gerekmiyor mu?"
"Okul çıkışında ayrıldık. Yarım saat önce kafede buluşacağımıza dair sözlenmiştik. Telefonlarımı açmadı, beklemekten başka birşey yapamıyorum çünkü sıçtığım ev adresini bile bilmiyorum."
Batuhan'ın bu telaşlı hali beni de telaşlandırmıştı. Buse moralinin bozuk olduğunu ve telefonda da gelmek üzere olduğunu söylemişti. Kafamdaki yapboz parçalarını birleştirmek için Buse ile konuştuklarımı bende Batuhan'a anlattım.
"Nerde bu kız? Neden bana moralinin bozuk olduğunu söylemedi? Of Buse of!"
"Batuhan biraz sakin olup herhangi bir masaya geçmeye ne dersin? İnsanlar bize bakıyor.
" Oturacak havam yok şuanda, okulun çevresine gidip Buse'nin gelmesini bekleyeceğim. Napayım şimdi oturup bön bön çay mı içeyim? "
"Anlıyorum. Peki.. Şey.. Kendin bilirsin. Görüşürüz. Buseye ulaştığında işimin çıktığını ve gitmek zorunda olduğumu söyler misin?"
Son cümlemi duyduğundan bile emin değildim çünkü hızlı adımlarla okula doğru yürümeye başlamıştı. Cebimden telefonumu çıkartıp Buse'yi aradım.
"Hey, Buse. Nerdesin? Ben kafeye geldim, Batuhan seni arıyor meraktan deliye dönmüş halde. Eğer gelmeyeceksen söyle çünkü eve gitmem gerek."
Biraz ani ve sert bir şekilde telefonu açsamda, aslında onu ararken bile açacağını düşünmediğimden ne söyleyeceğimi bile düşünmemiştim.
"Afra, özür dilerim. Beni sadece 5 dakika bekle. Lütfen hemen geliyorum. Görüşürüz. "
Sinyal sesini duyduğumdan telefonu hızlı bir biçimde kapattığını anlamıştım. Cam kenarında herhangi bir masaya oturup Afra'yı bekledim.
Yaklaşık 7 8 dakikadan sonra Afra gelmişti. Ve düşündüğümden çok, çok mutluydu.
" Heeey! Kusura bakma. İzimi Batuhan'a kaybettirmem gerekiyordu çünkü bahane arıyordum aslında seninle buluşmak için. Senin hakkında bir takım şeyler duydum ve bunları ciddi bir şekilde konuşmak istiyorum. Arkadaşça."
BİR DAKİKA?
NE!
Allahım lütfen terapiste ve diyetisyene gittiğimi öğrenmiş olmasın.
" Be-benim hakkımda mı? Öğrenecek hiç birşeyin yok. "
Lanet olsun neden gerildiğim anlar kekeliyorum!
" Pekala Afra, bunu istersen milkshakelerimizi içerken konuşalım. "
Buse eliyle garsonu çağırdıktan sonra masadaki elimi tuttu ve kısık bir ses ile fısıldadı.
" Merak etme. Bu ikimizin arasında kalacak olan bir sır."
-
Eve geldiğimde çok yorulmuş olduğumu farkederek kendimi banyoya attım. Bugün yaşadıklarımı düşünemiyordum. Buse hayatım hakkındaki herşeyi öğrenmişti. Ama nerden, nasıl?
Terapiste ve diyetisyene gittiğimi annem, okuldaki müdür yardımcıları, ve tabiki doktorların dışında kimse bilmiyordu. Kim neden böyle birşeyi Buse'ye söylesin ki? Bunu kesinlikle özen ve titizlikle Buse araştırmış olmalıydı.
Banyodan çıkar çıkmaz bilgisayarımı açtım ve Facebook'a girdim. Acilen bir şekilde Dr. Yılmaz'a ulaşmam gerekiyordu çünkü elim ayağım dolaşmış bir biçimdeydi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Annem evde yoktu ve kendime zarar verecek herhangi bir harekette bulunmamalıydım. Onun içinde bir şekilde Dr. Yılmaz'a anlatıp, ondan yardım istemeliydim.
Facebook' a 'Aykut Yılmaz' yazıp, arama seçeneklerine tıklamıştım.
EVET! BU O! ULAŞMIŞTIM!
Hızlıca profiline tıkladıktan sonra hayatımın şokuyla karşılaşmıştım.
Bu saatten sonra çığlıklarımı komşular bile engelleyemez.
1 ORTAK ARKADAŞ: BUSE IRMAK
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Zayıf Noktam
ChickLit"Sen kendine bakıyor musun aynada Afra? Kilolarından utanmıyormusun gerçekten? Ben senin yerinde olsam çoktan intihar etmiştim bile! Sahi, 120 var mısın? Neden okuyorsun ki bu cüsseyle bir yere gelemezsin." Oğuz'un gözlerine bakakaldım öylece. Beni...