Bölüm 12

8.2K 573 255
                                    

Dış kapıdan gelen açılma sesiyle üstümdeki örtüyü biraz daha kafama çekerek gözlerimi sıkı sıkıya yumdum ve yaklaşan ayak seslerini duymamak için zihnimden bir şarkı mırıldanmaya başladım.

Queen'den Bohemian Rhapsody'nin sözleri zihnimde bangır bangır dönerken, odamın kapısı açıldı ve Tamer'in sesi Freddie Mercury'nin sesini dağıtıp bütün tokluğuyla, "Ender?" dediğinde nefesimi tuttum.

"Uyumadığını biliyorum bebeğim, hadi birbirimizi kırmadan kalk..." dediğinde, hareketsiz kalmaya devam ettim. Ya pes edecekti ya da gelip dürtecekti.

Tericihini ikinciden yana kullanarak yatağıma yaklaşmaya başladığında, yine hareketsiz kaldım ve yavaşça nefesimi vererek aynı yavaşlıkta geri aldım.

Beklediğimin aksine beni dürtmek yerine yatakta yanıma uzanıp da kolunu belime sardığında, ondan yayılan keskin kokuyu almıştım.

Feci bir şekilde alkol ve sigara kokuyordu. Koku o kadar ağırdı ki istemsizce öksürerek başımı kaldırdım ve Tamer'e baktım. Kızarmış gözlerle bana bakıyordu, gözlerimiz kesiştiğinde gülümsedi ve "Selam," dedi.

Bazen. Evet, sadece bazenleri onun bu hallerine acıdığım için onu sevmek istiyordum ama son üç gündür başımdan geçenler, beni korkutması, hayatıma müdahale edişi, tehditleri... Aklıma geldikçe ardıma bakmadan kaçasım geliyor.

"Leş gibi kokuyorsun, git yatağımdan," dedim buz gibi bir sesle.

"Duştan sonra gelebilir miyim?" diye sorduğunda, gözlerimi devirerek sinirle güldüm ve "Hah, nazikçe soruyorsun... Hayır desem bile geleceksin! Bilmiyorum sanki," diyerek belimdeki kolundan kurtulmaya çalıştığımda parmaklarını sıkarak bel boşluğumu sıkıca kavradı ve nefesimi kesti.

Gözlerim anında irileşirken, "Bı-bırak..." diye fısıldadım. Acıdan kızaran suratımı fark etmiş olacak ki elini gevşetti ve "Beni dinlersen canın yanmaz..." dedi.

"Her türlü canımı yakıyorsun," diyerek ondan biraz uzaklaştığımda, daha da dibime girmişti.

"Seni seviyorum Ender," derken doğrudan gözlerime baktı. Bakışlarındaki yoğunluğu görebiliyordum. İçindeki aşktan şüphe duydurmuyordu.

"Bana karşılık vermelisin," dediğinde, "Tamer, lütfen..." dedim. "Seni sevmediğimi biliyorsun..."

"Neden?"

"Ya böyle kimseye kendini sevdiremezsin! Seni zorla sevmek istemiyorum," diye karşılık verdiğimde, bir anda elini enseme attı ve beni kendine çekerek dudaklarımızı birleştirdi.

Çekişiyle dengemi kaybettiğim için üstüne düşmüştüm, bir eli enseme baskı uygularken boştaki eliyle de bacağımı tutarak iyice kendine çekti beni. Kollarımdan destek alarak dudaklarımızı ayırmak için geri çekildim. Aramızda birkaç santimlik mesafe oluştuğunda, "Bırak lütfen!" diye bağırdım.

Ensemdeki eli gevşerken, dudaklarımın üstündeki baskısını zihnimden atmaya çalışıyordum.

Kolları iki yanına düştüğünde, onun üstünden kalkmak için yana kaydım fakat çarşafların arasına sıkışan bacağım yüzünden bir kez daha üstüne düştüm ve bu sefer hiç sürtüşmemesi gereken iki yer birbirine sürtündü.

İrileşmiş gözlerle ona bakakaldığımda, o kızarmış gözlerini kıstı ve "İstemediğin halde neden sertleştin?" diye sordu.

"Tuvaletim var ondan," diye salladım. Niyesini ben de bilmiyordum, bir şey hissetmemiştim bile ama sertleştiğimi hissediyordum. Acaba uygunsuz durumumuz yüzünden miydi?

"Ender..." dedi nahoş bir sesle. Gözlerim tekrardan gözlerini bulduğunda, "Beni sevmen için ne yapabilirim?" diye sordu.

"Beni bırak. Git evimden," dedim.

"Yapamıyorum. İnan bana böyle olmayı ben de istemezdim ama yapamıyorum. Aramızda tek nefeslik bir mesafe var, bu bile çok geliyor. Senin için çıldırıyorum ama sana istediğim gibi dokunamıyorum. Ender, sen benim ender parçamsın. Hissedemediğim her şeyi hissetmemi sağlayan en nadide parçam... Gözlerime bak... Lütfen," dediğinde, iç çekerek gözlerine baktım.

Kırgınlıkla harmanlanmış duyguları, gözlerini doldurmuştu. Gözünü kırptığında yanağından süzülen gözyaşına takıldı gözlerim. Nefesim boğazıma yumru gibi otururken, "Neden?" diye sordum.

"Beni sevmen için bir şey yapmadım."

"Seni sevmem için bir şey yapmana gerek yoktu Ender. Sen, sendin ve ben de sende tutuklu kaldım."

"Bunu nasıl başardın?" diye sorduğumda aramızdaki mesafeyi kapattı ve "Seni hayallerimdeki kalıba yerleştirdim," dedi.

"Ben hayallerindeki adam değilim."

"Değilsin, bu da seni ender kılan şey işte..." dudakları bir kez daha dudaklarıma sürtündü ve geri çekildi. "Bir süre ikimizin de dışarı çıkmasına gerek yok. İşten izin aldım, okula dilekçe verdim ve buzdolabını ağzına kadar doldurdum. İşte şimdi seni gerçekten kaçırıyorum sevgilim."

"Sevgili değiliz," diye mırıldandım. Alnını alnıma yasladı ve "Hala üstümdesin, inkar edemezsin," dedi.

"Bacağım sıkıştı, kayamıyorum," karşılığını verdiğimde bacağını kaldırdı ve bacağımı sıkan çarşaf gevşedi. Hızla kendimi yana attığımda ikimiz de yatakta sırt üstü uzanıyorduk.

"Bağırmıyorsun?" diye sorduğunda, "Ne kadar bağırsam da gitmiyorsun. Zaten sen zarar veriyorsun, bir de kendi kendime neden zarar vereyim ki?" diye sordum.

Tamer hafifçe güldü ama gülüşünde neşe yoktu. Acı, belki. "Dudakların çok tatlı..." dedi.

Omuz silktim, buna cevap veremezdim. "Daha önce birisiyle öpüştün mü?" diye sorduğunda yine omuz silktim fakat cevap verdim. "Seni ilgilendirmez."

"Yani öpüşmedin?"

"Öpüştüm."

"Muhtemelen kızlarla?" diye sorduğunda başımı onaylarcasına salladım. "Hayatıma girmemiş olsaydın, hep de kızlarla olurdu."

"Sayemde çok güzel şeyler tadacaksın o zaman!"

"Ne demezsin..." diye mırıldandığımda Tamer kıkırdayarak doğruldu ve "Duş alıp salonda yatacağım, ama sonsuza kadar orada olacağım anlamına gelmez. Yavaş yavaş yakınlaşacağız, öyle ya da böyle... Yakınlaşacağız ve sen beni seveceksin..." dedi.

Başımı salladım, inkar etsem bile o benden sıkılıp vaz geçmedikçe sanırım Tamer'den kurtulamayacaktım.


kıskıskıs

selamlar nasılsınız?

Bilinmeyen | bxb ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin