*20*

5.5K 327 65
                                    

Multi: Sofi'nin turnuva kıyafeti.




Yüzüğümü de taktığımda, hazırdım. Aynada kendime baktım ve beğeniyle kıvrılan dudaklarımı heyecanla ısırarak kulübeden ayrıldım. Kheiron önce açıklama yapacağı, sonra kampı ikiye bölüp oyunu başlatacağı için tüm melezler büyük meydana gidiyordu. Saat sabahın dokuzuydu ve evet, artık saat okuyabiliyordum. Tıpkı benim gibi ama asla benim kadar iddialı giyinmemiş melezler görüş açıma girdiğinde buluşacağımız ağaca varmıştım. En fazla bir dakika sonra yanımdaki kıpırtıyla rahat nefes verdim.

"Gergin misin?"

Ona ciddi misin der gibi baktım ve cevap verdim.

"Heyecanlıyım."

Luke beni başıyla onaylayıp kolunu omzuma attı ve iyice  kalabalıklaşan meydana doğru yürümeye başladık. Planımla ilgili tereddütleri olduğunu biliyordum. Leo ve Clarisse'in de vardı ama dün akşam onları toplayıp anlattığım saçmalıklara iyi bile dayanıyorlardı. Tabiki her detaydan bahsetmemiştim bu yüzden her şey bitip kazandığımızda, yüzlerindeki ifade ile çok eğlenecektim.

Biraz sonra Kheiron yüksek kürsüye çıkmış, artık herkes gelmiş, biz de Leo, Emma ve Clarisse ile buluşmuştuk. Konuşmaya başladığında tabiki sevgi ve saygı ile ilgili saçmalıklarını dinlememiştim. Üfleyerek sıcakta dikildiğim için bir yandan havaya bir yandan ağırlık yapan kıyafetime küfrediyordum. Omzum dürtülünce Luke'un başıyla kürsüyü işaret ettiğini gördüm ve dinlemeye başladım.

"Melezlerim! Bildiğiniz gibi bugünkü oyun, Savaş Tanrı'mız Ares için düzenlediğimiz turnuvanın son basamağı. Oyun boyunca tüm tanrılar tarafından, kuşlar sayesinde izleneceksiniz. Hangi kuşun hangi tanrıyı işaret ettiğini biliyorsunuz. Oyun sonunda kazanan takımın kaptan ve oyuncuları tanrılar tarafından her hareketleri dikkate alınarak  oylanacak ve diğer yarışmalarla birlikte galibimizi bulacağız!"

Kopan alkış ve tezahüratların sesi o kadar yüksekti ki kulaklarımı kapatmak zorunda kalmıştım. Ben sessiz bir yerden geliyordum ve bu gürültüye ayak uydurmak zordu.

Hangi kuşun hangi tanrıyı işaret ettiğini tabiki biliyordum ve umarım önümüzdeki bir saat içinde hiç kartala rastlamazdım. Zeus'un gözünün üstümde olması, zaten hızlı çarpan kalbimi hiç iyi yönde etkilemiyordu. Onun dışında baykuş Athena, güvercin Afrodit, bıldırcın Hephaistos, tavus kuşu Hera demekti.

Tavus kuşu görme ihtimalimiz tartışılırdı tabi.

Ben düşünürken tüm o gürültü dinmiş, Kheiron tekrar konuşmaya başlamıştı.

"Oyunumuz ise klasik bayrak kapmaca. Kamp doğu ve batı olarak ikiye ayrılmış durumda ve doğuda siyah bayrak, batıda beyaz bayrak asılı. Herhangi bir takım üyesi karşı takımın bayrağına dokunduğu anda Satirler Pan'ın flütünü çalıp, oyunu bitirecekler. Şimdi kaptanların, kulübe başkanlarından yetkilerini almaları için buraya gelmelerini istiyorum."

Tekrar kopan alkış ile derin nefesler alıp sinirlerime hakim olmaya çalışarak kürsüye ilerlemeye başladım. Kaptanlık olayı çok basit olmuştu. Melezler için 3 Büyükler diyince akan sular duruyordu. Hem iki tane olmamız hem de aramızın iyi olmaması, doğal olarak Percy ve beni düşman yapmıştı ve ben bu durumdan son derece zevk alıyordum.

Kürsüye çıkıp yetki alma dedikleri şey tamamiyle bir gelenekti. Eskiden melezler şehir devletlerinin ordularının başına geçip savaşta onları yönetirse, yetki yani ölenlerin sorumluluğunu almak için komutan general veya her neyse ondan ülkelerinin bayraklarını alırlar, savaş bitimine kadar üstlerinde taşırlardı. Tanrıların eski kafalı ve geleneklerine bağlı olduklarını biliyordum ama şuan şurda yaptığımız şeyin gerçek anlamını bilen 20 kişi bile çıkmazdı.

The Princess Of The Hell    *Yunan Mitolojisi* Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin