3

861 47 48
                                    

Birden kafama yediğim yastıkla uykumdan kalkmış oldum. " Partide beni tek başıma bırakıp gittin ve arabanın anahtarı sendeydi. " dedi ragnor.

Gözlerimi devirdim. " Anahtarı unuttuğum için kusura bakma." Dedim başımı yastığa gömüp.

"Sorun anahtar değil, sorun beni unutman!" Dedi ragnor."Zaten ciddi değildim." Dedim.

Ragnor derin bir iç çekti. " Partide seni aradım fakat hiç bir yerde yoktun. Hangi cehennemdeydin?" Dedi ragnor.

Omuz silktim. "  Malikanede " diye kestirip attım. "Malikanede ne işin var?" Dedi ragnor.

Tekrar ayaklandım." Alec ile biraz içtik. O kadar." Dedim.

Ragnor sırıttı."Neden seni bulamadığım belli oluyor." Dedi ragnor. Gözlerimi kocaman açtım."Öyle bişi olmadı ! Sadece biraz konuştuk." Dedim itiraz edercesine.

Ragnor beni dinliyormuş gibi yapıyordu. Ona kanıtlamak istiyordum fakat bu sırada sesimin yükseleceğini bildiğimden daha fazla yanlış anlaşılmamak için sustum." Neyse, yakında bir röpörtajın var.  Dinlenmeni tavsiye ederim. Ayrıca şu Anna denilen kızın ailesini bulacağım." Diyerek odadan çıktı.

Bu benim için o kadar da sorun değildi. Ayrıca bugün röpörtajım mı vardı?

....

Jace;

Clary'i yavaşça yatağa bırakıp üstünü örttükten sonra aşağıya doğru indim. Max muhtemelen yine masanın altında uykuya kalmıştı ki bunu da doğru tahmin etmiştim.

Sandalyeyi çekip masanın altına doğru eğildim. Onu uyandıracakken koltukta uyuya kalmış olan Alec'i gördüm.

Kaşlarımı çattım. Alec genelde koltukta uyuyacak biri değildi. Max'i rahatsız etmeden ordan ayrılıp Alec'e baktım.

Masada iki yarım kalmış kadeh vardı.Alec'i sarsarak uyandırdım. Alec birden gözlerini açtı." Jace?" Dedi Alec  kızgınca."Efendim?" Dedim.

"Ne yapmaya çalışıyorsun sorabil  miyim?" Dedi Alec. Ona gururla gülümsedim." Seni uyandırıyorum işte." Dedim ona gülümseyerek. Alec gözlerini devirdi."İyi halt ediyorsun." Diyip yerine geri yattı.

Bu sırada yine yandaki o iki kadehe gözlerim kaydı. Onun ayaklarına oturup özellikle rahatsız ettim."Söyle bakalım kim bu şanslı kişi? Sen herkesle içmezsin biliyorum." Dedim sırıtarak.

"Magnus." Diye kestirip  attı. Biran için donup kaldım. "Bane olan mı?" Dedim.

Alec bana döndü. "Ne çıkartmaya çalışıyorsan boşa çırpınıyorsun söyleyim dedim." Dedi.

"Hayır, hayır. O bane'e neden içtin ki? Bak Alec, ligtwoodlar olarak soyadları bane olan kişilerden uzak duruyoruz." Dedim.

Alec ayaklarını çekip dik bir pozisyona oturdu." Asmodeus bane'e borçluyuz magnusa değil." Dedi Alec.

Derin bir iç çektim." Ne fark eder ? Asmodeus öldüğünde borcumuz magnusa olacak. Alec ben ciddiyim. Bütün mirasımız bunun yüzünden gidebilir." Dedim. Alec elini omuzuma koydu." Merak etme magnus saf biri. Ondan bize zarar gelmez. Ayrıca üç saate kadar bir röpörtajım var beni oyalama." Diyerek ayağa kalktı ve yukarı çıkmaya başladı.

....

Alec;

Magnusa karşı garip bir güven duymuştum. Diğer herkes gibi yapmacık bir gülümsemesi yoktu. Saftı fakat onu daha yeni tanıyordum ve bundan emin olamazdım.

Kravatımı sıktıktan sonra dolabı kapayıp aynada kendime baktım. Buraya uzun zamandır gelmiyordum.

Küçükken bu koridorlarda jace'in kafama salata turşusunun suyunu döktüğü için bütün koridorlarda onu kovaladığımı hatırlıyorum.

Evden çıkarken hala bazı insanların bahçede sızdıklarını görüyordum. Bazısı 16 iken bazısı 20 veya 30 yaşlarında görünüyordu.

İsabelle gördüğü herkesi davet etmiş olmalı. Arabaya binip röpörtajın olduğu binaya yol aldım.

İçeri girdiğimde sanki pusuda bekliyen paparaziler rahatsız edici kamera flaşlarıyla beni çekmeye başlayıp yanımda birden belirdiler. "Bay ligtwood sizinle biraz konuşabilir miyiz?"

"Dün kız kardeşinizin partisi için şehre geri döndüğünüz doğru mu?"

" Anne ve babanız ile kavga etmişsiniz bu doğru mu?"

"Ligthwoodların şirketi nasıl?"

Diye binlerce soru vardı. Mikrofanlarını bana tutmak için hepsi boğuşuyorlardı. Bu gurur verici olsada rahatsız ediciydi.

Ben daha kapıdan doğru düzgün geçmemiştim bile. Bu sırada kapıdan birisi geldi.

Aslında birisi değildi. Birisi dediğim kişi magnus oluyordu.O bana bende ona ve bize de afallayan gözlerle bakan magazinciler, paparaziler.

Ikimizinde gözleri ' Senin burda ne işin var?' Diye bakıyordu.

( Sanırım röpörtajı ayarlayan kişi bir malec shipper ya da değil jdjrjr)

"Siz tanışıyor musunuz?" Dedi arkadan gelen bir ses. Ardından soru yağmuruna tutulduk. Bir anda birisi bağırdı. "SEVGİLİ MİSİNİZ?" derken herkes arkadaki magazinciye döndü.

(Şuraya "Hayır canım evliyiz." Dedirtmek istiyorum djdkf)

"Ne yani merak ettim o kadar..." dedi magazinci. Magnus da ben de o magazinciye afallayarak bakıyorduk."Hayır, öyle bişi yok. Sadece tanışıyoruz."dedim hemen kaşlarımı çatarak.

Magnusa döndüğümde pis pis sırıtıyordu. "Neye gülüyorsun?" Dedim sinirle. "Hiç. Sadece ben lavaboya gitmem gerekiyor. Arkadaşlar istediğiniz her türlü soruyu Alec'e sorabilirsiniz eğer cevap vermez ise ben size cevaplarım." Diye göz kırpıp magnus sol tarafa doğru gitti.

Gözlerimi ondan çekip önüme döndüğümde binlerce soru soran göz vardı.

Hayatta kalırsam kendimi ödüllendireceğim. Hemde çok güzel bir ödül olacak bu.


DON'T FUCKED MY LİFE - MalecHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin