Zaman Belirsizdir

59 4 3
                                    

Yakut 23 yaşında, üniversiteyi yeni bitirmiş, ailesi uzun zaman önce ölmüş ve tek yaşayan bir genç. Hayatın anlamı onun için büyük bir önem arz ediyor ve bunu şuana kadar bulamadığını düşünüyor. Günlük rutinlerden ve evde durmaktan sıkılan Yakut, en sonunda bir gün ufak bir gezintiye çıkmaya karar verdi. Yakut, rota belirlemeksizin adımlarını öylece bırakmış ve yürüyordu. Etrafına, etrafında yaşanan olaylara bakarak bunlardan anlamlar çıkarmaya çalışıyordu. Hırsızlıklar, yardımlar, saldırılar, dayanışmalar, kötülükler, iyilikler... Dünyada çok küçük bir lokasyonda bile bunların hepsine rahatça rastlayabiliyordu. Adımlarına devam etti. Kalabalık ama bir o kadar da tehditkar hissettiriyordu atmosfer. Her an başına sevinç verici bir olay ya da pişmanlık duyacağı bir olay gelebilirdi. Bu düşünceler kafasında dolaşıp duruyordu her zamanki gibi... Ama tüm bunların ne anlamı vardı? En azından onun için... Tüm bunlar asla tahmin edilemeyecek bir sonun ödülleri veya cezalarını mı belirliyordu? Yoksa tamamen anlamsız mıydı? Yürümeye devam ederken, şafağın aydınlığı yerini alacakaranlığın sessizliğine bırakmıştı. Kalabalık ortam neredeyse tamamen ıssız bir atmosfere dönüşmüştü. Yakut kamp yapma düşüncesi ile Korçam Ormanı'na ilerledi. Çok büyük bir orman değildi. Çantasından yüksek ışık kapasitesi olan fenerini çıkardı ve çadırını kurdu. Ateş yakıp biraz da yemek pişirip karnını doyurdu. Sonrasında uyumak için çadırına geçti. Tek başına, karanlık, sessiz, ıssız bir yerde tonlarca düşünce ile birlikte günü bitiriyordu. Daha anlamlı olabilecek hayatını aramak amacıyla yeni bir güne başlamak için...

Yakut, sabah kuşların şarkı söylermişcesine sesleriyle uyandı. Rutinlerinden ayrılmak ve yeni bir hayat anlamı aramak için çıktığı bu gezide bu sabah farklı şeyler yapmayı planlıyordu. Önce spor yapmaya başladı ve çadırının etrafında bir kaç tur koştu. Sonra ormanda ufak bir gezintiye çıkmaya karar verdi. Bu sırada da erzak toplayacaktı. Çadırını topladı ve yürümeye başladı. Ağaçların ve seslerin verdiği huzurla yürürken gözlerine parıl parıl parlayan bir cisim takıldı. Yanına gitti ve hafifçe eğildi. Görüntüsünün yanısıra kokusu da oldukça garip ve ilgi çekiciydi. Parlayan, güzel kokulu oldukça garip bir şey. Yakut, usulca elini uzattı ve almak için ona dokundu. Eli aşırı derecede acı hissiyle beraber yandı. Yakut hemen elini geri çekti. Eli bembeyaz parlıyordu. Birkaç saniye geçtikten sonra acı ve parlaklık geçerek eli dokunmadan önceki halini aldı. Yere tekrar baktığında o cisim orada yoktu. Yakut, o cisime dokunduğunda tüm hayatını tekrardan yaşamış gibi hissetmişti. Ama yine de şimdiki zamanda, buradaydı. Hala her şey devam ediyordu. Yakut bu garip olayı aklına ciddi bir biçimde takarak ilerlemeye devam etti. Biraz elma topladı ağaçlardan. İyice ilerledi. Ormanın ortasında bir nehir vardı. Oraya gitti. Gökyüzünde güneş parlıyor, nehir şırıl şırıl akıyor, kuşlar ötüyor, ve muhteşem çiçek kokuları etrafa yayılıyordu. Yakut, bir önceki gün içinde bulunduğu atmosferle ormandaki atmosferi karşılaştırdı ve kesin bir şekilde ormanı tercih etti. Öyle böyle gününü ormanda geçirdi ve gece oldu. Çadırını bu sefer nehirin yanına kuran Yakut, yatmadan önce nehirin yanına uzanarak yıldızları seyretmeye başladı. Gökyüzünde binlerce yıldız görünüyordu. Ve görünmeyen milyonlarca yıldız da görüş açısının dışında... Yakut aralarında çok garip bir yıldız gördü. Diğerlerlerinden daha parlaktı. Hızlıca süzülüyordu. Bir kayan yıldız. Yakut'un gözlerine ışık hüzmeleri gelmeye başladı. Ayağa kalktı ve gözlerini ışığın kaynağına çevirdi. Işığın kaynağı eliydi! Yakut o sabah olan garip olaydan sonra aynı gece olan bu olay karşısında ne yapacağını şaşırdı.

Yakut: Sabah elimi yakan o cisimden sonra şimdi bi de bu... Neler dönüyor anlamıyorum ama umarım kötü birşeyler olmaz.

Ellerindeki ışık tamamen kaybolunca yıldızların altından çekilip çadırına girdi ve uyumaya başladı. O kadar yorgundu ve uykuluyduki yatmadan önce hiçbir şey yemedi. Sabah kalktığında kendini ormanda ilk gün kurduğu çadırın olduğu yerde buldu. Hatta çadırın yanında yaktığı ateş de orada duruyordu. Halbuki o odunları oradan toplamıştı.

Yakut: Hayır, eminim! Ben bunları buradan toplamıştım. Ayrıca ben nasıl buraya geldim? Çadırımı nehrin kenarına kurup orada uyumuştum! Böyle bir şey mümkün mü?

Yakut çadırını orada bırakıp bir önceki gün gördüğü cismi bulmaya koyuldu. Aynı rotayı izleyerek ilerledi. O cismin etrafında o bölgeyi belirleyen bazı ilgi çekici şeyler de vardı. Mesela o cismin tam arkasında yan yana dizilmiş gibi 3 tane mavi ağaç vardı. Yakut o ağaçları buldu. Ama o cisim orada durmuyordu. Sonra kendi kendine düşünmeye başladı...

Yakut: Aynı gün değil. Aynı günü yaşıyor olsaydım o cisim tekrardan burada olurdu!

Kendi kendine bunu mırıldandıktan sonra elleri yine pasparlak oldu. Ama bu sefer her zamankinden daha parlaktı. Etrafını bile göremiyordu. Her yer bembeyazdı. Işık yavaş yavaş dinmeye başlayınca gözlerinin önünde bir silüet belirmeye başladı. Ama kim olduğunu kestiremedi...

Zaman YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin