Sade bir fırtınanın yıktığı hayatlardan biriydi onunki.
Leyla ;zümrüt gözlü masum bir kızdı. Gözlerinin içindeki acı, ta kırk kilometre öteden okunabilirdi.
Hayatta babasından başka kimsesi yoktu ki babası da kötülükten başka işe yaramazdı.Kader onu Tufan'ın eline atıverdi. Kurtuldu sayılmazdı hatta daha fazla acı çekecekti. Dahası kan kusacaktı.
Tufan ; orman gözlü acımasız bir adamdı. Gözlerinin içindeki nefret, ta kırk kilometre öteden okunabilirdi.
Hayatta kimsesi yoktu. Leyla gelince kendisine meşgale buldu. Başkalarına bilerek kan kustururken onun kustuklarından haberi yoktu.___↕️
Genç adam dizindeki laptopla ilgilenirken bir yandan kahvesini yudumluyordu. Derin araştırmalar yapmayı seviyordu ve programlarını bu belirliyordu.
"Tufan bey" diye seslendi salonun kapısında bekleyen kadın.
Gözlerini laptoptan ayırmadı adam. "Söyle Günay."
"Özcan adında biri sizinle görüşmek istiyor." dedi kadın yutkunarak. Gerçekten karşısındaki adamdan korkuyordu.
"Mevzu neymiş?" dedi sert sesiyle adam.
"Randevu almak istiyor."
"Şimdi görüşmek istemiyorum. Akşam saat tam yirmi on beşte burada olsun. Yoksa yüzüne bile bakmam." dediği an kadın sessiz adımlarla ortamı terkedip bahçeye çıktı.
Kamelyada saatine baktıktan sonra etrafı süzen adamın yanına varan kadın Tufan beyinin dediklerini birebir ilettiğinde adamın yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi.
" Sahibin çok keskin bir beyefendi herhalde. On altı geçe burada olsam görüşmez mi benimle?"
"Siz bilirsiniz Özcan bey ama sahibim katı biri. Size tavsiyem beş dakika önce burada olmanız ve konuşmalarınıza dikkat etmeniz. Hoş olmayan şeyler yaşabilirsiniz." dediğinde adamın gülümsemesi soldu.
Hızla ayaklanıp "Gideyim ben o zaman." diye mırıldanıp kendini kamelyadan attı. Arkasından "İyi günler" diyen kadına bile bakmadan oradan uzaklaştı.
Kadın eve girdi ve sessiz adımlarını mutfağa yönlendirdi.
Tufan elindeki kupayı dipledikten sonra sehpanın üzerine koydu ve laptopu kapattı. Gözleri duvar saatine kaydığında akrebi altıda yelkovanı dokuzda gördü.
Laptopu da sehpanın üzerine koyduktan sonra hızla ayaklandı ve seri adımlarla merdivenlere ulaştı. Merdivenlerin yanındaki lambiri görünümlü kapıyı açıp aşağıya inen basamakları takip etti.
Orası onun atölyesiydi ; bombalar yaptığı, planlar kurduğu bir ölüm dairesiydi.
Aynı zaman diliminde başka bir yerde zar zor nefes alan bir kız vardı. Yeşil gözlerini korkuyla kırpıştırırken nefesi kendisini boğan kız çaresizliği son damlasına kadar yaşıyordu.
Hızla çarpışan kapı sesiyle irkilirken gözleri yanına gelen babasıyla buluştu. "Napıyorsun sen burada?" dedi sert ses tonuyla adam.
Sessizliğini korumayı tercih etti kız.
"Git hadi odana." diyen adama uyup korkak adımlarını odasına yönlendirdi.
Kapıyı kapatıp arkasına çöküverdi. Gücü her geçen gün tükeniyordu. İçinden geçen ise hayatının daha ne kadar kötü olabileceğiydi.
Akşam tam yirmi on beş olmuştu ve Tufan evinin salonuna misafirini karşılamak adına girmişti.
"Hoşgeldin" dediğinde adam ayaklandı ve elini uzattı. Tufan adamın havadaki elini umursamadan koltuğa oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan(Kusan Ve Kusturan) #Ulrem | +18
General FictionKan kusan bir kanser hastası... Kan kusturan bir seri katil.... Ruhsuz bir baba hasta kızını bir leş karşılığı satsa ne olurdu?