Havanın aydınlık olması, sürümün sınırlarından girdiğimde benim için tehlike olmaya başlamıştı. Ailemin baş alfadan düşünmek için zaman istediklerini biliyordum. Baş alfanın buna saygı duyuyormuş gibi davranıp aslında boş anlarında beni zorlamak için zaman kolladığını bildiğim kadar hem de. Gözlerden uzak durmaya çalışırken ve başımda yeterince derdim varken bir de kurdumun anlamsız heyecanı ile bu heyecanın getirisi tanımadığım bir alfa ile baş etmem gerekiyordu. Karın içerisinde az da olsa gizlenmemi sağlayan kürkümü kullanıp hızlı adımlarla evime ulaştım. Kapının önünde insan formuma geçtiğim an evin anahtarını almak için taşların arasına elimi uzatmıştım. İçerisindeki anahtarı alıp kapıya yöneldiğim an bu zamana kadar kaçtığım seslerden biri yüksek bir şekilde adımı duyurdu meydana.
"Jimin! "
Seslenilen ben değilmişim gibi davrandım. Kıyafetsiz vücuduma buran soğukla beraber endişe de içimi titretirken hızlıca kapıyı açıp içeri girdiğimde arkamdan yükselen adım seslerini duyuyordum ve bu içerisinde bulunduğum adrenalin dolu durumu daha da korkutucu yapıyordu. Kapıyı arkamdan hızlıca kapatıp iki kere kilitlediğimde kapıdan güçlü üç vuruş duyulmuştu. Hızla uzaklaştım önünden. Kurdum istenmeyen alfanın varlığı ile sinirden deliye dönmüş gibi çırpınıyor, geldiğimiz yere, o alfaya dönmek istiyordu. Kalbim sert vuruşlarla göğsümü dövüyordu. Kapıdan daha güçsüz de olsa duyulabilir üç vuruş daha yükseldi.
"Jimin, konuşmamız gerek. "
Konuşamazdık. Konuşmamız gereken hiçbir şey yoktu, yok saymak istiyordum.
"Lütfen git. "
Sesimi duymasıyla hareketlenmesini verendadaki tahta girişin çıkardığı seslerden anlamıştım. Beni ürkütmemek için kokusunu yaymadığına ise neredeyse emin olmuştum çünkü bu kadar yakınımda kalan bir alfanın feromonlarını hissedemiyor olmam işten bile değildi.
"Jimin, ciddiyim. Bunu öylece halının altına süpüremezsin. Konuşmamız gereken önemli bir durum. "
Kapının önünden uzaklaşmaya başladım.
"Biri burada olduğunu görmeden git. İşleri daha da zorlaştırma. "
Sinirli nefes alışverişi buradan duyuluyordu.
"Konuşursak buna gerek kalmayacak işte! İstersem sana ulaşabileceğimi biliyorsun Jimin. Ama seni zorlamak istemiyorum. Aç kapıyı, konuşalım. "
Gözlerime dolan duygularımı hissedebiliyordum. Korkuyordum. Ve söylediklerinde haklı olduğunu bilmek, isterse bana kolayca ulaşabileceğini bilmek bana hiç yardımcı olmuyordu. Kurdum içimde korkuyla titrerken uzun zaman sonra onunla aynı hissediyor olmak, bu durumda bile beni evimde ve iyi hissettirmişti.
"Seninle mühürlenemem, Chanyeol. Git. "
Hızlıca uzaklaşıp odama adımladığımda kapımdaki alfa konuşmaya devam ediyordu ancak ben onu dinlemedim.
İçinde bulunduğum karmaşık ruh halimin aksine düzenli odama girdiğimde kendi kokumun yerleştiği, kendi bölgem olması beni rahatlatmıştı. Kurdum da ben de daha sakindik. Adımlarım duvarı ortalamış yatağıma ulaştığında sakince üzerine oturdum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Chanyeol'ün gelişini aileme anlatmalı mıydım yoksa kendimemi saklamalıydım emin olamıyordum. Emin olduğum tek şey onunla mühürlenemeyeceğimdi. İçerisinde bulunduğum deli saçması duruma sadece bir haftada gelmiş olmamı aklım almıyordu. Bir hafta öncesinde bahçelere çıkıyor ve diğer herkese yardım ediyordum. Sürüdeki çoğu kişi beni seviyordu. Birden baş alfa bu seneki kura döneminin geldiğini duyurmuş, sürüdeki 22 yaşında olan alfa ve omegaların mühürlenmesi gerektiğine karar vermiş ve benim karşı çıkmamla bütün sürüm bana arkasını dönmüştü. Yanımda kalanlar sadece annem ve babamdı ama onlar da tam yanımda değillerdi. Sürünün isteklerine uymak zorunda hissediyorlardı. Bir kurt için sürünün ne demek olduğunu elbet biliyordum ama ben onlar gibi olamazdım. Çevreme karşı bu kadar güvensizken olmazdı. Hem ruh eşi olan kurtların başkalarıyla mühürlenmesi onlara acıdan başka bir şey getirmiyor hem de birbirini tanımayan bir çok genç, hepimizin gözü önünde mutsuzluğa sürükleniyordu. Onlar gibi olamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
abience.
FanfictionAbience (i.) : Birinden veya bir şeyden kaçınmak için hissedilen güçlü dürtü.